Haftalar geçti. Aylar bitti. Şafak İstanbul'a varmak. Askerlik bitti ama ben de bittim.
Her sabah traş olmaktan, küçücük bir yatak içerisinde uyuklamaktan, günde 8 saat nöbet tutan askerlere bakıp da içerlemekten... Neyse ki ben delirmeden bitti nöbet eylemim. Ya da delirdiğimi hissettikleri için elimden aldılar piyade tüfeğimi. Bitirdiler askerliğimi. Döndük bir sivil hayata.
Yol çilesi biter mi bitmez mi derken gözlerimi açtığımda İstanbul'a varmıştım. Ayağa kalkarak otobüsten indim. Çantamı vurdum sırtıma otobüs terminalinden çıkar çıkmaz yeni bir hayata başlıyorum. Derin bir nefes alarak yürümeye devam ettim.
Arkamda adımın bağırılması ile olduğum yerde kalakaldım. Arkamı döndüğümde ise tüm dünyalar benim olmuştu.
Elimde ki çantayı yere bırakarak aynı anda bir birimize doğru koştuk. Kavuştuğumuzda ise kucağıma alarak mutluluğun verdiği hazim ile onu döndürdüm.
"Bırak ya başım dönüyor" dedi kahkahalar içinde, kucağımdan indirdim ama ayrılmaya niyetim yoktu. Bir kez daha sarıldım. Kafamı boynuna gömdüm ve o güzel kokusunu doya doya içime çektim.
Aylar boyu beklemenin, sabretmenin ödülü olarak, otobüsten indiğim anda, büyük bir sevinçle kollarıma atılması, onu tekrar hissetmek, tekrar kokusunu duymak, sesini işitmek...
Bunlar hep arzu ettiğim, fazlasıyla özlediğim hislerdi... Ve sonunda tekrar gerçekleşti.
Hiç düşünemezdim bu kadar zor olacağını beklemenin. Zindanda duvara çizik atar gibi, şafak saydım. Gerçekten de çok zorlanarak geçirdim bu günleri. Hayat bazen sınıyor ya hani doğal yollarla bizleri.
Bunlardan birisi de sevgiliyi özlemek, beklemekmiş. Bekleme sonsuza kadar sürmüyor tabi kii. Er ya da geç, bir daha ayrılmamak üzere tekrar kavuşuyorsunuz. İşte o an bu an.
Ondan bir kaç saniyeliğine ayrılarak yüzünü ellerimin arasına aldım. Ve sadece gözlerinin içine baktım. Hiç bir şey söylemeden, yapmadan bakabildiğim kadar uzun uzun baktım.
Ağzımdan sadece iki kelime döküldü. "Çok özledim."
Gülümsedi. Oda benim gibi, hiç bir şey söylemeden tekrar sarıldı bana.
"Yedin çocuğu Sude yedin. Bizede bırak." dedi arkamdan gelen ses.
Kim olduğunu anlamak için arkamı dönmeme gerek yoktu. Bizim bu romantik anlarımızı bozaca tek kişi Alperen olabilirdi.
Gülümsedim sadece. Dudaklarımı Sude'min alnına bastırarak öptüm ve bir kez daha onu çok sevdiğimi dile getirdim.
Daha sonra arkamı döndüğümde Alperen'in bize doğru geldiğine şahit olduğumda zorda olsa Sude'den ayrılarak ona doğru ilerledim.
"Çok özledim olum" diyerek sarıldım Alperen'e.
Daha sonra Sude'nin yanına ilerleyerek " benim burada bir evim var oraya gitcem sonra ama işin yoksa bir yere gidip yemek yiyelim mi?" diye sordum.
Kafa sallıyarak "evden Yasemin çağırdı diye çıktım gideyim fazla oyalanırsam kızarlar şimdi. Yarın okul çıkışı görüşebiliriz" dediğinde kafa salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuktum (Hatırlamıyorum Serisi)
General Fiction"Ben de oynamak istiyorum," diye seslendim karşımda ki uzun boylu çocuğa. Kafamı kaldırarak yüzüne baktığım sırada suratında ki alay dolu gülümsemesi ile gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı. "Geldiğin eve geri dön ufaklık." dedikten hemen so...