Karanlıkların rengini simvolize eden siyah yeni sabaha gözlerini açtı. Fakat içinden açmaz olaydım da demeden geçemedi. Sanki sıcak kucağa ihtiyaç duyan kedi gibi masum olana sığınmıştı.
İlk önce kımıldanmaya korktu, çünki kız o kadar tatlı bir şekilde uyuyordu ki, onu uyandırmak istemedi fakat kafi.
Kız çoktan gözlerini açarak resmen kendisinin uyuttuğu ve uyku sersemi olarak etrafa şaşkınca bakan çoçuğu süzdü.
" Sen..senin burada ne işin var? "
Jimin ani tepkisini verdikten sonra yatakta hızlıca kalktı ama yerdeki cam kırıklarını görünce irkilmişti.
Bütün korkuları aynı anda o güçsüz omuzlarına yerleştirilmişti.
Ona zarar veremezdi değil mi?
Hayır, hayır Park Jimin muhtaç oldugu beyzalığı karartamazdı, her şeyi yapsa bile bunu yapa bilmeği kendine kabullendiremezdi.
Jazmyn onun şaşkınlığını ve suratının aldığı halden hale giren ifadeleri görünce yataktan uzaklaştı fakat Jimin'in olduğu yanda uyuduğu için ayaklarını kırıkların üzerine yalnışlıkla basmıştı.
" Ah! "
Yüzünün aldığı acıdan buruşmasına engel olamamıştı.
" Ja..jazmyn? "
Kızın sesini duyan Jimin tedirginlikle ona bakarak tüm acısını kendi bedeninde hissetmişti. Jazmyn ayağının acısından yere çökerken Jimin hemen yanına gelerek onu belinden tutmuş geç bile olsa kavramıştı.
Ayakları kan içerisinde olmasına rağmen, bakışları ona herşeyiyle hükm eden bedenin üzerindeydi.
Jimin onu yakıyordu.
" B..ben akşam çığlıklarını duyarak buraya geldim ve seni sakinleştirerken uykuya dalmışım. "
Titrek çıkan sesiyle Jimin verdiği ani tepkiden kötü hissetmişti.
" Çığlıklarım mı?...
Ne kadar kendisini toparlamaya çalışsa da şaşkınlığına engel olamıyordu. Demek ki kriz geçirmişti.
... Herneyse sen burada bekle ben ilaç kutusunu getirecem. "
Jazmyn'i yavaşca yatağa bıraktıktan sonra ondan onay bile beklemeden odadan dışarıya kendisini atmıştı.
Ona zarar veriyordu.
Banyodaki çekmeceleri karıştırarak ilaç arıyordu ve düşüncelerinin bulanıklığından kendisine geçen her saniye daha da kızıyordu.
İğneleri Namjoon'da olmasına rağmen nasıl sakinleşe bilmişti?
Bunları düşünürken aradığı ilaç kutusunu buldu ve bular bulmaz odaya geri döndü.
Kapını yavaşca açarak içeriye girdiği zaman Jazmyn'in dolan gözleri bakış alanına girmişti ilk önce.
Canı çok yandığından Jimin bin kere daha kalbindeki alevin kırmızılıklarında öldürülmüştü.
Büyük adımlarla kızın yanında yerini aldı. Yatakta oturmuş meleğinin ayaklarına doğru eğilerek yarasını inceledi ilk önce.
" Hatırlıyor musun, ormadayken sen yaramı sarmıştın, görünüşe göre şimdi sıra bende. "
Gülerek bunları söylemesine rağmen, Jazmyn'in sessiz birşekilde çıkardığı iniltiler onu mümkünmüş gibi daha da yaralıyordu.
" Şey... Hayır hiç gerek yok, ben kendim yapa bilirim. "
Jazmyn nedense bu fikri hiç sevmemişti ve bu yüzden kendinin yapa bileceğine inanıyordu ama sadece inanmakla yetindi.
Jimin kendi içinde zaten çelişkideydi Jazmyn'inde böyle demesi yanlış bile olsa işine geldi.
" Tamam ozaman al kendin yap! "
Kutuyu eline tutuşturarak odanı terk etti. Biraz daha bekleseydi belkide arkasındaki enkazdan haberdar olurdu.
" Aptal! Ne diye akşam krize girdin ki? Şimdide böyle olur bak! "
Odadan çıkarak kapının önünde durmuş ve nedense yanlış yaptığını kabullenir gibi bir hali vardı.
