"Şikayetçi mi oldular sahiden?" diyerek gülmeye başladım. "Ne diye şikayetçi oldular anlatır mısınız?" diye sorduğumda karşımda ki iki polis memuru açıklama yaptı.
"Peki, kızın reşit olduğunu söylediler mi size? Kendi isteğiyle evden çıktığını daha sonra beni aradığını?" diye sorduğumda iki memur bir birine baktı.
"Buyurun kız içeride isterseniz kendiniz sorun." dediğimde gerek kalmadığını belirterek memurlar Melis'in anne ve babasını götürdüğünde arkamı döndüm.
Konuşmadan öylece koltuğa oturmaya gittim. "Gidin eğlenin siz ben uyuyacağım" diyerek tekrar ayağa kalkarak üst kata doğru çıktım.
Kendimi duvardan tavana kadar siyah ile bürünmüş yatak odama attım. Hemen sağımda ki büyük iki kişilik yatağa doğru ilerlerken aynı anda üzerimde ki tişörtten kurtularak gelişi güzel odanın ortasına fırlattım. Yatağın içine girmeden üzerine uzanarak siyah tavanı izledim.
Gözlerimi kapattım. Şu son zamanlarda yaşadığım o kadar ağır şeyi düşündüm. Kısa sürede bir kız ile sözlenmek, Çağla yüzünden bir tatil kaçışı yapmak, o kız ile birlikte olmak, hastane maceramız, babam hakkında öğrendiklerim, Melis, amcamın çocukları ve Melis'in anne babası derken ne kadar yıprandığımın yeni farkına varıyordum.
Aklımdan geçen her şeyi silmek istiyordum, bir anlığına olsa bir hafıza kaybı yaşamak her şeyi unutmak istiyordum.
Hayatın beni bu kadar yormasını daha ne kadar kaldırabilirim bilmiyorum. Neden hep iyi niyetli insanlar kaybediyor? Neden hep şeytani insanlar günü gün ediyor? Anlam veremediğim o kadar çok şey var ki, bu kadar sorunun altından nasıl çıkarım bilmiyorum.
Yatağın kenarında ki çöküntüyü hissettiğim an gözlerimi açtığımda karşımda ki Sude'yi görerek gülümsedim. Bir şey söylemeden beni izliyordu. Zaten bir şey söylemesi hayırlı değildi. Susması daha iyiydi belki. Bir kötü haberi daha kaldıracak gücüm kalmamıştı.
"Doğan... Gidecek miyiz?" diye sorduğunda yattığım yerden doğrularak gözlerinin içine baktım. "Nereye sevgilim?" diye sordum.
Bekledi biraz. Cevap vermedi, tekrar beni izlemeye devam etti. Bir süre sonra dudaklarını araladı ve o cümleler döküldü rujsuz, kurumuş pembe dudaklarından."Park demiştik ya, kontrole gidecektik sonra..." dedi sağ elini yatağın üzerinden çekerek karnının üzerine koyarak baş parmağıyla okşamaya başladı. Yaptığı hareket karşılığında sadece gülümsedim.
"Neden konuşmuyorsun?" diye sordu ben ona cevap vermeyince yutkundum gözlerinin içine bakarak hemen sonra söze girdim. "Gidelim kontrole ama ben eğlenecek durumda değilim Sude'm" dediğimde bana yaklaşarak sarıldı.
"Doğan'ım...İyi misin?" diye soran kıza cevap vermek yerine olumsuz şekilde kafamı salladım. Kapı vuruldu o an. İçeri giren Melis'i gördüğümde içimden gelmesede gülümsedim. Her ne kadar az belli edersem içimde ki çöküntüyü o kadar iyiydi.
Tıpkı Sude gibi gelerek yatağın kenarına oturdu ve bana bakmaya başladı. "Çok yorgun görünüyorsun Doğan..." diyen Sude'ye baktım. Cevap olarak bu sefer "Uyumak istiyorum. Elimde olsa günlerce... Unutmak istiyorum her şeyi. Kaldıramıyorum... Yoruldum." dediğimde ikiside ağzını açmadı. Fakat yüzlerinde ki hüzün rahatça okunuyordu. Bu kadarı hepimiz için fazlaydı. Daha fazla ne kadar olay olabilir diye düşünmeye başladım.
Bir süre sonra Sude yataktan kalkarak Melis'in kalkmasını isteyerek yatağın kenarını açtı. Bana doğru bakarak "Uyu sen. Biz Melis'le kontrole gideriz bebeği görmek için değil mi canım?" diye sorarak kafasını kardeşime doğru çevirdi. Kendisinden olumlu bir cevap aldığı an gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuktum (Hatırlamıyorum Serisi)
General Fiction"Ben de oynamak istiyorum," diye seslendim karşımda ki uzun boylu çocuğa. Kafamı kaldırarak yüzüne baktığım sırada suratında ki alay dolu gülümsemesi ile gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı. "Geldiğin eve geri dön ufaklık." dedikten hemen so...