Bedenimi saran soğukluk, kemiklerimin bile sızlamasına olanak sağlıyordu.
Bu soğuk alanda neden bekliyordum. Gözlerimin açık olmasına rağmen neden hiçbir şey göremiyorum? Etrafım karanlık dahi olsa bazı nesneleri seçebilmem gerekiyor. Ya bulunduğum alanda herhangi bir nesne yok yada görme yeteneğimi kaybettim.
Başıma saplanan keskin bir acı ile hafızamı büyük bir hızla geri kazanırken son hatırladığım his olan kalbimdeki soğuk metal aklıma gelince titrememe engel olamadım. Bu anılar ile ölü olduğumu bilmeme rağmen kabul edemiyorum. Olduğum yerde dururken ölümü kabullenemeyerek dipsiz bir çukur misali duran karanlığın içinde ufak bir ışık zerresi, yaşam belirtisi bulabilmek için koşuşturdum.
Ne sağa ne sola sapmadan dümdüz ilerliyorum. Zaman bedenim ve ruhum için anlamını yitirirken deliler gibi koşmaya devam ettim. Sanırım zihinsel olarak bir çöküşün eşiğine geldim. Belki de sonsuza dek bu karanlık alanda kalacağım. Burada yalnız başıma sadece düşüncelerimle birlikte kalmak bile oldukça rahatsız ediciyken bunun sonsuza dek sürme ihtimalinin zihnime geçen zamanla birlikte daha derinden kazınması.... oldukça acı verici bu his daha önce deneyimleme imkanı bulamadığım bir his olsa gerek. Hayır hayır hayır. Bu hissi hatırlıyorum. Yıldızlarla dolu gökyüzünü seyrederkende aynı hissi tattım... Sanırım o an bunu "Hüzün" diye tanımlamıştım. Aksine umutsuzluk ve yalnız kalma düşüncesiymiş. Fakat neden yalnız hissediyorum. Hem abisi hem ustası olduğum Pia ya sahibim. Binlerce öğrencinin umutlarını bağlayıp geleceklerini süsledikleri, hedef olarak aldıkları bir okul Müdürüyüm. Para gözlü de olsa daima yanımda olmaya çalışan Kahyam var. En son tanıştığım kendime dost olarak gördüğüm kişi Zuzu var. Son adımımı atarken gözyaşlarımın firar edişine hafifçe gülümsedim. Ağlamam şiddetlenirken gülümsemem kahkahaya dönüştü. Bulunduğum alanda dizlerimin üzerine çökerken aynı zaman buna eşlik eden kesik kesik titremelerimin nedenini kalbimin derinliklerinde bilsemde bunu kabul etmek... sanırım asıl zorlandığım kısım bu. Küçük bir çocuk gibi ısrarla reddediyorum aynı zamanda içten içe bunu kabul de ediyorum.
Ağlamam yavaşlamaya başladığında en sonunda durduğu zaman ne zaman kapattığını bilmediğim gözlerimi yavaşça açtım.Hayır, Ne Pia Ne binlerce öğrenci, Ne kahya Ne de Zuzu hiçbirisine hiçbirzaman derinden bir bağlılık hissetmedim. Onlar sadece ölen ve geri getiremeyeceğim kişiler olan Ailemin yerini doldurmaları için kullandığım Bedenler. Sanırım daha net anlamaya başlıyorum. Yalnızlık hissinin nedeni etrafımda insanların olup olmaması ile ilgili değil. Onları tam olarak ne kadar tanıyıp tanıyamamla ilgili. Ah belki başından bari sadece Ailemin yerini doldurmaları için sahte sevgi beslediğim insanlardı. Bu nedenle kabimdeki boşluk hiçbir zaman dolmadı.... Ve dolmayacak! Karanlığımda tutunabileceğim herhangi bir dal yok. Yolumu aydınlatabilecek bir ışık olmadığı gibi. Başından beri sadece sonsuzluğa uzanan içinin doldurulması, ışık tutulması ve çıkış yolu verilmesi imkansız olan karanlık. Karanlığımın içindeki tek ışık ve çıkış yolu daima yalnızca kendim oldum. Sadece bunu kabullenmek. Ve gerçekleri kabul etmek benim için zor olan şey oldu. Peki ya yaşama amacım bu dünyadan ne talep ediyorum. İsteğim ne eğlence mi? Hayır o gerçeklerin ortaya çıkmasını, farkedilmesini önlemek içim kullandığım basit bir kabuk.
Peki ne istiyorum?
İntikam mı? Hayır.
Öyleyse ne?... İşte Bir bilinmeyen daha.
Hayır hiçbir zaman bilinmeyene sahip olmadım. Herzaman isteklerimin farkındaydım fakat reddediyordum. Evet evet istediğim şey yok etmek, beni bu dünyada yalnız bırakanları yok etmek... Fakat bu intikam olmuyor mu? Evet intikam olarak sayılabilir. Ama tam olarak değil. Galiba benim istediğim sadece beni yalnız bırakanları değil. Yalnız olduğum halde, yalnız olduğumu anlamamı engelleyen pürüzleride ortadan kaldırmak. Yalnızlık hissine neden olan Ailemide yok etmek istiyorum. Bedenleri kaybolduysa bile ruhlarından gelen çığlıkları duymak, bu çığlıkları bir melodi, Müzik ve ritim gibi sonsuza dek dinlemek istiyorum. Sanırım insanları yok etmem gerektiğini söyleyen kişi sonuna kadar haklıydı. Ve insanları yok edip etmemek beni de ilgilendiriyordu o zaman diğer gerçekler gibi aksini düşünerek hareket etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OXDERIA
ФэнтезиPeşini bırakmayan hüzün duygusu ile başa çıkmak için uğraşan Matsuki olaylar denizinde git gide dibe doğru batmaya devam ederken yaşadığı maceraları anlatan bir kitap.