Bugün günlerden pazardı. Güneş tam zirvede dayanarak etrafına o güzel ışınlarını saçıyordu. Park Jimin'se bu ışıkların seçilen en parlak hedef sebeplerindendi.
Yüzünde o daimi gülümsemesini silmeden siyah mat arabasından inerek nehir kenarında yerleşen ve içerde arkadaşlarının onu beklediği kafeye adımladı.
Üzerindeki siyahın en göz alıcı tonu, etrafındakilerin ona dönüp ikinci defa bakmasını sağlıyordu. Kafeye girer girmez gözündeki siyah gözlüğü çıkarttı ve ona gülümseyerek bakan arkadaşlarını gözü aramaya başladı fakat gördüğü gözler ve yüzıer gülmüyordu.
Belkide yanılmıştır hm?
Ama hayır, o yanılmamıştı. Her zaman yüzü gülen arkadaşı resmen çökmüştü ve önündeki tabletine uzun uzun bakıyor, hıçkırarak ağlıyordu. Yanındaki Jungkook'sa onun belini sıvazlayarak destek olmak çabalarına girmişti.
Kim Taehyung ağlıyordu.
Jimin herşeyi yeni idrak eder etmez kafenin köşede bulunan alanına koşturarak varmıştı.
" Ji..Jimin? "
Sesi ağlamaklı olan Taehyung kırmızı gözlerle masasına yaklaşan bedene bakıyordu. Küçük kardeşinin sesinin böyle çıkmasını duyan Jimin hemen ona yaklaşarak sıkıca sarıldı.
Taehyung göz yaşlarına engel olamıyordu ve arkadaşının omuzlarını ıslatıyordu. İçinde barındırdığı bu acı dolu hisler çok fazlaydı onun için.
Jimin göz ucu masaya baktığı zaman Yoongi'nin ifadesiz ve şaşkın suratını görmüştü. Sonraysa Jungkook karşısından kalkarak ona yaklaştı ve başını Yoongi'nin omuzlarına yaslamıştı.
Onlara nolmuştu böyle?
" Tae... Noldu sana böyle? "
Jimin'in aciz sorusu arkadaşının tekrardan titremesine yol açmıştı ama o Taehyung'un sakinleşmesini bekledi.
İçerde, neredeyse hiç kimsenin bulunmadığı kafede birden bire Taehyung kıpırdayarak Jimin'in elinden tuttu ve masanın önünde yerleşen uzun kanepeye doğru sürüklemeye başladı. Jiminse kendini ona bırakmıştı.
Taehyung Jimin'in de oturduğuna emin olduktan sonra masaya uzanarak tableti aldı. Masanın diğer tarafında yani karşılarında outran ikiliyse dikkatlice arkadaşlarını izliyordular.
Saçları bal sarısı olan çocuk tabletinden zaten açık kalan fotoğrafı büyüderek Jimin'in eline tutuşturdu.
Fotoğrafta kameraya doğru masumca gülümseyen, gözleri deniz mavisi, saçları neredeyse Taehyung'un ki gibi bal renginde bir kız vardı.
Jimin gözlerini kırpıştırarak fotoğrafa tekrardan baktı.
Bu kız çok güzeldi.
İlk bakışta aşka Jimin inansaydı kesinlikle ilk bakışta aşık oldum derdi. Ve görününşe göre artık inanmak zorundaydı.
Ama Taehyung neden bu fotoğrafı ona...
" Kardeşim... "
Jimin gözlerini tabletden çekerek tekrardan ağlamaya başlayan arkadaşına çevirdi. Ne demişti o öyle?
" O k..kız... "
Taehyung titreyen sesinden neredeyse konuşamıyordu ve Jimin de bunu görünce ona tekrardan sarıldı. Küçük kardeşi gibi gördüğü bu kişinin üzülmesi Jimin'in kalbini sızlatıyordu.
Tüm üzüntüsünü içinde yaşayan Tehyung kendine engel olamıyordu işte.
Arkadaşının konuşamayacağını anlayan Yoongi öne atılarak sesinin ayarını düzeltti ve dudaklarını araladı.
" O kız Tae'nin kardeşi... Dünyanın öbür ucunda yirmi iki yıldır yaşayan kız, onun gerçek kardeşi. "
Jungkook ifadesiz yüzüyle Taehyung'a ve tablete bakıyordu ama Jimin Yoongi'nin söylediklerinden sonra yeni bir şaşkınlık dalgasının esirine çevrilmişti.
