꧁ Bölüm 40: Nişan ꧂

2.7K 251 22
                                    

Karşımda ki kızı izledim bir şey demeden. Ne anlatacaktım şimdi? Bilmiyorum. Arkadamdan gelen araba sesi ile Demir'in gittiğini anladım fakat Melis hala bana o anlamsız, bir şeyleri merak eder gözleriyle bakıyordu. Kaçtığım gerçekler, artık gün yüzüne çıkmıştı. Daha fazla ne kadar saklayabilirdim zaten, bilmiyorum.

Ona doğru bir adım attım. Söyleyecek pek bir şeyim yoktu benim. Fakat anlatmam gerekenler vardı. Melis'in önünde diz çökerek gözlerinin içine baktım.

"Melis... Ben kendimi bunu anlatmaya hazır hissetmiyorum. Nasıl anlatacağımı bilmiyorum, ne diyeceğimi sezdiremiyorum. Kafam o kadar karışık ki Melis'im... Ne düşüneceğimi dahi bilmiyorum." dediğimde bir şey söylemeden öylece baktı bana.

"Gel, içeri gidelim. Göstereceklerim var..." dediğimde olumlu şekilde kafasını salladı.
Sürgülü kapıdan içeri girdiğimiz an salona doğru ilerleyerek televizyonun karşısında ki koltuğa oturdu.

Evimin girişinde ki, metal etajyerin üzerine bıraktığım dosyanı açarak diğer tüm kağıtların üzerine bıraktığım doğum ve yurda verilme belgelerini aldığımda gözüme bir zarf göründü.

Elime o zarfıda alarak Melis'in doğru ilerledim. Kardeşimin hemen yanına oturduğumda elimde ki belgeyi ona uzattığımda elimden alarak okumaya başladı. Nefes alışverişlerini duyabiliyordum, kesik kesik, yavaş yavaş... Tıpkı benim gerçekleri öğrendiğimde ki gibi...

Bir kaç saniye sonra yutkunarak kafasını bana doğru kaldırdı. Kollarını kaldırarak hiç bir şey söylemeden sarıldı. Ne yapacağımı bilmeden kalakaldım öylece.

Ve sonra, o sözler döküldü Melis'in dudaklarından...

"Abi... Abim..."

Saçlarına bir öpücük bıraktım sadece.

Tekrar söze girdi karşımda ki güzel kız.

"Beni bir daha bırakma..." diye söylendi. Olumsuz şekilde kafa salladım hemen ardından o sözcükleri bıraktım. "Bırakmadım... Ben seni hiç bırakmadım. Bizi ayıranlara inat, bak yanımdasın... Benim dünyalar güzeli kardeşim..." diyerek bir kez daha öptüğüm duyduğum ses ile arkamı döndüm.

Yanımıza gelen Sude'yi gördüğüm an gülümsedim. "Abi kardeş sattınız beni?" dediğinde Melis bir kez daha bana sarıldı.

"Abimi bulmuşum şurada... Aşk olsun abla" diyerek gülümsedi. Tüm günümüzü, Sude'nin ağrılarının geçmesiyle beraber mutlu bir şekilde geçirdik.

-
Nişan günü
-

Büyük gün, nişan günümüz çatmıştı. Biraz sonra salona inecektik. Derin bir nefes alarak aynada ki görüntüme baktım. Fakat kendimden çok arkamda telefonu ile uğraşan Alperen'i gördüğümde arkamı dönerek yanına doğru ilerleyerek elinde ki telefonu çekerek ondan hızla uzaklaşarak yazdığı mesajı sesli bir şekilde okumaya başladım.

"Pırlantam, seni çok özledim görmek için sabırsızlanıyorum..." ben okumaya devam ederken Alperen telefona atılarak elimden aldı. Yüzünde ki sinire istemeden gülmeye başladığımda oda gülmeye başladı.

"Seviyor musun sen Selen'i?" diye sordum ilk defa ona. Gülümsedi. Sanki bir an anılarına gitti. Karşısında ki duvara baktı bir süre. Sonra kafasını bana çevirdi. Olumlu bir şekilde kafasını salladı. "En az, senin Sude'yi sevdiğin kadar..." dediğinde meraktan bir soru daha sordum. "Peki, en fazla?"

"Canımı feda edecek kadar..."


Beklediğim cevabı aldığımda gülümsedim. Bu sefer tüm ön yargılarım suya düşmüştü. Çünkü bu sefer, Alperen'in kuzenimi sevdiğine inanmıştım. Daha fazla üstlerine gitmeme kararı almıştım an itibari ile.

Çocuktum (Hatırlamıyorum Serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin