"Doğan... Bu ne demekti şimdi?" soran kıza doğru kafamı kaldırdım. İçimde ki hoşnut bir hal ile durumdan eğlendiğimi belli ederek söze girdim.
"Birilerinin işine burun sokmuşum sanırım, hoşlarına gitmemiş. Önüme engel koyacaklarmış, buyursunlar. Biraz eğleniriz..." dediğimde karşımda ki kızı birazda olsın rahatlatmayı başarmıştım. Onun gülümsemesi ile bende gülümsedim.
"Yemeğe gidelim mi?" diye sordu birden. Hemen sonra devam etti sözlerine cevap olarak sadece saati sorduğumda on ikiyi geçtiğini söyledi. Kafamı sallayarak onayladığımda Burcu kalkarak bürosuna hazırlanmaya gittiğinde masanın üzerinde ki telefonu elime alarak ayağı kalkıp telefonu pantalonumun cebine attım.
Öne doğru eğilerek bilgisayarı kapatarak bürodan hızlı adımlar ile çıktım. Hafif rüzgar esintisi yüzüme vurduğu an gözlerimi kapattım. O an arkamdan gelen Burcu'nun topuklu ayakkabılarının tık sesleri ile derin bir nefes aldım.
Koluma girerek "Gidelim mi?" diye soran kıza doğru kafamı çevirerek gözlerimi açtım. Gülümseyerek nazik bir hareketle kolumdan kolunu ayırarak yürümeye başladım. Arkamdan yavaş yavaş geldiğini topuk seslerinden duyuyordum.
Cebimde ki telefon çalmaya başladı. Hızla cebimden çıkararak bilmediğim bir numara olduğu için açarak kulağıma götürdüm. "Merhaba, buyurun?" diye sorduğumda karşı taraftan gelen ses ile davetiyelerin eve geldiğini ve imza gerektiğini öğrendiğim an olduğum yerde durarak telefonun diğer ucunda ki adama bir beş dakika içinde orada olacağımı belirterek arkamı döndüm.
Telefonu kapatarak arkamı döndüğüm hızla. Burcu'ya kısa bir açıklama yaparak bürodan fazla uzaklaşmadığımız için koşar adımlar ile arabama doğru ilerledim. Elimi vites kutusuna atarak vitesi geriye attım. Hızla park ettiğim yerden çıkarak evin yoluna koyuldum.
Sessizlik, arabanın içini dolduruyordu. Yutkundum. Kendimi bildim bileli, nefret etmiştim sessizlikten. Bana hep babamın gölgesinde geçen hayatımı, en çokta Türkmen soy adının önemini ve sorumluluklarını hatırlatırdı. İstemediğim bu hayatı... O karanlık geçmişi, o kırgınlıklarla büyümüş küçük Doğan'ı gözümün önüne getiriyordu.
Gözlerimi yoldan alarak teybe doğru çevirdiğim. Sağ kolumu teybe uzatarak radyoyu açtım.
Arabanın içinde ki o sıkıcı sessizlik yerini çalan müziğe bırakmıştı. En ufak ses yükselmesi ile içimi kaplayan küçük huzur kırıntıları ile mutlu olmaya çalıştım.
Kendimi şarkının sözlerini dinlerken buldum bir süre sonra.
Sevdik, sonunu bile bile sevdik
Gençtik tabi kolay yolu seçtik
Sevdik, sonunu bile bile sevdik
Daha gençtik tabi kolay yolu seçtikBiz iki aşık kafaları karışık
Bir sağa çarptık bir sola çarptık
Nasıl bitti biz de şaşırdık
Kime sorsan çok yakışırdıkBir süre sonra eve vardığımda hızla inerek arabayı dahi kilitlemeden evimin bahçesine koşarak girdiğimde elinde ki kahverengi koliyle bekleyen adama doğru ilerlediğimde beni gördüğü an bana yaklaşarak elinde ki kalemi uzattığında bana doğru çevirdiği beyaz kağıda hızlıca bir göz atıp imza attım.
Karşımda ki adamın elinde ki ağır kutuyu alarak evimin kapısına doğru ilerledim. Bacağımı kapıya yaslayarak kartonu üzerine bıraktım. Arabanın anahtarları ile önce arabayı kitledim hemen sonra diğer anahtar ile evin kapısını açarak kutuyu tekrar kucağıma aldım. Girişe bir adım attım. Arkamda ki kapıyı ayağımla iteleyerek eve girdikten hemen sonra salona ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuktum (Hatırlamıyorum Serisi)
General Fiction"Ben de oynamak istiyorum," diye seslendim karşımda ki uzun boylu çocuğa. Kafamı kaldırarak yüzüne baktığım sırada suratında ki alay dolu gülümsemesi ile gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı. "Geldiğin eve geri dön ufaklık." dedikten hemen so...