Son bir adım...
Yapa bilirdi.
Arkasından gelen sesler ne kadar yerinde öylece donup kalmasını sağlasa bile umursamamaya çalışarak kendisini cesaretlendiriyordu. Sokak tamamen zulmet rengine boğulmuştu. İnsanı meraklandıransa neden bu sokaklar kimsesizliği yaşamasıydı. Fakat renklerden bazı şeyler anlaşılıyordu. Siyah ve beyaz bile normal tonlar değildir ki, ikiside farklı anlamları kendinde toplayan sonsuzluktur.
Normal mıydı tüm bunlar?
Jazmyn'in korkmasına rağmen bu alana girmesi, endişesini boşvererek Jimin'i araması bile normal değildi. Ama tüm bu olanları boşvererek kan kokan sokakta adımladı. Titreyen ayakları sanki yerle buluşmak için inat ediyordu. Herşeyi umursamamaya çalıştı.
" H-Hey. "
Zayıf çıkan tınısıyla sanki burada başka bir kişini daha arıyordu. Ama birden bire uzaktan duyduğu acı verici iniltiyle adımlarını durdurmuştu. Sesin hangi yönden geldiğini aramaya çalışıcakken gözüne uzaktan bir cisim çarpmıştı. Bunu farketmesi korkmasına neden olmuştu. Bir kaç metre ötesindeki yüzü ona dönük olmayan fakat çok uzağında yere yığılan adamı görmesiyle az önceki gibi tekrardan donup kaldı. Belkide yaralandığından kımıldanmıyordu. Ama böylesine kimsesiz, karanlık sokaklarda onu yanlız bırakmak içinden gelmiyordu. Kalbinin sesini dinleyerek koşarak adamın yanına gitti ve iyi olup olmadığını kontrol etmek için yüzünü kendisinin bulunduğu tarafa dönderdi.
Döndermez olaydı.
" Aman Tanrım! J-Jimin! "
Elini karnındaki yaraya bastırarak yavaşca inleyen Jimin'i görmek gözlerini doldurmuş, kalbini sızlatmıştı. Bakışlarındaki acı o kadar fazlaydı ki, bu kalp kırıcıydı.
" G-Geldin d-demek. "
Bulunduğu durumu umursamayarak gülümsemeye çalıştı Jimin.
Nefesim sensin...
Jazmyn'e kalbinin derinliklerine çöken acını ifade et deselerdi en çok zorlandığı anılarından birine ev sahipliği etmiş olurdu.
" S-Sana n-ne oldu böyle? N-Nasıl hissediyorsun? "
Titreyen ellerini yarasına doğru götürmek istedi fakat onu acıtır diye kıyamadı. Bunun yerine Jimin'in başını soğuk zeminden yavaşca kaldırarak kendi dizlerine koydu.
" Güzel. "
Karanlık gökyüzüne bakarak gülümsüyordu. Ağzından çıkan kelimeyse belkide gerçek hislerinin tarifiydi. Jimin çok kötü durumda olmasına rağmen sanki yaşadıklarının inadına güzelce gülümsüyor, kalbindeki üzüntünün firarına izin vermiyordu.
" B-Bıçaklanmışsın. "
Jimin'in karnında farettiği iz bu kanaata gelmesine neden olmuştu. Sanki o yaranı gördüğü zaman dünyası bir anlığına durmuştu. Jimin'e hakketmediği şeyleri yaşatmak için dünya neden bu kadar inatkardı ki?
Gözünde birikmiş yaşları daha fazla tutamadı ve teker teker damlamaya başladı.
" Ya-Yanımdasın. "
Konuşması zor olsa bile bakışlarını kızın yüzünden çekmeyerek dudaklarını bir türlü kapatmıyordu.
İnatcı aşık Park Jimin.
" J-Jimin, bak sakın gözlerini yumma, bilincini açık tutmaya çalış, lütfen. "
Gittikce gözünün önüde bu duruma düşmesini kabullenemiyordu. Jimin'in gözleri bazen kapanıyor ve ona acı verecek bir biçimde bazen aralanıyordu.
" Ağlama. "
Tüm buzlaklar çöle dönsün, ışıklı alanlar kendilerini karanlığa bıraksın, herşey bitsin ama sen bitme güzelim, ağlama.
