Bölümü yazarken ciddi anlamda öfkeliydim, olanlardan veya olacaklardan sadece ve sadece öfkemi suçlu tutun.
Ve artık 4. sınıfın bitmesi lazım, anlıyorsunuz ya 4. sınıf bitmeden 50 bölüm oluyoruz, yani bunlar mezun olduğunda ne olacak 200 bölüm falan? Zaman atlayacağım.
Bu biraz daha kısa bir bölüm sanırım so I 'm really sorry. Neyse hadi biricik yazarınızı affedin çünkü-- çünküsü yok sadece beni affedin ponçiks!
🍀
(Noel tatili)
Dört sıkı arkadaş olan kızın arasına giren olaylar sayesinde kızların yatakhanesinde duyulan tek bir ses vardı şimdi.
Deborah'ın tırnaklarını masaya tıkırdatması.
Bunların hepsi aslında bir şekilde kendi saçma sapan küslüğünün sonucu gibi geliyordu ona. Sanki tanıdığı kimse kendi kendine barışamıyor gibi garip bir durum çıkıyordu ortaya. Hani düşününce de mantıklıydı aslında. James ile Lily küsünce barışamıyorlardı, Sirius ile kendisi de, veya Ariel ile Lily. Herkesi barıştırmak başkalarına düşüyordu. Deborah şimdi herkesi içine soktuğu durumu fark etti.
Deborah tırnaklarının artık masaya tıkırdadığında acıdığını fark edip hareketine son verdi ve oda sessizliğe gömüldü. Bin kere uğraşmıştı ikisini de aynı anda konuşturabilmek için ama olmamıştı işte. Etrafta ruh gibi gezen, hiçbir hayat belirtisi göstermeyen, yüzünde her zamankinden masum ancak ifadesiz maskesiyle dolanıyordu Lily. Kendisinden bir şey isteyen kimseye tepki göstermiyor, sadece şu an tek tepki verdiği insan olan James'e bakıyor ve ona da en fazla tek kelimelik cevaplar veriyordu. Ariel ise daha farklıydı. Gözleri belki ağlamaktan belki uykusuzluktan şişmişti, kimsenin bu konuda bir fikri yoktu, etrafta kendisine söylenen en ufak şeye karşı yumruklarını sıkıyor bağırıyordu, belki de bağırmadığı kişi kalmamıştı. Daha geçen gün James'e neden kendi zeytinini bana aldırıyorsun diye saydırmıştı, Profesör Binns ile ne zaman ölü olduğunu kabul edecek diye tartışmış Profesör Mcgonagall'dan ceza almıştı ancak hiçbiri umrunda değildi. Hala önüne gelene bağırmaya devam ediyordu. İkisi de "ergen"tanıma oldukça uyuyordu yani.
Anlayacağınız, durum boka dönüşüyordu.
Ve artık birisi bu konuda bir şey yapmalıydı.
Neden o kendisi olmasındı?
Deborah daha fazla dayanamayarak ayağa fırladı. Uyuyormuş gibi davranan Ariel'in battaniyesini üstünden hızlıca çekti, kızın kendine doğru gürlemesini görmezden gelerek iki adımda odanın diğer tarafına uçup, pencereden yıldızları izleyen Lily'yi çenesinden yakalayarak kendine çevirip iyice sarstı. Lily tekrar kendisine ifadesizce bakarak çenesini kurtarıp pencereye döndüğünde Deborah'a artık yetmişti. Bundan sonra olanlardan sorumlu tutmayacaktı kendisini.
Bağırabileceği kadar bağırarak içini boşaltmaya başladı. Eh, biriktirdiği fazla şey olunca iç boşaltmak da zor olmasa gerekti.
"Yeter! Aptal triplerinizle daha fazla uğraşamam! Ne sanıyorsunuz kendinizi? Kusura bakmayın ancak kimse sizin için dünyaları devirip nazınızla oynamayacak o yüzden gözlerini gerçek dünyaya açıp fark edin ki, bizim bizden başka kimsemiz yok! Birbirimizi kaybedecek kadar zengin değiliz!"
Oluşan sessizliğin üzerine Deborah yatağına oturarak daha sakince konuşmaya başladı. Belki gereğinden fazla yükleniyordu onlara ama umrunda değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Legend Called The Marauders
Fanfiction🍀 Çapulcu olmak bunu gerektirir. 🍀 Çünkü Çapulculuk herkesin altından kalkabileceği bir görev de değil. 🍀 Çapulculuk sadece dört kişinin, o özel dört kişinin bir arada bulunmasıyla gerçekleşecek bir sihirdi. James Potter, Sirius Black, Remus Lupi...