Hadi ama bu kızın gözleri çekik bile değil, onlar nasıl kardeş ola bilirler ki?
" Taehyung? "
Jimin herşeyi daha detaylı duya bilmek için ona hala sarılmakta olan arkadaşına seslenmişti. Taehyung'sa sanki tek dayanacağı Jimin'in üzerindeki gömlekmiş gibi ona sıkıca tutunmuştu. Fakat konuşması gerektiğini idrak ettiğinden Taehyung kendini dikleştirerek burnunu çekti ve ellerini de masaya yerleştirerek anlatmaya koyuldu.
" Bugün annem yani artık üvey annem tekrardan gelmişti ama bu seferki yanıma yeniden yerleşmek veya para isteyerek azarlamak için değildi...
Burnu tekrardan sızlıyordu ama onu dikkatle dinleyen arkadaşı için susmayarak devam etdi.
... Bana bazı gerçekleri anlatacakmış. Vicdanının sızladığını söyleyerek ağlıyordu ve bende bu sefer ona bir şans tanıdım. Anlatdığına göre o benim ü...üvey an...annemiş. Çocukluğumdan beri babam hep bana benden nefret ettiğini söylerdi ya, bak işte hepsi bu yüzdenmiş. Ben Korede doğduğum zaman iki yaşıma kadar yabancı ülkeden olan gerçek annem ve babam benimle beraber mutlu mesut yaşarlarmış. Ama...
Omuzlarında hiss etdiği Jimin'in eliyle burukca gülümsemeye çalıştı. Kim Taehyung arkadaşları yanında olduğu için çok şanslıydı.
... bazı sorunlardan dolayı ben iki yaşımdayken Koreden dünyanın diğer ucuna taşınmışız ve bir kaç yıl sonra kardeşim doğmuş. O ülkde doğduğu ve annemin genlerinin belkide çoğunu taşıdığı için bir birimize kesinlikle benzermiyoruz...
Jimin'e göre Taehyung yanılıyordu. Onların hiç biryerleri olmasa bile gülümsemeleri aynıydı.
... Sonra yine yaranan sorunlardan dolayı babam ve annem ayrılmak zorunda kalmışlar, babam beni yanına alarak annemle kardeşimi orada bıraktı, Koreye döndü. Babamın işlerinden dolayı zaten evlenememişler ve buyüzden herşey kolaylıkla olmuş. Babam da benim yüzümden annemden ayrı kaldığını söylüyordu ya, bak şimdi ona hakveriyorum..."
Yaşadığı tüm kırılmışlık, omuzlarındaki yıkılmışlık onu dağıtmıştı.
" Tae... Senin hiç bir suçun yok. "
Jungkook'un hep söylediği rahatlatıcı cümleler bu sefer nedense kesinlikle rahatlatmıyordu onu.
" Kendini daha fazla yıpratırsan bozuşuruz. "
Min Yoongi'nin sahte kızgınlığı bile Taehyung'u güldüremiyordu. Onun aklı şu an yanında oturarak tabletdeki fotoğrafa dikkatlice bakan Jimin'deydi.
" Size söylemediğim bir şey kaldı. "
Bununla beraber üç cift göz ona dönmüştü.
" Ben annemi de kardeşimi de hatırlıyorum. "
Yoongi artık her şeyi anlayarak gözlerinin dolmasına engel olamıyordu Jungkook'sa hala şaşkınca olup biteni izliyordu.
Jimin'se...
O ağlıyordu.
" Annem benim şimdiye kadar komşum diye bildiğim kadınken kardeşim olan...
Artık Jungkook bile arkadaşının çekdiği acı anlamını kavrayarak ağlıyordu. Bu yüzden yerinden kalkarak Taehyung'a cümlesini bitirmesine imkan vermeden sıkıca sarıldı. Bundan sonraysa Jimin şu ikiliye sarılarak arkadaş bağlarının ne kadar güçlü olduğunu gösterdi. Her zaman kendini güçlü tutmaya çalışan Yoongi, kardeşinin yalnız yıkılmasına izin vermeyerek ağzından ağlamaklı bir ses çıkarttı. Ardındaysa bir birilerine sıkıca bağlanan üçlüye sarıldı.
... prensesim benim ilk aşkımdı... "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☯ Sadece son ☯
Fanfiction" Ruhunu karanlık gecelerin o çıkılmaz hapisanelerinden özgürlüğüne kavuşturan ben, neden sana ışığı armağan edemiyorum? " " Belkide... Belkide ışık sen olduğundandır. " ...