Annemin dışarı çık demesini fırsat bilerek hızlıca hazırlanarak makyaj yapmayı falan düşünmeden telefonumu çantamı alarak kendimi dışarıya attım.
Doğan'ın iş yeri çarşıda olduğu için çarşının yolunu tuttum. Aklım yerinden çıkacaktı resmen. Ailem Doğan ile olan ilişkimi bilmelerine rağmen böyle bir şeyi nasıl kabul etmişti bilmiyorum.
Cebimde ki telefonu çıkararak rehberimde ki 'k' harfini aradım. Kalbim kişisini gördüğümde ise hiç tereddüt etmeden arama tuşuna bastım.
Uzun uzun çalan telefonun açılmasını bekledim. Fakat mesaja düşmüştü. Yetişememiştir veya duymamıştır diye düşünerek ikinci kez aradım fakat aynı şekilde mesaja düşmüştü.
Bir süre bekleyip daha sonra aramaya karar verdim. Telefonu tekrar cebime bırakmak üzereyken titremeye başladı.
Bir mesaj gelmişti. Tabi kii mesaj sahibi Doğan'dı. Hiç beklemeden açarak "Doğan" yazmayı düşünürken onun yazdığı mesajla bir an duraksadım. "İşim vardı duymadım telefonu bir şey mi oldu" diye sormuştu.
Mesajına cevap vermek yerine onu tekrar aradım. Bu sefer ilk çalışta açmıştı. Zaman hesap sorma zamanıydı. "Telefonu neden açmıyorsun sen? Yanında kim var?" diye soru sorduğumda "Sude işim vardı" dedi.
"O iş hangi iş Doğan bey?"
Telefonun ucundan bir oflama sesi geldiğinde daha çok şüphelenmeye başladım. "Sude ihtiyaç. Tuvalet. İnsansı haller. Allah aşkına yine o kafanda neler dönüyor?"
"Ya bir şey döndüğü yok sen telefonu açmayınca şey ettim ben" dediğimde kendimi bir anlığına aptal gibi hissettim. Doğan ise karşıdan "şey etme sen olur mu?" dediğinde gülerek "tamam şey etmem ama babamın arkadaşının oğluna beni istemeye geliyorlar" dediğimde karşı taraftan bir an yeni uyanmış gibi kalın ama sinirli şekilde "ha?" sesi geldi.
"Yavaş be adam öküze bağladın hemen" dediğimde Doğan olayın ciddiyetini anlamıştı. Ben ise ortamı sakinkeştirmek amacıyla Doğan'a bir takım espriler yapmaya çalıştım fakat işe yaradığından emin değilim.
Nefes alış verişini telefonun diğer ucunda olmama rağmen duyuyordum.
"Neredesin şuan?" diye sorduğunda dışarıda olduğumu söyledim.
"Tamam Sude'm evdeyim ben. Neredeysen konum at sen bana gelip alayım ben seni konuşalım" dediğinde onu onaylayarak telefonu kapattıktan sonra konumumu attım Doğan'a whatsapptan.
Yaklaşık 10 dakika içinde siyah mat bir Range Rover yanımda durmuştu. Camı aşağı indirdi. "Hadi güzellik" diyerek göz kırparak binmemi işaret etti kafasıyla. İtiraf etmeliyim ki karizmatik bir hareket olmuştu.
Arabaya bindikten hemen sonra "Kimin arabası bu?" diye sorduğumda hızla durduğu yerden uzaklaşırken hız ibresi 50'yi geçmişti bile.
"Alperen'in arabası aşkım" dediğinde onaylayarak kafa salladım. Kafasını bir an bana çevirerek "nereye gitmek istersin" diye sordu.
Omuz silkerek "fark etmez" dediğimde sesini çıkarmadı. Telefonda söylediğim şeyin onun aklından çıkmadığını biliyordum. Kafasına fena takmıştı olayı. Sonuçlardan korkuyordum.
Arabayı durunca geldiğimiz yere bakarak Doğan'a dönerek "alışveriş merkezine neden geldik biz?" diye sorduğumda tek kaşını kaldırarak bana anlamsız bir şekilde bakarak bir şey demeden arabadan indi.
Oflayarak çantamı koluma takarak arabadan inerek Doğan'ın arkasından koşarak yanına vardığımda koluna girdim.
"Aşkım ne oluyor" diye sorduğumda yüzüme bakarak "hiç seni istemeye gelmeyecekler mi Sude? Kendine elbise al işte" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuktum (Hatırlamıyorum Serisi)
General Fiction"Ben de oynamak istiyorum," diye seslendim karşımda ki uzun boylu çocuğa. Kafamı kaldırarak yüzüne baktığım sırada suratında ki alay dolu gülümsemesi ile gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı. "Geldiğin eve geri dön ufaklık." dedikten hemen so...