Bu bölüm bana yaptığı yorumlar ve kaptığı bol firstlerden dolayı 542sinan ithaf ediyorum.
Saatler hızla akıp giderken suikastçi loncasının lideri yanıma geldi:
" Efendim çoğu korumanız acıktı ne kadar etrafta arasak bile bir aşçıya rastlayamadık?"
Soru sirar biçimde söylediği sözler ile kafamı hafifçe salladım:
"Tamam anladım bir kaç dakika içinde ana salonda olurum."
Eğer cehenneme odaklanarak ruh Çağırdığım zaman kötü bir ruh geliyor ise cennete odaklandığım zaman iyi bir ruh çağırma imkanım olmalı.
Ruhuna enerji gönderdikten sonra cennetten ruh çağırması için ruh gücü gönderdim. Bir kaç dakika geçince hissettiğim enerji dalgalanmasıyla etrafı taramaya başladım karşımda kafasına altın ışık halkası olan birini bekliyordum fakat yeşil bir ışık hüzmesi oluştu sanırım bir bedene sahip değil sinirli bir ses zihnimde yankılandı:
"Beni bu aşağılık dünyaya nasıl çağırılma cürretini gösterdin? Ruhumun nasıl bu kirlenmiş kan ve savaş dolu dünyada zarar görmesini sağlarsın?.. cevap ver aşağılık insan."
Sözler ile titremeden edemedim ilk defa bir ruh bana bunları söylüyor daha önce Çağırdığım bir ruh daha söyledi fakat bu kadar konuşamadı.
Ruh diliyle cevap verdim:
"Senin rahatsız olacağını tahmin edemedim fakat bu önemli bir şey değil senden otuz beş kişilik yemek yapmanı emrediyorum."
" Sen bana emir veremezsin ışığa hakim olmadığın sürece bu imkansız."
Ne demek bu ışık acaba ışık elementi mi öyle ise çok sorun değil, daha önce hiç ışık elementi kullanamadığım için olmalı. Elimde uzun uğraşlar sonucunda ışık Küresi oluşturduğum zaman ruh kahkaha attı:
" Işıktan kastım büyük bir iyilik yapman. Sadece tek bir taraftan Çağırdığın ruhlara emir verebilirsin sen gördüğüme göre karanlıkdan ruh çağırmışsın."
Konuşmama izin dahi vermeden ortadan kayboldu ehh. En azından denemiş oldum.
Hızlıca ana salona ilerleyip cehennem ruhu çağırdım. Yüzükten gerekli malzemeleri çıkarttım. Ruha yemek yapmasını emrettim. Hızlıca yemek yapmaya başlayan ruh çalışırken odaya geçip simya ile ilgili kitapları kaldığım yerden okumaya ve her kitap sonunda meditasyon yaparak kitabı hafızama kazımaya başladım...
▶●◀ ▶●◀ On dört gün sonra ▶●◀ ▶●◀
Sanırım yolculuğun son bir kaç saati kaldı balkona çıkarak aşağıdaki görkemli şehirlere ve ormanlık alanları izlerken cezbedici manzara ile etrafı seyretmeye devam ettim.
Ufukta; Kanlı Nehir imparatorluğunun başkenti olan, Beyaz hükümdar şehri gözükmeye başladı şehrin etrafında bulunan otuz metreye kadar uzanan surlar, tüm şehri kaplayan etrafına güç parıltıları saçan şeffaf kalkan vardı. Kalkandan yayılan enerjiyi hissederken. Griffinler şehrin giriş kapısının önünde bulunan boş araziye iniş yaptı. Sonunda günler süren yolculuğum sona ermiş oldu. Suikastçiler. Geri gitmeyi seçti içinde yiyecek ve içecek bulunan yüzüğü ilderlerine bıraktım kapıda bekleyen askerlere bakmadan şehre adım atmaya çalıştım fakat iki asker hızla yolu kapatarak önüme gectiler.
Sonunda konuşmaya başlayan askerlerden uzun boylu olan:
"Buraya her geleni alamayız ne sebeple geldiğini söylemeni ardından bir altın olan giriş ücretini vermeni istiyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OXDERIA
FantasyPeşini bırakmayan hüzün duygusu ile başa çıkmak için uğraşan Matsuki olaylar denizinde git gide dibe doğru batmaya devam ederken yaşadığı maceraları anlatan bir kitap.