"Sude ben çıkıyorum," diyen eşimin sesini duyduğum an mutfaktan çıkarak evin girişine doğru ilerledim. Kucağında ki Eymen'i gördüğümde "Nereye?" Diye sorduğumda yanağıma bir öpücük kondurarak "Eymen'i aşısı için götüreceğim, büroda bir kaç işim var onları halledip geliyoruz," dediğinde tamam diyerek onu onayladığımda evden çıktıklarında babasının omzuna koyduğu kafasını kaldırarak bana el sallayan oğlum ile yüzüm gülmüştü. Ben de ona el salladığımda Doğan arabanın önünde ki çocuk koltuğuna Eymen'i oturtarak kemerini bağlayıp kendi koltuğuna geçerken yüzünde ki gülümseme ile bana el salladı.
Aynı şekilde ona da karşılık verdiğimde arabanın evin bahçesinden ayrılması ile kapıyı kapatarak tekrar mutfağa döndüm. Dünden kalan tüm bulaşıkları bitirdiğimde derin bir nefes alarak kendimi salona attım ve kanapeye uzandım. Yorgunluğum ile uyuya kalmışım.
⭐️
Gözlerimi açtığımda içeride Demir, Melis ve Alperen'i gördüğümde şaşkınlığıma engel olamadım. Üçünün de yüzünden düşen bin parçaydı. Kötü bir şey olmuştu fakat neler olduğunu bilmiyordum. "Ne oluyor?'' Diye sorduğum an Melis uyandığımı yeni fark ederek yanıma doğru geldi ve yanımda ki sehpanın üzerine oturarak elimi tuttu. Bir süre boyunca yüzüme bakan kız söylemeye çalıştıklarının altında adeta eziliyordu.
"Abla. Abim ve Eymen şu an hastanede. Eymen çok iyi hiç bir şeyi yok. Ama Doğan abi ağır yaralı. Kilyos'ta trafik kazası yapmışlar. Şu an ameliyatta yaklaşık beş saat oldu. Seni götürmek için geldik." Dediğinde gözlerimden yaşlar boşalmaya başladı.
Buna rağmen hızla ayağa kalkarak üzerime montumu geçirdiğimde Demir ve Alperen çoktan arabada ki yerlerini almıştı. Karşımda ki Melis bana doğru yaklaşarak elini karnıma koyarak "Kızınız için güçlü kal abla," dediğinde sadece onu kafamı sallayarak onayladım. Kelimelerim boğazımda düğümlenmiş, düşüncelerim aklımda takılmıştı.
Hastaneye vardığımızda Funda'nın kucağında ki Eymen beni gördüğünde ağlamaya başlayarak kollarını bana doğru açarak kucağıma almamı beklediğinde gülümseyerek bebeğimi aldım. Arkamı döndüğümde sevdiğim adamı gördüm. Gözleri, bilinci kapalı. Boğazında ki o deliğin tekrar açılması, çıplak göğsüne yapıştırılmış yuvarlak yapışkanların kablolarının takılı olduğu cihazda ki o çizgiler, ve bağlı olduğu onlarca makine...
⭐️
Yanımıza doğru ilerleyen doktoru gördüğümde bir elim karnımda zorla kalkarak beyaz önlüklü adamın gözlerinin içine baktım iyi bir haber beklercesine. "Eşiniz beş aydır komada hamilesiniz perişan oluyorsunuz kucağınızda ki çocuğa yazık Sude hanım," dediğinde yine bir haber olmadığını anlamıştım. Aylardır aynı şeyleri duyuyordum. Hamileliğimin 9. Ayındaydım. Eymen'in iki yaşına girmesine bir ay kalmıştı. Fakat babamız içeride haftalardır yatarken bir saniyeliğine bile hastaneden ayrılasım yoktu. Aylardır hayatım rutindi. Sürekli birilerine sataşmaya çalışan Demir, bayılan ayılan "Kardeşim orada yattıkça çıldırıyorum," diyerek sinir krizi geçiren, Alperen ve Funda'nın evinde ikizler ve Eymen ile yaşayan Selen'in her saat arayarak eşimin durumunu sormasıydı.
Herkes kendi hayatında var olan Doğan'ın iyileşmesini bekliyordu. Demir çocukluk arkadaşını bekliyordu. Doğumunu gördüğü arkadaşını, tüm acılarını ihanetlerini beraber yaşadığı yirmi üç senelik dostunu camlar ardında bekliyordu. Çıkan her nötr cevap veren doktora sataşan, Alperen'in geçirdiği her sinir krizine bağırırdı.
Alperen demişken, o hepimizden beterdi. Doğan ile aralarında ki bağ o kadar büyüktü ki, bizim aşkımız bile onların bir birine olan kardeşlik aşkının yanında ezik kalırdı. Ayağa kalkarak cama doğru gitti yine. Beş aydır hareketsizce uyuyan adamı izledi sinirden sıktığı yumruklarının birini cama vurarak "Uyansana lan," diye bağırdı. Hemen sonra yavaş yavaş yere çömelerek ağlamaya başladı. Bağıra bağıra ağladı. Beş aydır olduğu gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuktum (Hatırlamıyorum Serisi)
General Fiction"Ben de oynamak istiyorum," diye seslendim karşımda ki uzun boylu çocuğa. Kafamı kaldırarak yüzüne baktığım sırada suratında ki alay dolu gülümsemesi ile gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı. "Geldiğin eve geri dön ufaklık." dedikten hemen so...