Sude'nin anlatımı
"Oda böyle acı çekiyor mu?" diye sorduğumda yanımda ki hemşire bana anlamsız gözler ile baktı. "Doğan" dedim gülümseyerek "Doğan'da benim çektiğim kadar acı çekiyor mu?" diye sorduğumda olumsuz şekilde kafasını salladı. "Ameliyat genel olarak iyi geçmiş ağrısı varmış ki buda normal. Başka bir şey duymadım ben" dedi serumu değiştirirken dikişlerin ağrısından dolayı gözlerimi sıktım.
Hemşire ise yanıma oturarak "nasıl tanıştınız anlatsana? O adam seni çok seviyor belli" diye sorduğunda gülümseyerek kısa bir süre çocukluğumuza gittim ve anlatmaya başladım.
"Komşuyduk biz, sevmezdik hiç bir birimizi sonra zaman geçtikçe anlaşmaya başladık. Sonra bir gün bana sen özelsin seni çok özleyeceğim dedikten sonra yurt dışına gitti ailesiyle. Aramızda iki yaş var on altı yaşımdaydım o gittiğinde, sonra mesajlaştık baya bir süre. Döndü, kardeşinin düğününde karşılaştık. Çok uğraştı, evlenme teklifi etti, babamgil öğrenince ben aptallık ettim ayrıldık şimdi ki durum böyle işte" dedim cümlemi bitirerek.
Anlar gibi üzgün bir surat ile kafasını salladı. Tam o an aklıma gelen ilk şeyi yanımda ki hemşireden istedim.
"Ben sizden bir şey isteyeceğim hastane kayıtlarında beni farklı bir isim ile kaydeder misiniz? Doğan'ın hiç bir şekilde bu ameliyatı öğrenmesini veya bana ulaşmasını istemiyorum. Zaten hastaneden çıkar çıkmaz ondan uzaklaşmayı düşünüyorum."
Leyla hemşire ise gözlerimin içine bakarak "ben sana başka bir kıyak yapabilirim. Şehir dışı bir hastaneye nakil edelim seni. Ben bulurum bir neden. Sende kabul edersen"
Hiç düşünmeden kafa salladım gözlerimden bir damla yaş dökülürken "peki, sevdiğim adamı, onu son bir kez görebilir miyim? Kendine geldi mi?"
"Kendine geleli çok oldu evet ama dün baya bir üzülmüş sanırım detayları bilmiyorum uyutuyorlar. Bu sabahtan beri yanına kimse gelip gitmedi bildiğim kadarıyla seni ona götürebilirim" dediğinde kafa salladım.
Çok değil, beş dakika sonra bir tekerlekli sandalyenin üzerinde oturmuş, onun yatağının başındaydım.
Masum bir bebek gibi öyle güzel uyuyordu ki, Leyla bizi yanlız bırakıp kimse içeriye girmesin engellemek için kapıda beklerken iki elimi Doğan'ın yüzüne yerleştirdim.
Daha sonra ellerimi çekerek tekerlekli sandalyenin yanlarından faydalanarak zorla ayağa kalkarak onun yatağının yanıma oturdum.
Alnımı alnına dayadım. Gözlerim açık bir şekilde kapalı gözkapaklarını izledim. Bu adam bu kadar yakışıklı olmak zorunda mıydı? Gözlerinden akan yaşlar onun göz kapaklarına düşmeye başladığında ağrılarımı hiçe sayarak doğruldum. Bana en yakın olan sağ elini tuttum. Söyleceklerimi duyuyor mu bilmiyordum. Fakat söylemem gerekenler vardı.
"Doğan, biliyorum seni çok üzdüm. Kırdım, kızdırdım ve şuan benim yüzümden bu haldesin. Doğan, benim doğan güneşim, cennetim. Biliyorum bana yine çok kızdın. Ama Doğan'ım ben o gün o yüzüğü çıkarmasam sen gittikten sonra her şey daha kötü olurdu. Ben eğer senin ile gelseydim her şey çok kötü olurdu. Bizim aramızda bir şey olduğunu anlamıştı o. Doğan eğer o gün ben o yüzüğü çıkarmazsam beni öldürürdü. Hatırlıyor musun aşkım? Babam mesajlarımıza denk geldi demiştim. O gün babam beni hastanelik etti Doğan. O gün yediğim dayağın haddi hesabı yoktu. Ben korktum sevgilim,çok korktum. Sana zarar verir diye korktum. Ben senin kılına zarar gelecek diye hayatımın hatasını yaptım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuktum (Hatırlamıyorum Serisi)
General Fiction"Ben de oynamak istiyorum," diye seslendim karşımda ki uzun boylu çocuğa. Kafamı kaldırarak yüzüne baktığım sırada suratında ki alay dolu gülümsemesi ile gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı. "Geldiğin eve geri dön ufaklık." dedikten hemen so...