*Ya ben nedense şu okunma ile oy arasındaki farkın gizemini çözemedim. Bölümü 200 küsür kişi okuyor ama 170'i oy vermiyor? Bakın oy verecek kadar beğenmediyseniz dile getirin o zaman lafım yok ama bu durum fazlasıyla garip.
Bu bölüm deneme yapmak istiyorum; beğenen her okuyucu oy versin lütfen, beğenmeyenler de bu satıra neden beğenmediklerini açıklasın.*
🍀
James Potter uzun parmaklarını, gözlerini yuvalarından çıkarmak istercesine bastırmaya başlamıştı göz kapaklarına. Kafasını durmadan iki yana sallıyor, duyduklarını idrak etmeye çalışırken odadan çıkmasına izin vermeyen Remus'u öldürmek istiyordu.
Umutsuzca seslendi bir defa daha arkadaşına ellerini gözlerinden çekmeden. Öfkeden ne yapacağını kestiremiyordu ve nedense parmaklarıyla yarattığı baskı ona konrtol altında hissettiriyordu.
"Aylak, çekil karşımdan! O sıçana sevgilimi okuldan attırmak ne demek onu göstereceğim!"
Remus bıkkınlıkla kafasını reddettiğini belirtircesine salladıktan sonra kollarını göğsünde bağladı.
"Zaten Martinez kendisini okuldan attırmanın bedelini ödetmiş bile Malfoy'a Çatalak. Biraz sakin olmayı denemen gerek şu saatten sonra."
Çocuk parmaklarını yüzünden uzaklaştırıp sinirle odada dolandırdı öfkeyle açılmış ela gözlerini.
Kapının ağzında bekleyen Remus Lupin oldukça sakin gözüküyordu, yüzündeki dolunay izleri hala tazeydi ve kendisi ne kadar denerse denesin o kapıdan geçemeyeceği de yüz ifadesinden anlaşılıyordu açıkça. Kendisi grubun mantığı olarak duruyordu o kapıda ve James emindi ki eğer Remus'un sorumluluk bilinci böylesine güçlü olmasaydı şu an kendisi önden gidiyordu Malfoy'un yanına koşturarak.
Peter Pettigrew yatağına uzanmış tavandaki desenleri sanki hiç görmemişcesine bir merakla inceliyordu. Yüzünde gülen bir ifade vardı ve bu James'e gidip çocuğun yamuk burnunu dağıtma isteği sağlıyordu. Çocuğun sevgilisinden nefret ettiğini farkındaydı ancak bu durumda James'e göre; Peter'ın olaya bakış açısında ana olarak ele alması gereken şey Monica değildi, kendisiydi. Eğer Peter böylesine parçalansaydı, ister okuldan atılan şahsiyet Tom Perk olsa da James arkadaşının yanında dururdu. Peter'ın öyle yapmaması da zoruna gitmişti açıkça.
Kendisinin karşısında yere çökmüş olan Sirius Black'in tamamen kendisiyle aynı görüşleri barındırdığından emindi James. Sirius, hiçbir zaman Monica'yı sevmese de şu an gidip Lucius Malfoy'a haddini bildirmek istediği yüzündeki aşina agresif ifadesiyle açıktı. Ancak eğer en iyi arkadaşı ayağa kalkıp Remus'u geçmeyi denemiyorsa; James adı kadar emindi ki ortada mantıklı bir sebep vardı. Çocuğun grilerindeki net kararlılık James'in mantığını doğruluyordu.
"James," Sirius uzun göz temaslarının sonunda arkadaşına seslendi kararlı ancak düşük ses tonuyla. "Malfoy'a gelecek herhangi bir darbe bizi de Moni ile aynı kefeye oturtur. Hele ki olaylar böylesine tazeyken dostum. Evet seni kesinlikle anlıyorum ancak şu an hareket etmek için doğru zaman değil."
James Potter ağzını aralayıp cevap veremeden, odanın kapısı ardına kadar açılıp, kapıya tüm ağırlığını vererek üzerine dayanmış olan Remus Lupin'i geriye sendeletti.
"Jam-- Rem!" Deborah'ın kulakları dolduran tanıdık tiz çığlığı Remus'un kızın üstüne düşmesiyle kesildi.
Sirius oturduğu yerden kalkıp Deborah'ın üstünden kalkmaya çalışan Remus'a baktı. Çocuğun kahve gözlerinden 'bir sen kalmıştın uğraşmadığımız,' demek istediği açıktı. Çatlak dudaklarını aralayıp sakince kelimeleri döktü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Legend Called The Marauders
Fanfiction🍀 Çapulcu olmak bunu gerektirir. 🍀 Çünkü Çapulculuk herkesin altından kalkabileceği bir görev de değil. 🍀 Çapulculuk sadece dört kişinin, o özel dört kişinin bir arada bulunmasıyla gerçekleşecek bir sihirdi. James Potter, Sirius Black, Remus Lupi...