Araf

2.8K 181 268
                                    

Bu bölümü bir önce ki bölümde beynimi bir güzel sulandırıp içen sevgili okuyucularıma adıyorum! Onlar kendilerini biliyorlar! Siz bunu hakkettiniz!

Not: Bu bölümü normalde dün akşam gönderdim ama sevgili Wattpad bana uyuz olduğu için yayımlamamış ki yayımladığını yazmıştı! Her neyse bugün sınavım vardı benim okullarım biraz erken açılıyor ve giriş sınavlarım filan vardı bu yüzden bölümün yüklenmediğini yeni görüyorum.

Gözlerimi zar zor açarak yanımda uzanmış adama baktım. Kahverengi uzun saçlarının bir kısmı yüzüne dökülmüş kahverenginin en güzel tonu olan gözleri ise kapalıydı. Kendimi tutamayarak elimi yeni çıkmaya başlayan sakallı yüzünde bir süre gezdirdim, bu adamı seviyordum. Değil mi?..

Elimi hızla yüzünden çekip başımı diğer tarafa çevirdim o sırada revirin o iğrenç kokusu burnuma doluştu. Ah revirden de hastaneden de nefret ediyorum. Yüzüm buruşurken sırtımın içine girmiş kanatlarımın sızladığını fark etmemle revirin iğrenç yatağından kalkıp Austen'in bedeninden olabildiğince ayrıldım. Onu seviyordum, onu seviyordum, onu seviyordum. Peki bu birine ihanet etmişlik hissi neydi? Kayra neredeydi? Kızlar neredeydi? Kızılım neredeydi? Ya da Selim, Okan, Batu ve Ares neredeydi? En son bayılmıştım ve çok eminim ki beni kucağına alıp taşıyan Ares'ti. Gözlerim neden bilmiyorum ama Ares'in olmayışına tepki olarak sulanırken kafamı iki yana sallayıp Austen'i orada bırakarak revirden çıktım. Revirden çıkar çıkmaz başım dönmeye başlarken başımı umursamayıp uzun koridorda yürümeye devam ettim. Uzun koridoru hızlıca aşıp aşağı kata inerken merdivenlerden çıkan bir kaç kişi bana gözlerini kısarak ve yüzünü buruşturarak bakmıştı. Onları umursamayıp Okulun ana kapısından çıktım, çıkmamla büyük bir kalabalık bahçede toplanmış bana bakıyordu. 

Gözlerimi kısıp kalabalığın ortasında duran arkadaşlarıma ve kardeşime baktım, diğerleri gibi bana pis pis bakıyorlardı. Okulun merdiveninden bir basamak inerken yuhalama sesleri etrafımı çevirdi. Ne oluyor? Ne yapıyorsunuz? demek istedim ama ağzımı bıçak açmıyordu. Korku dolu gözlerimi arkadaşlarıma çevirip bir şeyler demelerini bekledim ama nafile sadece diğerleri gibi bana bakıyorlar. Sinirden gözlerim yaşarmaya başlarken en sonunda merdivenlerden inmiştim ama keşke inmeseydim. İnmem ile kollarımdan bir kaç kişi tutup çekiştiriyordu ve bir kaç küçük eşyayı bana atıyorlardı, bense hiç bir şey yapamıyordum. Kanatlarımı açıp buradan kaçmak istedim ama olmadı. Korku dolu gözlerle en sonunda kollarımı bırakanlara kısaca bakıp arkadaşlarımın olduğu yere doğru ilerledim. Tam yanlarına geldiğimde gülümseyip ne oluyor diye soracakken Erica önüme çıkıp yüzüme sert bir tokat attı. Tokadın etkisiyle başım geriye savrulmuştu ama canım acımıyordu daha çok kalbim acıyordu. Gözlerimden sicim sicim inen yaşlarla Erica'ya döndüm. 

"Seni kardeşim gibi görüp seni öyle sevdim ama görüyorum ki sen bunu hakketmemişsin Asya!" soğuk sesi yüzüme çarparken bu bana ikinci bir tokat etkisi yapmıştı. Erica bana bir pislik mişim gibi bakıp geri çekildi. Tam bir adım atıp kolundan tutacakken karşıma bu sefer Auro geçti. "Sen kendine Tanrıça diyen bir insan gibi aciz ve acınası bir varlıksın! Senin yüzünü görmeye bile dayanamıyorum!" yüzüme tükürürcesine konuşurken ağlamam daha da şiddetlendi. Konuşmak istedim ağzımı açıp bir iki bir şey söylemek istedim ama olmuyor.

Tam yere düşüp bayılacak gibi olurken bu sefer kollarımdan yavaşça buz mavisi gözleri ile beni tutan kardeşimi gördüm. Bir an gülümser gibi oldum o bana bakıp sırıtan yüzüne karşı ama sırıtan gülümsemesi değişmeden tuttuğu kollarımı koparırcasına sıkmaya başladı. Öyle bir sıkıyordu ki canımın acısından gözlerim bir kez daha yaşarmaya başladı. Yine konuşmaya çalıştım ama dudaklarım bir birine mühürlenmiş gibi bir türlü açılmıyordu. "Senin kardeşim olduğunu bilmek canımı sıkıyor Asya! Senin ölmen gerekiyor!" sözler omuzlarıma bir yük gibi binerken Kayra iğrenç bir şeymişim gibi kollarımdan savurarak yere doğru fırlattı. Sert düşmemden dolayı diz kapaklarım kanıyordu ama onun acısını bile hissedemiyordum. Ellerimden destek alarak kalkarken bir çift tanıdık spor ayakkabı tam karşımda durum yere kalkmak için desteklediğim ellerime bastı. Acı ile tiz bir inilti ağzımdan kaçarken zar zor kafamı bana doğru eğilmiş kızıl saçlarını tek bir omzuna atmış Ece'ye baktım. Gözleri burada ki herkesten daha nefret dolu bakıyordu, ellerime ayakkabılarıyla biraz daha bastırarak iyice yüzüme eğildi. "Sen benim arkadaşımdın Asya. Ne zaman böyle iğrenç bir varlığa dönüştün?" soğuk sesi kulaklarıma ulaşırken ağzımdan bir hıçkırık kaçtı, bir tane daha, bir tane daha...

Son Element Tanrıçası [ Yeniden Doğuş 1-2 ] #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin