☯ 50 ☯

226 40 19
                                    

Korkuyor muydu? Kesinlikle hayır!

O yüzleşmekten kaçan, korkan bir insan bedeninde hiçbir zaman saklanmamıştı. İşte belkide buyüzden hep temkinli davranmıştı.

Yüzleşmek onun için bir sorun değilken o sadece ertelemeyi seviyordu. Çünki bir kaplan bile avının en zayıf olduğu anda hücuma geçmiştir. Peki o zayıf anı çoktan yakalamışken niye hala onun cephesinde sular durgundu?

Zamanı daha gelmemişti çünki o biliyordu ki karşısındaki bu günden daha kötü bir ana denk gelicektir.

Bekledi.

Son yıllarda olduğu gibi yine onun gelmesini bekledi. Bu sadistce ola bilir ama karşısındakinin yıkılmasını izlemek ona zevk veriyordu. Veya ertelenen intikamını yavaş yavaş aldığını sanıyordu. Çünki ondan önce karşısındakinin taşıdığı vicdan azabı, ruhuna acını ilim ilim işliyordu.

Kurbanı geç bile olsa geldi.

Her zamanki gibi hedefi olan uçuruma adımladı. Gerçi nedense birinci uçurum hiç birisinin umrunda değildi. Üç desen, o kişi asla onu aklından bile geçirmez.

Buyüzden yine ikinciye doğru atılan adımlarını bu kişi yine izledi. Yine o kişinin aynı şekilde takındığı üzgün yüz ifadesi inanılmaz dercede kızgınlık zehiri aşılıyordu kanına.

İyi rol yapıyordu.

Ağlayarak ikinci uçurumun kıyısına gidişini sessizce izledi ama sonra beklenilmeden birşey baş verdi.

Kurbanı kendi kendine konuşarak ulaşılmaza, üçe doğru adımladı.

Ne kadar karşı taraftaki kişiden nefret etse bile içindeki anlamdıramadığı his onun için endişelenmeye başlamıştı.

Yapamazdı değil mi? Hayatın acımasız oyunlarına mağlup olarak canından vazgeçemezdi değil mi?

Ama o kişi bağırarak ağlamaya ve üçüncü uçurumun kıyısına doğru gitmeye başladı. Çok uzaktan izliyordu ve ne yazık ki duyması imkansızdı.

Tam da bu zaman, orada ağlayan kişiyle ilgili anıları göz önünde canlandı.

Gözleri yaşardı.

Oturup onun öylece kendini öldürmesini izleyemezdi.

Fakat Taehyung'un o günki ifadesi hala aklındaydı.

Yapamazdı. Taehyung'una ihanet ederek onu kurtaramazdı.

Ve öylede oldu.

Min Yoongi, oturup acıtsa bile Park Jimin'in kendini öylece öldürmesini izledi.

***********************************************

Koştu.

Tüm gücüyle hala oraya erkenden varmak adıyla koştu.

Kaybedemezdi.

Onun Jimin'e ihtiyacı vardı. Kaybedemezdi onu.

Fakat gördüğü görüntü tam tersini söylüyordu. Jimin'in arabası uçurumların yerleşdiği alanda öylece duruyordu.

Namjoon koştu. Arabaya son hız suratle koşarak vardı. Çünki kendisinin arabası bu araziye gelemezdi, Jimin'inkine kıyasla daha küçüktü çünkü.

Arabanın camından içerisine bakmaya başladı. Belki bir umut bir şey bula bilir?

Ama hayır. Kapalı araba ve açılmayan telefon tek bir şeyi haber veriyordu.

Kaybetmişti.

Dünya Park siyah Jimin'i kabetmişti. Evren o gülende kısılan gözlere, enerjik olan o bedene sonsuza dek hasret kalacaktı.

" Jimin... Galaksilerarası yolculuğunda mısın? Huzura kavuş... "

Ağlayarak yere çöktü ve parlayan göktüzüne baktı. Telefonunu atdığından ekipleri bile arayamıyordu. Halsizdi. Sadece ağlamak istiyordu. Ve yapıyordu da.

" Hep kendine siyah derdin. Kendini karanlık sanardın ama anlayamadığın şu ki sen masumluğunun derecesiyle koyu fakat parlak görünen siyahtın... Üzgünüm. Yetişemedim. "

Namjoon biliyordu. Hatta yetişmediyse Jimin'in kendisini attığını biliyordu. Kanatları kırık arkadaşını hayatının acımasızlıklarının aldığını anlıyordu.

Ares vardı çünki. Eğer döndüyse onu rahat bırakmazdı. Bırakmadı da.

" Özür dilerim. "

Hala uçurumdan aşağı bakarak ağlıyordu. Gözyaşları denize damlıyordu belkide.

Önce Taehyung'u sonraysa Jimin'i alan denize...

Tek dileği bu dünyada kavuşamadığı huzura onun orada kavuşa bilmesiydi.

Hakediyordu.

☯ Sadece son ☯Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin