Sude'nin anlatımı ile;
Alperen'in sorusu ile bakışlarımı Doğan'a çevirdim. Gözleri benim gözlerimde bir cevap bekliyordu.
Bir şey hissetmiş miydim? Hayır. Hissediyor muydum sorusuna bir cevabım yoktu. Bugün söylediklerinden sonra benim gözümde tüm değerini kaybetmişti.
Doğan'ın gözlerine bakmaya devam ederek "hayır" dedim. Gözlerini gözlerimden ayırarak başka bir yöne doğru bakan adamı umursamadan sözüme devam ettim.
"Hiç bir zaman hissetmedim. Şu anda hissetmiyorum. Zaten Doğan gibi birine ilgi duyacak kadar düşmedim." Diyerek kardeşime kalkmasını söyledim ve ayaklanarak salondan çıkarken Doğan'ın sinirden bağırmasını duymazdan gelerek kendimi dışarı attım.
Şule'nin bana "Doğan abiyi öyle bırakmamalıydın bence abla yanlış bir şey yapmadı" diyerek içeri gitmesini umursamadan sakinleşmeye çalıştım.
Kendi öz kardeşimi bile bana karşı kullanmaya başlamıştı resmen.Gözlerimi kapattım ve kendimi gecenin sessizliğine bıraktım. Tıpkı gece gibiydim ben. Sessiz ve karanlık. Fakat ne kötü, ne korkunç.
Salondan çıkarak yanıma hızlı adımlarla gelen Doğan'ı gördüğümde Şule'yi bekleme isteğimden vazgeçerek caddeye doğru ilerledim. Bir taksi çevirip eve gidecektim, Şule tek başına da dönebilirdi.
Kolumdan tutulması ile durdum. Arkamı dönmeyecektim. Yüzünü görmek bile istemiyordum. Fakat Doğan'a karşı gücüm söz konusu bile olamazdı.
Diğer elini omzuma koyarak beni kendine doğru çevirdi. Kolumu tutan elini diğer omzuma koyarak gözlerimin içine baktı.
Konuşmadı. Öylece baktı gözlerime.
"Düşünce tarzlarımız farklı" dedim. Anlamamış gibi bir hali vardı. Tek kaşını kaldırdı sadece. Dudakları sırra kadem basmış gibiydi.
Kendi iç dünyamda ona açıklama yapmak gibi zorunluluk hissettim.
"Her insanın çocukluğunda beyninin derinliklerine yazılmış hayat senaryoları vardır. Büyüdükçe biz bu senaryoları hayata geçiririz. Yeni oyunculara yer yoktur."
Anlamış gibi kafasını salladı. Dudaklarını araladı.
"Öyleyse sana kendi senaryomun fragmanını gösterebilir miyim?" diye sordu.
Kafamı sallayarak onu onayladım. İşte olanlar o an oldu. Yıllar sonra aynı sahneyi yaşıyorduk. Eli saçlarımın arasına gitti ve beni kendine yaklaştırarak öptü beni.
Kendimi o kadar kötü hissediyorum ki, anında onu iteleyerek gözlerinin içine bakarak yüzüme yapıştırdığım tokattan sonra arkamı dönerek caddeye bir taksi durdurmaya gittim.
Eve doğru ilerlerken Doğan'ın sözleri aklımdan çıkmak bilmiyordu.
Beni gerçekten sevme ihtimalini düşünmek istemiyordum. Aklıma attığım tokat attığıma çok üzülmüştüm gerçekten içim parçalanıyordu. Gözlerimden akan bir damla yaşa engel olamadım.
Semte vardığımda dikkat çekmemek için evden uzak bir yerde indim ve eve doğru yola koyuldum. Gecenin bir saati iyi mi yaptım derken arkamdan yavaş yavaş gelen araba ve son ses açılmış bir türkü yüzünden rahatsız olduğum için adımlarımı hızlandırdım.
Araba tam önümde durduğunda ise "araba sapığın olabilir miyim?" diyen Doğan'ı görmeyi beklemiyordum.
İstemsizce gülümsedim ve "sen adam olmayacaksın değil mi?" diye sordum.
Arabasının açık camından gülümseyerek bana bakarak "Ailesiyle vakit geçirmeyen adam gerçek bir 'adam' değildir. Ne zaman ailem olmayı düşünüyorsun? Vakit azalıyor" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuktum (Hatırlamıyorum Serisi)
General Fiction"Ben de oynamak istiyorum," diye seslendim karşımda ki uzun boylu çocuğa. Kafamı kaldırarak yüzüne baktığım sırada suratında ki alay dolu gülümsemesi ile gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı. "Geldiğin eve geri dön ufaklık." dedikten hemen so...