Tanrı ve Tanrıça

3K 218 24
                                    

Bazı insanlar yalan söylemek için doğmuştur, bir şeyleri saklamak, birilerini korumak için doğmuştur. İşte o insanlardan biri de bendim. Daha tam ne olduğumu bilmeden bu lanet okula geldim bir sürü arkadaşlarım,  dostlarım, kardeşlerim ve düşmanlarım oldu. Peki tüm bunlar ne içindi? Neden en çok değer verdiklerimden bir şeyler saklamak zorundayım ki bu hayatı ben mi seçtim? Hayır. Peki ne günah işledim de bu hayatı bana sundular neden ben?..

Kapalı gözlerimi siyah uzun kanatlarımla birlikte açıp hiç tereddüt etmeden çatıdan atladım. Yerle buluşmasına bir kaç metre kalmış olan Ares'İn karanlığı delip geçen yeşil gözlerine baktım. İlk attığımda sesi okulu inletmişti ama şuan gayet rahat bir şekilde ses çıkarmadan beni bekliyordu. Öz güven ve cesaret.

Ares gerçekten isminin hakkını veren biriydi. Tam bir Savaş Tanrısıydı. 

Ares'in o keskin gözlerine fazlasıyla yaklaştığımı fark ettiğimde sırıtarak sağ kolunu tutup kanatlarımı hareket ettirmeye başladım o kadar hızlı hareket ediyordum ki kanatlarımın havaya vuran sesi kulaklarımı sağar ediyordu o kadar hızlıydık ki okulun çatısını geçtiğimin bile farkında bile değildim. Gözümden bir damla yaş düştü, neden düştü ki? Ares'in tuttuğum kolunu biraz daha kavradım daha sıkı daha güçlü bir şekilde, tek tutunabildiğim bir dalmış onun koluymuş gibi... 

Havada biraz daha yükseldik bunu sorun etmiyormuş gibiydi hatta beklediği bir şeymiş gibiydi gözümden damla damla yaş düşerken dudaklarım kıvrıldı. Normalde güçlü kaslı kollarım yoktu ama kanatlarım olduğundan beri her şey daha hafif gelmeye başlamıştı. Bu yüzden Ares'i rahatça Edward'ın üzerime çıktığında olduğu gibi yüz yüze durmamız için biraz yukarı çektim. Bunu neden yaptım bir fikrim yoktu ama bunu da sorun etmediği için bende bir şey demedim hatta tekrar dudaklarım kıvrılmıştı. Ares'in beline biraz daha sarıldım onu düşürmek istemiyordum onu kurtarmak istiyordum onu bırakmak istemiyordum. 

"Neden böylesin?" ilk kez ciddi bir şekilde bir soru sormuştu, cevaplamalı mıydım? Cevabı biliyor muydum ki? Hayır. Sadece omuz silkmekle yetindim o da daha fazla sorma gereği duymamış olacak ki bir süre sustu. Şuan öyle bir konumdaydım ki sanki kanatları olup uçan ben değilmişim gibiydi sanki o beni uçuruyordu. Böyle hissetmem normal miydi acaba? Pek zannetmiyorum. "Neden bana öyle bakıyorsun?" sesim her zaman ki gibi soğuk çıkmıştı artık bu duruma alışmıştım. Ares hala yukarı çıktığımız için gökyüzüne bakıyordu ona aşağıdan baktığım için o güzel gözlerini göremiyordum ama şuan ki konumumda çok kötü değildi hani. "Gökyüzüne fazla yaklaştık da şimdi fark ettim gözlerin o kadar soğuk bakıyor ki gökyüzü bile bunu dindiremiyor." beni gerçekten böyle mi görüyordu? yükselmeyi bırakıp olduğum yerde kaldım. Durduğumuzu fark etmiş olacak ki bakışlarını gökyüzünden çekti ama hala bana bakmıyordu etrafına bakıyordu. "Alındın galiba? Neden durduk?" göz devirmemek için kollarımı belinde biraz daha sıkılaştırıp olduğumuz yerde hareket eden kanatlarımı durdurdum. Kanatlarımın durmasıyla tüm bedenimi derin bir boşluk hissi sarmıştı. Kanatlarım iki yanımda yukarı doğru süzülürken hala Ares'in belinden tutuyordum.

"Delirdin galiba!? İkimizi de öldüreceksin! Bırak beni!" beline daha sıkı sarıldım, o kadar yukarı çıkmıştık ki okulun kendi kalkanına girmemiz fazlasıyla uzun sürdü. Kalkana girer girmez kanatlarımı tekrar hareket ettirip yavaşça aşağı doğru süzüldük. "Benimle konuşurken saygılı ol biraz." dedim fazlasıyla düz bir sesle bir süre sonra yere yaklaştığımızı fark etmemle Ares'in ayaklarının yere değdiğine emin bir şekilde indim. Beline sıkıca sarılmış kollarımı sertçe çekip daha fazla ona bakmadan yerde toz bulutu oluşturacak bir şekilde havalandım. Neden bana çok soğuksun dediğinde bu kadar fazla alınmıştım ki bu çok saçmaydı. Kafamı iki yana sallayıp odanın hala açık olan penceresinden hızlıca giriş yaptım. Keşke bunu yapmasaydım!

Son Element Tanrıçası [ Yeniden Doğuş 1-2 ] #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin