Karantina yüzünden, Eymen ilk okul senesinde 23 nisan gösterilerini yapamamıştı. Eylül ayından beri, hevesle öğrendiği gösteriyi anne ve babasına gösterecek diye her sabah büyük bir mutlulukla uyanarak okuluna gidiyordu.
Saat on ikiye yaklaşıyordu ve Eymen henüz uyanmamıştı. Eylem ise, evde dahi olsa bugünün onun günü olduğunu anlamıştı. Etrafta zıplayıp duruyordu.Doğan 14 gün karantinadan sonra işe dönmemişti. Tüm işleri, Aylin ile video konferans ile hallediyorlardı. Aldıkları ihalelere çok sevinmişti. Holdingi Aylin ile o kadar büyütmüşlerdi ki, tüm dünya Türkmen Holding'in adını biliyordu artık.
Uzaktan da olsa işlerini yürütmek Doğan'a iyi geliyordu. Asistanı sayesinde kafayı yemiyordu. Tam bir iş adamı olmuştu, çalışmadığı günler canı sıkılıyordu.
Misafir odasını kendine büroya çevirmişti, odadan çıkarak yanıma geldi. Oturduğum koltuğa uzanarak kafasının altına kırlent koyarak başını dizlerime koydu. Yüzümde istemeden oluşan gülümsemeye engel olmadım. "Ne izliyorsun?" Diye sordu kafasını televizyona çevirerek. Mahçup bir şekilde "Yaprak Dökümü'nü yayınlıyorlar tekrar, evde yapacak başka bir şey yok."Bakışlarında bana acıdığını görebiliyordum. Durum vahiydi, kabul ediyordum.
"Bugün 23 Nisan değil mi?" Dedi birden. Kafamı sallayarak eşimi onayladım. "Nerede benim üşengeç yavrularım?" Diyerek üst kata doğru çıktı. Bir süre sonra kucağında Eymen ile aşağı indi.
Uykulu gözlerle etrafa bakıyordu. "Oğlum?" dediğimde Doğan'da aynı şeyi söylerek, sözüne devam etti."Oğlum benim, paşam. Bugün 23 Nisan, senin bayramın. Neden bu kadar üzgünsün?"
"Okula gitmek istiyordum ben baba," dedi ağlamaklı bir sesle, bazı harfleri söylemekte zorlansa da dedikleri çok kolay anlaşılıyordu. Doğan ise Eymen'in bu gösteriyi ne kadar çok istediğini bildiği için çok nazik bir şekilde oğlumuza şu an olanları onu korkutmadan anlattı. Mümkün olduğunca evde virüsten bahsetmiyorduk, televizyonu açmıyorduk. Oğlumuz zaten ekranlardan uzak büyüyordu.
Onun ve Eylem için en iyisi buydu, sadece, haftada 2 kez bizimle çizgi film izlerlerdi.Eşimin adımı seslenmesiyle kafamı onlara çevirdim. "Bahçemiz de 23 Nisan kutlamaya ne dersin?" Demesi ile yüzümde ki gülümseme ile onayladım onu. Hemen sonra, Eymen'i ve Eylem'i giyinmeye göndererek bahçeye çıktık.
Bahçenin girişinde, iki tane, giriş kapısına yakın büyük bir aydınlatma sistemi vardı. Evde bulduğumuz bir kumaş parçasını, aydınlatma sisteminin demirlerine bağlayarak bir sahne arkası yapmıştık. Doğan, hemen sonrasında eve çıkarak ikinci katın balkonuna çıkarak, elinde ki Mustafa Kemal ATATÜRK ve Ay-Yıldızlı bayrağı balkona astığında, bayrak evin büyük bir kısmını saklamıştı.
Hafif rüzgar ile dalgalanan bayrağa gurur ile baktım bir kaç saniyeliğine, ona ve bayrağımıza sahip olduğumuz için en şanslı millet olabilirdik.Hemen ardından, Eymen ve Eylem koşa koşa bahçeye, Ata'mızın imzalı tişörtleriyle gelerek kurduğumuz yalancı sahnede şiirlerini okudu ve gösterilerini yaptılar. O kadar mutlulardı ki, gözlerinden okunuyordu mutlulukları. Onları böyle görmek bizi de çok mutlu ediyordu. Saatler geçtikçe yorulduklarında kendilerini çimlere bıraktılar. Doğan tekrar işine dönmüştü. Hazırladığım abur-cuburları yemeleri için çocuklara seslendiğimde ikiside yanıma gelip bahçenin sandalyelerine oturdular.
Bir süre sonra, kucağında Eslem ile Doğan geldi ve yanımıza oturdu. Eslem'in gözü, masanın üzerinde ki bayraktaydı. Kırmızı rengi ilgisini çekmişti sanırım. Elime aldığım kağıt bayrağı kızıma doğru uzattığımda büyük bir sevinç ile "hıı" demeye ve bayrağı sallamaya başladı.
Doğan ise gülmeden edemedi.Çalan telefonu ile Eslem'i bana uzatarak bizden uzaklaşdığı sıra vazgeçmiş olacak ki, oturduğu yere geri döndü. Alperen görüntülü olarak arıyordu. Anlaşılan, onlarda ev yapımı gösteriler yapmışlardı. Bir süre boyunca eşim, kardeşi yerine koyduğu deli adamla konuştu. Sonrasında Alperen'in ikizleri Efe ve Ece, Eymen ve Eylem'e şiirlerini okudular. Bizim çocuklarımızda altında kalmadan, kendi ezberlediklerini okudular.
O kadar güzel bir tabloydu ki, paha biçilemezdi. Güneş batmaya başlamıştı. Çocukları uykuya gönderdik. Eslem'i uyuduğunda beşiğine bıraktım ve bahçeye, Doğan'ın yanına indim. Bahçe salıncağına binmiş, aydınlatma sisteminin loş ışığında kitap okuyordu. Beni gördüğünde, bir kenara bırakarak kollarını açtı. Fırsatı değerlendirerek, eşimin kollarına koştum. Bir süre sallanarak konuştuk. Birbirimize sorular sorduk. Hatta, kayan bir yıldız gördüğümüzde el ele, birbirimizden habersiz aynı dileği tuttuk.
Daha sonra ise, evimize girerek kendimizi huzurlu bir uykunun kollarına bıraktık.Dileğimiz mi? Merak ettiniz mi değil mi? En kötü günümüzün, böyle geçmesini diledik.
♡
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Hatrına,
Küçük hanımlar, küçük beyler... Sizler hepiniz, geleceğin bir gülü, yıldızı, bir bahtının aydınlığısınız. Memleketi asıl aydınlığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız.
Mustafa Kemal Atatürk. 🇹🇷
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuktum (Hatırlamıyorum Serisi)
General Fiction"Ben de oynamak istiyorum," diye seslendim karşımda ki uzun boylu çocuğa. Kafamı kaldırarak yüzüne baktığım sırada suratında ki alay dolu gülümsemesi ile gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı. "Geldiğin eve geri dön ufaklık." dedikten hemen so...