Yol

3.9K 242 174
                                    

ASYA WİCTOR

Gözlerimi yeni doğan bir bebeğinki gibi yavaş ve ilk kezmiş gibi açtım. Aynı yerde aynı koltukta gözlerim kurumuş bir şekilde durdum. Sadece durdum bakışlarım gökyüzü veya tavan olarak görmek istediğim sonsuzluktaydı. Hala Arafın lanet bir köşesinde sıkışmış öylece bekliyordum. Ağlamayı kesmiştim uzun zaman önce veya iki dakika önce de olabilir bilemiyorum hiç bir şey düşünemediğim gibi bilemiyordum da... Burası babam ve kardeşlerini kendimle beraber esir ettiğim lanet Araf'tı burada zaman geçmezdi geçerdi ama biz hissetmezdik. Doğrusu biri bana sıkı bir yumruk atsa da hissedeceğimi zannetmiyordum ama neyse. Gözlerimi kafamı yasladığım koltuktan kalkmadan tekrar kapadım, ayağa kalkıp çevreme baksam ne yazar? Burada kalmıştım dönüşüm yok, bağlantım yok, gerçekleri anlatıp beni bırakmasından korktuğum dostlarım yoktu.

Ah ne ironiydi ama! Onlara anlatacağım gerçeklerden sonra beni bırakırlar diye düşünmüştüm ama ben onları bırakmıştım. Sesli histerik bir kahkaha atıp gözlerimi açtım, sesler geliyordu. En tanıdık olan ve yakından gelen ses babama aitti önemsemeyip gözlerimi kapadım madem Araftayım biraz dinleneyim değil mi? Ah hangi insanoğluna böyle güzel bir şans gelirdi ki Arafta kendine ait bir oda/ev ve misler gibi bir koltuk, devir kıçını yat! Bir kez daha kıkırdadım sanırım Arafta kalmak bana yaramamıştı.

"Delirdi sanırım?"

"Rüyasında komik bir şey görmüş olamaz mı?"

"Burada rüya görülüyor mu ki?"

"Saçmalamayın! O benim kızım Araf onu delirtmez yani zaten doğarken deli olan biriydi..."

Gözlerimi açıp homurdanıp laf dalaşına girmeye tenezzül dahi etmeden kapalı göz kapaklarımın ardından göz devirdim. Onlar görmüyordu ama yapmamak olmazdı. Aralarında yine benimle ilgili saçma konuşmalar geçtikten sonra babamı haklı bularak bulunduğum odadan gitmişlerdi -artık nereye gidiyorlarsa- onların gitmesiyle soğuk kanlılıkla koltuktan doğrulup ayağa kalktım. Bir kaç saniye başım saçma bir şekilde dönmüştü, dönmesi normal değildi ama ben zaten normal olmadığımı göre buna takılmadan büyük gösterişli kütüphanede tur atmaya başladım. Fazlasıyla uzundu hiç bitmeyecek gibi belki de gerçekten hiç bitmiyordur? Belki de bu lanet yolu takip edersem buradan kurtulurdum? Tek başıma olmama rağmen omuz silkip uzun raflarla dolu sonsuz yolda ilerlemeye devam ettim, en fazla ne olabilirdi ki zaten ölüyüm olmadı bir daha ölürüm olur biter. 

Bir dakika ölmek istiyor muydum ki? Hayır, hayır ölmek istemiyordum ölmek en son istediğim şey bile değildi yapmak istediğim geri dönüp her şeyi düzeltmek belki ondan sonra ölebilirdim, en azından huzurla ölürdüm. Kendime bir kez daha göz devirip ölmeyi aklımdan çıkararak rafların arasından kitaplara baka baka uzun yoldan devam ettim ışık nereden geliyordu düşünmek bile istemiyorum ama burası hep aynı düzende aydınlatılmıştı aslında bu sanırım takılacağım en son şeydi sonuçta Araf da ışık sistemi olarak ampul veya led kullanmazlardı? 

Kullanmazlardı?

Kullanmazlardı...

Kullanmazlardı!

Lanet! Bu nasıl aklıma gelmedi ki? Arafta ki sürülmüş cadılar, muhafızlar, melekler ve daha bir sürü canlı vardı ve ben burada lanet bir odada bunca zaman pinekleyerek zamanımı boşuna harcamıştım. Arafta beni diğer dünyaya gönderecek veya bir şekilde iletişim kurmamı sağlayacak elbet bir şeyler vardır! Beynime en içten teşekkürlerimi ederek ağır ağır dolandığım kütüphaneden rafları arasından çıkıp etrafıma hızlıca baktım bu kütüphane de belkide geçit filan bulabilirsem muhafızları veya melekleri de bulurdum ama ilk önce bulmalıydım! Delirmiş gibi çevreme bakınıp ilk gördüğüm rafın sağından hızlıca geçtim daha sonra başka bir rafın ve sonra başka bir rafın en sonunda pes edecekken gözüm raflara takıldı. Bilmediğim tuhaf sembolleri olan bir sürü kitabın bulunduğu bir raf. Tuhaf kısım rafta adeta beni al diye bağıran bir kitap vardı! Bir dakika bu harbi bağırıyor.

Son Element Tanrıçası [ Yeniden Doğuş 1-2 ] #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin