Haftalardır ne "Doğan hadi yemek ye" diyen Demir'i, "Gel otele gidelim abi dinlen" diyen Selen'i, "Doğan, oğlum hadi biraz dışarı çık hava al" diyen kayın pederimi ne de "Kardeşim, perişan oldun buralarda" diyen Alperen'i ciddiye alıyordum.
"Kardeşim bak dört hafta oldu hadi kalk bir yere yemek yemeye gidelim öyle abur cubur atıştırmakla olmaz bu iş" diyen Alperen'e baktım boş boş olumsuz şekilde kafa salladım. Tek kelime edecek, cevap verecek halim yoktu.
Yaklaşık bir aydır hayat durmuştu. Benim uyuyan güzelim gözlerini kapattığı an hayat benim için bitmişti.
Ağzımdan tek laf çıkmıyordu. Fakat içimden bir saniye dualar eksilmiyordu. Yoğun bakım kapısının önünde oturup saatlerce uyanmasını bekliyordum. Zaman geçmek bilmezken günler haftalar geçiyordu.
Çöktüğüm duvar kenarı, duvarın arkasında ki o odada öylece yatan sevgilim, boş boş gözlerimle etrafa bakmam, teker teker yaşadığımız onca anımızın aklıma gelmesi...
Bir an ilk beraber dışarı çıkışımız aklıma geldi. Ona 'araba sapığın olabilir miyim?' diye sormam, sahile gitmemiz, konuşacak konu bulamadığımızda bana 'senin sesin güzeldi hala öyle mi?' diye sorması aklıma geldiği an belki de haftalar sonra ilk defa gülümsemiştim.
Onun o gülümsemesi, bakışları, bana söylediği her bir cümle aklıma geldikçe kahroluyordum.
Alperen'in bana doğru yaklaşıp yanıma çökerek oturup "kardeşim? Gel biraz hava alalım hadi" demesiyle bir kez daha olumsuz şekilde kafa salladığımda "of bro kalk ama şimdi o kız uyanıp seni bu halde görürse çok mu mutlu olur?" diye sorduğunda olumsuz şekilde kafa salladıktan sonra ayağa kalktığım an karşıdan gelen Melis'i gördüm.
Ağlamaktan kızarmış gözleriyle beni gördüğü an durdu. Ona doğru bir kaç adım attığımda gülümseyerek bana doğru geldi. Karşı karşıya geldiğimizde "Melis'im..." diyerek ona sarılmam ile ağlamamın arasında saniyeler dahi yoktu.
Melis'in bana doğru bakarak "ya abi ben çok açım bir kafeteryaya gidip abur cubur bir şeyler alıp geleyim" dediği an olumsuz şekilde kafa salladım.
"Olmaz öyle" diyerek arkamı dönerek "Demir, Alperen... Bir gelişme olursa haber verin olur mu?" dediğim zaman ikiside olur dediğinde Melis'e dönerek "hadi restoranda gidelim doyur karnını" dediğim an bir saniye gülümseyerek Alperen'e dönerek güldü.
Daha sonra ise restoranta doğru gitmek için hastaneden çıktık. Yürüyerek hastane bahçesinde çıktığımızda haftalardır temiz havayı içime çekmediğimi anladım.
"Biraz oturalım mı?" diye soran kıza kafamı çevirerek "olur Melis'im" dediğimde bahçede ki banklardan birine doğru ilerledik.
"Abi nasılsın? Haftalardır perişan olmuşsun. Anlattılar..." dediğinde ona bakarak derin bir nefes alarak söze girdim.
"Nasıl olayım? Sevdiğim kadın ölümle pençeleşirken ben burada mal gibi oturmaktan başka hiç birşey yapamıyorum. Biri gelsin ve bir açıklama yapsın, durumu iyi desin diye umutsuzca bekliyorum" dedikten sonra sustum.
Bir süre sonra devam ettim konuşmaya "dakikalar, yıllar gibi geliyor. İçtiğim her yudum, boğazımda düğümleniyor. Sadece kendi karanlığımda ve kendi cehennemde oturarak, bekliyorum..." dediğimde bana bakarak "geçecek abi, neler atlatmadınız ki..." dedi.
Biraz daha konuştuktan sonra restoranta gittik. Sadece Melis için sipariş verdik, o yemeğini yerken alalı iki üç hafta olan cebimde ki telefonumu çıkararak İcloud'a girdim.
Resimlerimiz, gülüşlerimiz, selfielerimiz hepsi duruyordu. Rastgele bir fotoğrafı açarak sırayla tüm fotolara bakmayı düşünüyordum.
Bakışı, gülüşü, mutlu olması... Söz fotoğraflarımızda bana sarılması... Oysa ne kadar çok özlemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuktum (Hatırlamıyorum Serisi)
General Fiction"Ben de oynamak istiyorum," diye seslendim karşımda ki uzun boylu çocuğa. Kafamı kaldırarak yüzüne baktığım sırada suratında ki alay dolu gülümsemesi ile gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı. "Geldiğin eve geri dön ufaklık." dedikten hemen so...