" Gitsene! Niye buradasın ki hala? "
Kalbindeki acıya rağmen kapının önünden ayrılamıyordu. Oysa ruhu neyin tribini yaptığını bile anlamakta zorluk çekiyordu.
Birkaç dakika orada öylece durarak uzun uzun kendisiyle çelişkiye girdi. Artık daha fazla dayanamayacağını anladığı zaman kapının beyaz tutacağından tutunmuştu.
Kızın hafif iniltisini duyduğu zaman tüm cesaret şarabını o saniyelerde yudumlamıştı.
Jazmyn üzerine oksijenli su döktüğü pamuğu yüzündeki acı çeker ifadeyle yarasına bastırıyordu.
Hadi ama, onu böyle nasıl bırakıp giderdi ki?
" Ver onu bana başımın bem beyaz belası. "
En güzel anısı...
Ona güven vermek istermişcesine gülümsemiş ve yatağa yaklaşarak kızın elinden pamuğu almıştı. Yaptığı işe o kadar odaklanmıştı ki, Jimin'in odaya daldığından bile habersizdi. Yine de az önceki davranışından dolayı suratını ifadesizliğe bürüyerek pamuğunu Jimin'in elinden almak üzere öne doğru uzanmıştı.
" Be..ben kendim yapa bilirim. "
Sonunda istediğini başararak pamuğu almıştı Jazmyn. Jimin'inse sabrı zorlanıyordu.
Güneşin yeni yeni aydınlattığı odada Jazmyn'in ifadesiz yüzüyle, Jimin'in sinirli çizgileri seçiliyordu.
" Ver onu bana Jazmyn! "
Jimin'in sesini biraz yükseltmesiyle Jazmyn pamuğu elinden düşürmüş ve korkuyla gerilemişti.
Jimin çok dengesizdi.
Jimin onu korkuttuğundan dolayı anında pişmanlığını yaşayarak yere çömeldi ve Jazmyn'in ayak bileğini yavaşca kendi bacağının üstüne koydu. İçindeki okşama isteğini bastırarak pamuğu pürüzsüz cildin üzerinde gezdirmeye başladı.
Derisini su yaktığından dolayı beyaz olan acılar içinde inledi, Jimin'se onun canını yaktığını düşünerek daha yavaş dokunmaya çalıştı, yaraya üfledi. Jazmyn artık acını değil de ince dokunuşları hissediyordu. Sanki annesi yapıyormuş gibi çok nazikti.
Jimin yara bandını da yapıştırarak bu işi sonlandırdı. Kafasını yukarıya kaldırarak kızın gözlerine bakmaya başladı. Dolu gözleri gördüğü o saniyelerdeyse kalbi sızlamıştı.
Yeniden ve yeniden.
Gözlerindeki yaşlarda boğuluyorum be güzelim...
" Çok mu canını yaktım? "
Jimin pişmanlıkla başını eğdi. Bu soru kızdan çok kendisineydi.
" Hayır, hayır aksine çok teşekkür ederim Jimin. Bu bana annemi hatırlattı, eskiden o da benimle böyle ilgileniyordu. "
Usulunca ayağa kalkarak yatakta oturan Jazmyn'in yanında yerini almıştı.
Dün yaşadığı herşey yavaş yavaş gözlerinin önünden geçip gidiyordu. İçindeki duygu patlamasına engel olamayarak yanındaki kızı kollarının arasına aldı.
" Be..ben üzgünüm Jazmyn. "
Jimin kızın saçlarını okşamaya başladığı o saniyelerde kendisini kaybetmişti.
Onun güzel kokan saçlarında. Jazmyn'se sadece gülümsüyordu. Karanlık olanın onu düşünmesi şaşırtıcıydı ve ilk defa tanımadığı başka birisinden ilgi görmek hoştu onun için.
Ne sebepten özür dilediğini anlasa bile Jimin'in o anıları aklından silmesini umut etti.
Çünki o silmişti.
Fakat dudakları hala onun izlerine ev sahipliği ediyordu, kalbi gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☯ Sadece son ☯
Fanfiction" Ruhunu karanlık gecelerin o çıkılmaz hapisanelerinden özgürlüğüne kavuşturan ben, neden sana ışığı armağan edemiyorum? " " Belkide... Belkide ışık sen olduğundandır. " ...