☯ 19 ☯

698 95 23
                                    


Morgun duvarlarına hopmuş o kan dondurucu soğukluk, ilim ilim Jazmyn'in ruhuna işleniyordu. Beyaz tonların sakladığı türlü türlü üzüntüler, bir aktarıcı misaliydi.

Fakat Jazmyn, bu morgdaki ölü değildi.

En azından şimdilik.

Titrek adımlarla odanın merkezine yerleştirilmiş sedyeye doğru adımlıyordu. Hayatının geri kalanını değiştirecek güç orada yatıyordu.

Tuzlu gözyaşları o narin yanaklarını süsleyemiyordu bile. Acı çok fazlaydı.

Sedyenin yanına yaklaştıkta korkarak bedenin üzerine yerleştirilmiş beyaz örtüyü açtı. Örtünün açıldıkca bedeni belirli kıldığı o zaman diliminden nefret etti.

Ondan etkilenen kendisinden nefret etti.

Hayatından nefret etti bu aciz kız.

Karşısında yatan insan, karanlık tonuyla yolunu henüz bilemediği, çözemediği türden ışıklandıran Jimin olamazdı.

Bu çok acımasızca değil miydi?

Zaten bem beyaz olan o teni şuan dondurucu karın rengine tamamen bürünmemeliydi.

Jazmyn zaten üşüyordu ya...

" Jimin! "

Yüzü türlü türlü ifadelere ev sahipliği eden kız, sadece 'hayır' diye haykırıyordu. Fakat en sonra dilinden dökülen Jimin'in ismi gencin kalp atışlarını değiştirmişti.

Rüyasında onu mu görmüştü?

İsmini dudaklarından firar ederek yerinde dikilen Jazmyn, artık ağlamaya başlamıştı. Baş ucunda gördüğü Jimin'leyse gözleri hayretle açılmış ve kollarını boynuna dolamıştı.

" Bu-Buradasın, benimlesin. "

Titreyerek söylediği şey üzerine Jimin daha da heyecanlanarak kızın saçlarını okşamaya başlamıştı.

" Buradayım beyaz, yanındayım. Sakinleş. "

Hep burada olacağım. Kalbin kapılarını yüzüme kapatsa, kendini mühürlese bile diğer ucunda seni bekliyor olacağım.

" Gidelim mi buradan? "

Jimin ondan ayrılan kızın gözlerine bakarak tereddütle sormuştu. Hala Namjoon'un dedikleri aklında döngü halindeydi. Jazmyn ona güvenemiyor olabilirdi ki, sonuna kadar haklıydı.

" Gidelim. "

Jazmyn'in umutla parlayan maviliklerinin içerisinde kaybolmak istemişti o dakikalar. O kadar güzel bakıyordu ki, Jimin ruhunu kainata teslim ederek o saniye kızın mavi denizinde yaşamak istemişti.

Jimin üzerindeki ceketi ince giyinmiş kızın omuzlarına bıraktıktan sonra ayağa kalkarak yanındaki sevdiğiyle kapıya doğru adımlamaya başlamıştı.

Kızın narin parmaklarının kendilerinkine kenetli olmasını isterdi fakat-

Birden elinde hissettiği sıcaklıkla yerindece donup kalmış ve yanına dönmüştü.

Jazmyn elini tutuyordu.

Bakışlarını kaçıran kıza güzel gülümsemesini sunduktan sonra onunla beraber evden dışarıya çıkmak için ilk adımlarını atmıştılar.

Yeni hayatları için olan ilk adımlarından habersiz.

ㅇㅇㅇㅇㅇㅇㅇㅇㅇㅇ

Umudunu tamamen kaybetdiği bir zamanda Park Jimin gelip onu kurtarmıştı, aklında bir çok yanıtsız soru varken o Jazmyn'i gözden uzak başka evine getirmiş ve sanki siyah kanatları altında saklayarak korumaya çalışıyordu.

Jazmyn, şu an masada onunla karşı karşıya oturmuş yemek yiyiyordu fakat onun beraberinde de kim ilk konuşacak diye cesaretlerini test etmekle meşğuldular.

Jimin sportiv bir takım giyerek kızın karşısına geçmişti. Altında gri tonlarında eşofman ve üstüne de beyaz t-shirt giymişti. Giydikleri saç rengiyle tam bir uyum sağlıyordu.

Grinin en güzel tonunu belirten saçları resmen nedensizce parlıyordular. En güzel renklerin birikiminden yaranmışcasına.

Fakat grini yaratan o tonlar bile siyah ve beyazdan başkası değildi.

" Sana birşey yaptı mı? "

İlgisizce yemeğini yemeye devam ederken yönelttiği soruyla elindeki metal çubukları birkaç dakikalığına bırakmıştı Jazmyn.

" Yapmadı. "

Basitce verdiği cevaba karşılık Jimin emin olamasa bile sustu. Ama Jazmyn halen meraklıydı.

" Jimin...

İsmini söyleyişiyle gencin bakışları ona yönelmişti. Tekrardan.

... ben, ülkeme ne zaman döne bileceğim? "

İşte çalışmadığı ya da çalışamadığı yerden vurmuştu kız onu.

Gönderemem diyemezdi ki öylesine.

" Şimdilik dönmen tehlikeli. "

Kendisini temkinli apararak cümlesini tamamlamış ve yemeğini yemeye devam etmişti.

" Anlıyorum fakat arkadaşım orada yalnız, o şirkette çalışıyor. "

Jimin kız sonunda duymak istediğini söyledi diye rahatlamıştı.

" Arkadaşın buraya gele bilir. "

Jazmyn'e bunu söylemesiyle Namjoon'la olan konuşması aklına gelmişti.

Flasback.

Birkaç saat önce...

" İsmi Cherry, Cherry Smith. "

Namjoon elleriyle oynayarak başını aşağıya salmıştı. Her zamanki güçlü profilinin aksine böyle davranması değişikti.

" Demek soyismini bile biliyorsun? "

Jimin'in müzipce gülmesi üzerine Namjoon başını kaldırmış ve yüzünü kızgın göstererek koluna vurmuştu.

" Saçmalama, senin için öğrendim. "

Ağzında gevelediği lafla Jimin üzgün görüntüsünden tamamen çıkmıştı.

" O zaman gidiyorsun. "

Jimin aklındakini hemen söylemişti.

" Nereye? "

Her hattından şaşkınlık belliydi.

" Cherry'ni buraya getirmeye. "

Kalp atışları hızlanmaya başlamıştı, bu normal değildi.

" Başlıyor muyuz? "

Son kez emin olmak için sorduğu soruyla Jimin gülümsemiş ve dudaklarını aralamıştı.

" Başlıyoruz. "

" Hayır, hayır bana yardım edebilirsiniz hatta ettiniz bunun için size hep minnettar olacağım ama arkadaşım buraya gelemez. "

Jazmyn elindekileri duyduklarıyla sertce yere bırakmış ve aklından geçenlerin hepsini dile dökmüştü.

" Artık çok geç Jazmyn. "

Ben nasıl sana yardım edemem ki? Eğer çoktan düşmüşsem o aşk kuyusuna.

Sakince söyledikleri Jazmyn'in duymak istedikleri değildi. Sinirini belli edermişcesine ayağa kalktı.

" Herne olursa olsun ben ülkeme geri döneceğim. "

Kararlıydı, gidecekti.

Fakat Jimin onun salonu bile terk etmesine izin vermemişti.

Bileğinden tutarak onu engellemişti.

" Busefer gitmene göz yumamam beyaz... Busefer değil. "

☯ Sadece son ☯Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin