66. Bölüm: Herkesi Yıkar Geçerim

1.6K 118 142
                                    

Deborah karşısındaki kız gülümsedikten sonra kollarını kızın boynuna dolayarak kendisine doğru çekti ve iyice sarmaladı.

"Çileğim, trafik lambam, domate--"

"Deb, tamam. Ben de seni özledim." Lily Evans kızın sımsıkı dolanmış kollarını boynundan ayırarak gülümsedi bir kez daha.

Karşısındaki, en yakın arkadaşlarından olan  Deborah Williams kırmızı kazağı ile dikiliyordu; yüzünde pozitif bir ifade taşıyordu, kahve saçları lüle lüle dirseğine uzanıyor, kızı gıdıkladıkları noktada geriye ittiriliyorlardı.

"Ah," Deborah derince bir nefes alıp etrafına göz gezdirdi. "Hogwarts kendini özletmesini iyi biliyor."

Lily kısa sürede konuşma sitilini bile özlediği arkadaşına bakarak sırıttı. "Aynı senin gibi. Neler yaptın, baban nasıldı?"

Kız iyice uzamış saçlarını elinin tersiyle ittirip kollarını göğsünde bağladı. "Depresyonal zamanlardan geçiyordu, annemin ölümünün yıl dönümü ekimdeydi ancak babam artık yas tutmamaya karar vermişti ve eh-- sanırsam kararı sadece onun üzülme zamanını geciktirebilmiş. Ben ayrılırken iyi gibiydi, ya da iyi rol yapıyordu diyeyim." Derin bir nefes alıp hafiften kızaran gözlerini kırpıştırdı. "Onu çok özlüyor Lils. Onun benim için güçlü durması gerek falan ama nedense hep güçlü olmaya çalışan ben oluyorum. Annemin her şeyini özlüyorum. Sevgi dolu bakışlarının verdiği huzuru; simsiyah saçlarının mis kokusunu, gülüşünden yayılan enerjiyi... Her şeyini, ve babam bu haldeyken ben nasıl toparlayacağım hiç bilmiyorum."

Lily gözlerini yere indirip ayaklarında gezdirdi bakışlarını. Deborah'ın tek ailesi babasıyken, onun böylesine zor durumlarda annesine üzülmek yerine babasının yanında dimdik durması güçlülüğünü simgeliyordu. Deborah'ın da annesini özlediğini biliyor, fark edebiliyordu. Her 'anne' lafı geçtiğinde kızın gözlerini kaçırdığını; gözlerinin dolduğunu görebiliyordu. Gözlerini yummuş Deborah'a güvenle gülümseyip bağladığı kollarını sıktı.

"Emin ol geçecek her şey ve tamamen iyi hissedene kadar da tam yanı başında olacağım. "

Deborah hüzüne bürünmüş yüzüne minik bir tebessüm yerleştirdi.

"Senin tatilin nasıl geçti Lils?" Titrek sesini saklayamasa da duruşunu düzeltti.

"İster inan, ister inanma ancak tatilim tamamen Monica'yı düşünmek ve ona karşı ne kadar iğrenç olduğumu hissetmekle geçti. Umarım ondan özür dileme fırsatını bulabilirim.

"Fırsat bulmak derken? Kız zaten bizimle aynı binada, neyin fırsatı lazım ki sana?"

Lily derince iç çekip kaşlarını kaldırdı. "Yetişmen gereken çok şey var Debby. Dengeler tamamen değişti. Bu sefer zincir onarılacakmış gibi de değil pek."

Deborah ellerini iki yana açıp gülümsedi. Lily'nin inatla inkar etmekte olduğu hoşlantı duygularını beslediği kişinin sevgilisi olduğu için Monica Martinez'e boyutları fazlasıyla büyük bir önyargıyla yaklaştığını daha sonra ise aralarında geçen duraksız kavgalar sonucu birbirlerinden nefret ettiklerini biliyordu. Şimdi ise Lily'nin söyledikleri Deborah'ta ani bir merak uyandırmıştı. "Dinliyorum."

Kızıl saçlı olan derin bir nefes aldı, gözlerini ovuşturdu ve Deborah'ın koluna girerek yürümeye başladı.

"Potter, hani bana şu Grayden'ı ayarlaması gereken, gittikten sonra Martinez ertesi sabahında Lucius Malfoy ile büyük bir kavgaya girişti.--"

"Ne kavgası?" Deborah merakla sordu.

Lily gözlerini kapatıp anıların gözlerinde canlanmasına müsaade etti. Dudaklarını araladı ve hafızasından asla silinmeyecek olan sahneleri kelimelere dökmeye başladı.

A Legend Called The MaraudersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin