" Nereye Jungkook? "
Jimin elleri cebinde ondan kaçmaya çalışan bedene doğru adımladı. Arkası dönük olan Jungkook elindeki valizle evin bahcesini terk etmek üzereydi. Bunu gören Jiminse artık engel olduğundan arkasından yavaşca irelliyordu.
Jimin onun tam arkasında durduğu zaman Jungkook'un ona dönmesini bekledi. Çünki Jungkook arkasından gelen sesleri duyarak durmuştu. Ama küçük kardeşi dönmek bilmiyordu.
" Bana doğru dön Jungkook. "
Yavaşca kırık çıkan sesiyle seslenmişti. Çünki eğer engel olmasaydı Jungkook onu bırakıcaktı.
Yine.
Aşağı tondan iç çekişleri duymaya başlamıştı.
" Jungkook, neden kaçıyorsun benden? Bu kadar mı nefret ediyorsun? "
Onca duygudan en çok hayal kırıklığını kendinde barındıran sesiyle sormuştu.
Bunun beraberinde Jungkook'un elleri gevşemiş ve siyah valiz yere düşmüştü. Saat gecenin üçüydü ve bu karanlıkta yüzlerini sadece loş ışık aydınlatıyordu. Ama Jungkook arkasını döndüğü zaman Jimin onun gözlerinden damlayan her damla yaşı takip etmişti.
Jungkooksa kendisini ıssız bir çıkılmazlıkta hissediyordu. O kadar yabancı fakat bir o kadar da tanıdıktı ki bu duygular...
Kalbinden kendi kanından ibaret bir şelale firar ederken gülümsemeyin ne kadar zor olduğunu biliyor musunuz? Jungkook biliyordu işte.
Sanki her çabalayışında yalın ayaklarına yeni taşlar batıyordu, kanatdıkca kanatıyordu.
" Hyung... "
Burnunu çekmiş ve ağlaması daha da hızlanmıştı. Jimin'in gözlerinde gördüğü hüznse ucu ateşle fitillenmiş ok gibi kalbindeki yaralara batıyordu.
" Ben üzgünüm... "
Daha da sesli ağlamaya başlamıştı. Kırık çıkan sesiyse ona hiç yardımcı olamıyordu.
Jimin karşısında yüzü ağlamaktan kızarmış kişinin bu haline dayanamayarak onu kendi göğsüne çekmişti. Saçlarını okşayarak kardeşini sakinleştirmeye çalışıyordu. Ama aklından geçenleri içine atarak, diğer organlarına fısıldamayı tercih etmişti.
" Se...seni o uçurumdan atanlardan b...biri olduğum için ü..üzgünüm. "
Jungkook Jimin'e sarılarak ağlıyordu. Sarsılan omuzları onun eski, güçlü halini başka şeylerle birlikte ezip geçmişti. Jimin şu an ona sarılan bedeni irade, güç ve daha bir çok şey bakımından kendinden daha üstün olan Jungkook gibi görmüyordu. Ona sarılarak ağlayan beden, annesiz ve alkol bağımlısı bir babanın himayesinde büyüyen, her güçlü oluşunun ardından sertce yere düşerek ağlayan kişiydi.
Ona sarılan beden yıllar önceki savunmasız Jungkook'tu.
" Ağlama, üzgün olma. Se...sende haklıydın. Kim olsa bu acıyı kaldıramazdı. "
Ne kadar sesini güçlü tutmaya çalışırsa çalışsın imkansızdı. Hala teselli ederek ruhlandırmaya çalışıyordu onu.
" Ne..neden hyung? Neden seni zamanında yittiğim gibi aynısını bana yapmıyorsun? "
Sesi başını gömdüğünden boğuk çıkıyordu ama Jimin'in anlaması için engel değildi. Artık bir ağlama sesine ikincisi de karışmıştı.
" Sen benim kardeşimsin Jungkook. Beni tekrardan yalnız bırakacak mısın? "
Jungkook başını gömdüğü göğüsten kaldırarak Jimin'e bakmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☯ Sadece son ☯
Fanfiction" Ruhunu karanlık gecelerin o çıkılmaz hapisanelerinden özgürlüğüne kavuşturan ben, neden sana ışığı armağan edemiyorum? " " Belkide... Belkide ışık sen olduğundandır. " ...