Karşımda ki adam gözyaşları içinde hastaneye ait olan beşikte uyuyan bebeği izliyordu. Yaklaşık yirmi dakika önce yanımdan aldığı sandalyeyi beşiğin sol tarafına koyarak bana karşı oturdu. Kollarını beşiğin kenarlarına koyarak kafasını kollarının üzerine yerleştirdi. Konuşmadan, tek kelime etmeden sadece gözleri kapalı olan bebeği izliyor.
Aralık ayının soğuk günlerinde hayatımıza bir güneş doğmuştu. O sımsıcak teni, minik el parmaklarını hareket ettirmesi, kapalı gözleri ile içimizi ısıtıyordu. Varlıkla yokluk arasında duran o küçük dudakları tıpkı babasıydı.
Gözlerimi Doğan'a çevirdim. Hala gözleri yaşlı bir şekilde bebeğimizi izliyordu. Derin bir nefes alarak hayatımın iki yakışıklı erkeğini izlemeye devam ettim. Beşiğinin içine ayaklarını kaldırarak kollarını yanlarına doğru açan Eymen'ime doğru baktığım an ağlayacağını anlamıştım. Yine de Doğan'ın ağlaması ile ne yapacağını merak ettiğim için sesimi çıkarmadım.
Oda ağlayacağını anlamış olacak ki yüzünde ki gülümseme ile bir süre Eymen'e baktı. İşaret parmağını bebeğin yüzüne yaklaştırarak yanağını okşamaya başladı. Usulca bir şekilde sevgi dolu bir ses tonu ile iki kelime döküldü dudaklarından.
"Günaydın mutluluğum..."
Tam o sıra Eymen'in ağlaması ile yüzünü buruşturdu ve tekrar söze girdi. "Günaydın dedim diye ağlıyorsan bir daha demem oğlum..." Dediğinde gülmeye başladım. Oturduğu sandalyeden kalkarak beşiğe doğru eğilip bebeği kucağına alarak bana doğru yaklaştı.
Kucağıma verdiği bebeği ben emzirirken Doğan hastanenin camından dışarı bakıyordu. Bir süre sonra içeri giren Funda ile arkasını döndü. Demir'in gelebilme ihtimalini düşündüğüm için üzerimde ki örtüyü biraz daha yukarı çektiğim an Funda bize doğru yaklaşarak Eymen'i izledi bir süre, hemen sonra Doğan'a dönerek "Demir ve Alperen aşağıda kafeteryadalar abi." Dediği an Doğa bakışlarını bana çevirdiğinde izin ister gibiydi. Bu hareketinin anlamını çözemesemde sadece gözlerimi kapatarak onu onayladım. Bize doğru bir kaç adım atarak benim saçlarıma, Eymen'in yumruk şeklinde duran eline bir öpücük bırakarak odadan çıktı.
Doğan'ın öptüğü eli avucumun arasına alarak bakmaya başladığımda gülümsedim. "Babası kılıklı..." Dediğimde Funda gülmeye başladı. Ona baktığımda gözlerinin Eymen'in üzerinde olduğunu gördüm. Büyük bir hayranlık ile oğlumu izliyordu. "Sude..." Diye girdiği söze gülümseyerek devam etti. "Sude bu çok tatlı ya çok minik..." Dedi.
Biraz gurur, biraz şımarıklık ile Funda'ya bakarak "Şimdiden kaç kişiyi kendine hayran bıraktı benim yakışıklı paşam." Dediğimde karşımda ki kız kahkaha atmaya başladı.
Tam o sıra açılan kapı ile içeri dalan Melis ve Selen aynı anda söze girerek "Nerede bizim küçük Doğan'ımız?" Diye sorduklarında Eymen'i kendimden ayırarak yüzü tavana bakacak şekilde çevirdim.
Odaya daha yeni giren iki kız hızla bize yaklaşarak hasta yatağımın kenarında kalan yerlere oturarak bebeği izlediler. Melis elini kaldırarak daha yeni Doğan'ın oksadığı yanağı okşayarak gülümsemeye başladı.
O an mesaj bildirimi sesi gelen telefonumu duyduğum an Funda'dan arkasında ki çantamda duran telefonuma bakmasını istedim. Bir kaç saniye sonra Doğan'ın mesaj attığını ve yukarı gelip gelemeyeceklerini sorduğunu söylediğinde cevap vermesini istedim.
Kucağımda ki bebek tekrar hareket etmeye başladığında ağlayacağını anladığım için elimden geldiği kadarıyla yattığım yerden sallamaya çalıştım. Hareketimi fark eden Melis gülümseyerek "Abla ver ben sallarım paşamı" diyerek ayağı kalktı ve Doğan'ın beşiğin yanına çektiği sandalyeyi alarak hastane yatağımın yanına getirdiğinde kucağımda ki bebeği dikkat ederek aldı benden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocuktum (Hatırlamıyorum Serisi)
General Fiction"Ben de oynamak istiyorum," diye seslendim karşımda ki uzun boylu çocuğa. Kafamı kaldırarak yüzüne baktığım sırada suratında ki alay dolu gülümsemesi ile gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı. "Geldiğin eve geri dön ufaklık." dedikten hemen so...