☯ 28 ☯

563 87 20
                                    

Görüntü tekrar ve tekrardan beyninde başa sararak oynuyordu. Tedavisi olmayan birşeye bulaşmıştım o, ani ataklardaysa yardımına iğne ve ilaçlar koşuyordular.

Fakat görüntü her şeyi yalanlıyordu.

En iyi doktorların ilaçtan başka çaresi yok diye nitelendirdiği şeye bu kız ilaç olmuştu.

Odasında ne olur olmaz diye kamera bulunduruyordu ve şimdiki görüntülerden iyi yapmış olduğunu sonunda anlamıştı.

Jimin yüzüne vuran renkli ışıklarla birlikte bilgisayarından dün geceyle ilgili görüntüleri izliyordu.

Onu kalp atışlarını dinletmekle sakinleştirmişti. Sanki Jimin'in ihtiyaç duyduğu tek ninnisinin o olduğunu bilirmişcesine.

Kafası allak bullaktı. Jazmyn'i kendisine, kalbineve en önemlisi de ruhuna ilaç bilmişti fakat hastalığına kesinlikle değil. O Jimin'in arkadaşıyla beraber yitirdiği ama başka bedende can bulan ruhuydu. İnsan ruhuna tutkuyla bağlanamaz ki?

Tekrardan aldığı yaralardan dolayı ağlayan cümlelerini kendisine hatırlattı.

O siyahtı, siyah sevemezdi.

***********************************************

Jimin'i o görüntüler derinden sarsmıştı, çünki kızın bulunduğu odanın artık önünden bile geçmiyordu, geçemiyordu. Oysa bir kaç gün öncesinde odanın kapısının ağzında oturup sessizliği bazense daha çok sokuldukta kızın nefes alış verişlerini duyuyordu.

Peki değişen tek kişi Park Jimin miydi?

Aslında bu kategoriye odasından çıkmamaya özen gösteren, hatta hiç olmadığı kadar da kararlı olan Jazmyn White'ı da eklemek zorunluluktur.

Saat artık daha yavaş hareket etmeği kendine kural koymuş gibiydi. Çünki sabahın yeddisinde uyanmalarına rağmen daha öğlen olmamıştı, saat on iki olduğunu gösteriyordu.

İkisi ayrı odalarda farklı iş peşinde fakat aynı düşüncelerdeydi. İkiside bir birilerinden başkasını odak noktaları yapamıyorlardı.

Jimin, kendini sevmediği ama bir o kadarda zorunlu olduğu işlere vermişti. Dosyalara bakıpta incelemeye çalışıyordu, ama düşünceleri bir kaç oda uzakta olduğu zaman nasıl çalışa bilirdi ki?

Başını sallayarak tekrardan odaklanmaya çalıştığında çalan telefonu onu derin düşüncelerden uyandırdı. Kendinden o kadar da uzakta olmayan telefonunu alarak arayan isime baktı.

Namjoon.

Haber vermeyi unuttuğundan görür görmez açtı.

" Efendim Joon? "

Sesini duygusuz tutmaya özen göstermeye çalışıyordu.

" Neredesin sen? Niye beni aramadın, illa ben mi aramalıydım? "

Arkadaşının sert çıkan sesiyle kendisindeki pişmanlık duygusunu aramaya çalıştı.

Fakat yoktu.

" Ben unutmuşum, sorun ne? "

Sesi her ne kadar umursamaz çıksa da, arkadaşı neyin ne olduğunu anlayacak kadar tanıyordu onu.

" Sorun şu baş belası kız. Onu tekrardan kaçıracağımı düşünüyor. Ve bil bakalım ne yapıyor? "

Jimin sabır dilercesine derin nefes aldı ve ardından Namjoon devam etmeye koyuldu.

☯ Sadece son ☯Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin