Altlarında oluşturduğum platform ile havada süzülen binlerce kişiden oluşan küçük ordumu varış noktasına taşırken ne kadar kontrol etmekte zorlasamda belli etmemekte bi o kadar çaba sarf ediyordum. Alnımda oluşmasına dahi izin vermeden buhar haline getirdiğim ter damlalarınıda aynı ustalıkla sakladım.
Zaman hızla akarken kara parçasına, başkentin sularının biraz gerisine iniş yapmamız ile surlarda beliren yüzlerce okçuda görüş acımız girmiş oldu. Tabiki kapının önünde dikilen savaşçıları ve görünmeyen kısım olan kalenin içini de unutmamak lazım. Tabi bu benim için geçerli değil. Büyü ile oluşturduğum gözlerin yansıttığı görüntüleri izleyerek düşman ordusu hakkın da oldukça bilgi sahibi oluyorum. Yaklaşık olarak on katımız büyüklüğünde olan orduya bakarken istemsizce öldürme arzusu ile yanıp tutuşmaya başladım.
Avuç içlerimde yoğunlaşan yoğun miktardaki yıldırım enerjisini gökyüzüne doğru fırlattım. Bir kaç dakika içerinde tüm krallığı kaplayan kara bulutlara bakarak gülümsedim. Ardı ardına çakan şimşekler kulaklarıma savaş şarkısı gibi geliyordu. Tam saldıracağım ve yıldırımları serbest bırakacağım esnada rakip düşmanlardan birisi surlardan aşağı doğru atladı elinde gördüğüm beyaz renkli bayrağı kaşlarımı çatarak izlerken Piadan yükselen öldürme arzusunu fark ederek elimi yukarıya doğru kaldırdım. Bu hareketim ile öldürme arzusu ortadan kaybolan Pia, saldırmaması gerektiğini anlamış olacak ki bir adım geriledikten sonra suçlu bir çocuk edasıyla başını aşağı doğru eğdi.
Önüme kadar gelen ortalama bir vücuda sahipti ve yüzünün yarısını kaplayan bir maskesi vardı. Sırtına aşmış olduğu ağır kılıç vardı. Elçi olduğunu düşündüğüm bu kişi hafifçe başı ile selam verdikten sonra konuşmaya başladı.
"Yüzyıllardır süren savaş geleneklerine göre; iki taraftan birisi talep ettigi taktirde,savaşan iki ordudanda orduyu kontrol eden kişi öne çıkarak düello yapar. Normalde Kralımızın katılması gereken bu düelloya, Ben yani Birinci Prens ve Tahtın ilk varisi Pan Shimeng olarak katılacağım. Kısacası seni Düelloya davet ediyorum Suna Akademisinin Kurucusu Matsuki Suna."
Bedenimi esir alan kahkahayı serbest bırakmamla düşman ordusunda baş gösteren uguldamalar oldu. Havadaki ses dalgalarını engellememle sesin gelmesini de engellemiş oldum. Gülümseyerek Nancye döndüm.
"Karşımdaki duran kişi Statü olarak kendisi ile beni eşit görüyor. Onunla benim yerime savaşmak istermisin? "
Kısa bir an tereddüt eden Nancy hafifçe öne çıkarak cevap vermekte gecikmedi.
"Bu görevi sizin adınıza üstlenmek bir onurdur efendim."
Prens uğursuz ağzını açarak tekrar konuştu;
"Savaştan kaçarak oduna oldukça örnek oluyorsun, Kurucu Matsuki hayallerimdeki figürden oldukça uzaksın. Bu kadar düşmüş bir varlık olabileceğini düşünmezdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OXDERIA
FantasiPeşini bırakmayan hüzün duygusu ile başa çıkmak için uğraşan Matsuki olaylar denizinde git gide dibe doğru batmaya devam ederken yaşadığı maceraları anlatan bir kitap.