Jazmyn belkide aklına yeni gelen fikirle hemen telefonunu cebinden alarak ambulansı aramıştı. Adresi bilmediğinden az önceki parkın yerini tarif etmişti.
" J-Jimin? "
Ona öylece bakmakta olan bedenle bakışları kesiştiğinde endişesi daha da büyümüştü. Sanki en özel şeyi inceliyormuşcasına bakışlarını kızın yüzünde gezdiriyordu.
Ecel bile beni önemseyerek bakan her saniyende gizlidir.
Ve o kahverengi irisler kapanmıştı.
ㅇㅇㅇㅇㅇㅇㅇㅇㅇㅇ
Acılar gözlerden anlaşılıyormuş. Gerçi sadece acı değil, tüm hissler gözlerden anlaşılıyor fakat ya Jazmyn bunu anlama becerisini kaybetmişti, ya da karşısında duran insanlar aşırı derecede duygusuzdular. Kabullenmesi zor olsa bile bunlar gerçeklerdi.
Az önce yapmacık bir şekilde 'yine hangi derte bulaştı' diye söylenen adam şimdi oturmuş telefonunda bir şeylere bakarak gülümsüyordu. Ama içerde can çekişen o vicdan yoksulu kişinin öz oğluydu.
Jazmyn'in kalbinden başka hiçbir zerresi onu tanımamasına rağmen burada mahvolmuştu. O bakışları, dediği sözleri unutmak imkansızdı.
Farklıydı.
Jimin çok farklıydı.
Ameliyathanenin önü yapmacık tavırlar sergileyen babası, Namjoon ve hiçte arkadaşı gibi gözükmeyib kendi hallerinde takılan insanlarla doldurulmuşdu. Birde ona atılan değişik bakışları umursamadan bir köşeye sinerek ağlayan Jazmyn vardı.
Kapının açılmasıyla Namjoon acele ederek doktorun yanında bulunmuştu. Gözlerinden okunan endişeden ne kadar iyi bir dost olduğu anlaşılıyordu.
" Durumu nasıl? "
Endişenin her damlasını kendisinde belirtiyordu o sesi. Babasıysa başını telefonundan kaldırarak ağır adımlarla doktorun karşısında dayanmıştı.
" Kanamasını durdurduk fakat bıçaklanma sonucu iç organları zarar gördüğünden halen durumu kritik. "
Yere bakarak söyleyen doktorun dediklerini duyduğundan titrek adımlarla kalkarak ona yaklaştı Jazmyn.
" O iyi olacak değil mi? "
İstediği bir cevaptan çok umuttu. Onun dediğini duyan doktorsa kıza umut vermek istiyormuşcasına gülümsedi ve başını salladı. Kızın gözlerinde oluşan parıltının her saniyesine şahid oldu. Namjoon'sa hayretle olanları izliyordu.
" Miss, gelin kafeteryaya inelim siz de kendinize gelmiş olursunuz. "
Namjoon onun cevabını beklemeden nazikce koluna girmiş ve aşağı kata doğru yönlendirmeye başlamıştı. Kafeteryaya indikten sonra uygun masaya geçmiş ve kıza söyleyeceklerini aklında tekrarlamaya başlamıştı.
" Bay Park'ı kurtardığınız için size minnettarız fakat burada daha fazla durmanız sizin için tehlikeli. "
Duyduklarıyla kaşları çatılmıştı Jazmyn'in. Fakat yaşadığı gerginlik olayı kavramasını zorlaştırıyordu.
" İyi olduğunu gördükten sonra gitmeyi planlıyorum. "
Sakince planladığını söylediğinde Namjoon kaşlarını çatmıştı. Amacı kızı korumak olmasına rağmen, Jazmyn White durumları hep zorluyordu.
" Siz bilirsiniz, bu olacaklardan önlem almanız için bir uyarıydı ve birazdan polisler ifadenizi alacaktırlar. "
Yaklaşık beş saattir buradaydılar ve polisler şimdi mi akıl ediyordu?
" Olup biteni anlatmanız dileğiyle... "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☯ Sadece son ☯
Fiksi Penggemar" Ruhunu karanlık gecelerin o çıkılmaz hapisanelerinden özgürlüğüne kavuşturan ben, neden sana ışığı armağan edemiyorum? " " Belkide... Belkide ışık sen olduğundandır. " ...