" Kaybolduğundan emin miyiz? "
Jimin hala tereddüt ediyordu, Jack kızı burada bırakıp kaçamazdı. En azından babasıyla konuşmalıydı ama babasına bile yerini söylememişti.
" Babası ya yalan söylemiyorsa, gerçekten ortalıktan kayboluysa Jimin? "
Ayakta sahip olduğu tüm otoritesiyle dikilen arkadaşı bazı şeylerden emin olmuşcasına konuşuyordu sanki.
" Kızı yanından aldığımızdan beri sakinliğini koruyordu, bence bu sadece fırtınadan önceki sessizliğiydi. Sıradaki atağını baya planlamış anlaşılan. "
Tüm ince detaylar aklında birleşince, Jimin delirecek gibi oluyordu.
Herşey planlıydı.
" Kim'lerin sadece yardımcı ola bileceklerini sanıyordum ben oysa ki. "
Yaşadığı hayal kırıklığı taze olmamasına rağmen hala üzerinde büyük bir hasar taşıyordu.
" Kesinlikle hayır, hem bizden uzağa kaçırması sence normal miydi? "
Değildi.
" Haklısın, onun yerinde olsaydım ben bile şehir değiştirmek konusunda onun yaptığını yapmazdım, kim Seul'dan Busan'a bu şekilde kaçırır ki? "
Hayret ve sorularla dolu sesi bile yaşadığı tüm hislerin tek ifadeyle anlatımıydı.
" O bozuntunun kıza nasıl baktığını görseydin böyle konuşmazdın, resmen takıntılı. "
Soğuk gecelerin üzerinde taşıdığı durumdan farklı olarak sıcacık salonda iki arkadaş hala keskin bir şekilde tartışıyordu.
" Tabi ya, babasıda oğlunun hisslerini bahane ederek Jazmyn'e yakınlaşıcak. "
Elini çıklatarak fikrini söylemiş ve bir hışımla ayağa kalkmıştı.
" Evet Namjoon, biz Jazmyn'e yardımcı olmak için onu en başından beri o şirkete vermiştik ama başlanğıçtan işler karmakarışıkmış. "
Jimin her şeyi çözdükce daha da sinirleniyordu. Odada bir tarafa gittikten sonra da sinirlenip geri dönüyordu. Aynı zamanda elinde tutduğu içkiden yudumlamasıyla ağzına dolan ekşi tattan sinirleri daha da geriliyordu.
Hata yapmıştı.
Büyüklüğüyle göz okşayan bir hata.
" Her şeyi geçtim, Jazmyn'i burada nasıl tutucaksın? Onu buraya zamanından erken getirdin Jimin, bu yüzden erken gelişecek olaylar için hazırlıklı olamıyoruz. "
Arkadaşından çıkan ses tonu bile damarlarına pompalanan zehiri durduramıyordu.
Belkide buyüzden dilinin ucundaki zehirle cümlelerini mahv etmeyi seçmişti.
" Ben...ben dün onu öptüm Namjoon, dayanamadım. "
Jimin'in daha fazla tutamayıp yaptığı bu ani itirafıyla Namjoon oturduğu yerden birden kalkarak pişmanlık belirtilerini yüzünde gösterenin yakalarından yapıştı ve onu duvara itti.
Ne pişmanlıkla parlayan irisleri, ne de sulanmakta olan gözlerini odak merkezi yapamıyordu Namjoon. Bildiği tek şey vardı.
Jimin hatalıydı.
" Ne saçmalıyorsun sen? Bu yaptığının bize nasıl tokat gibi çarpacağını hiç biliyor musun? "
Dudaklarından tükürürcesine çıkan kelimelerin Jimin'i ne kadar acıttığından habersizdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☯ Sadece son ☯
Fanfiction" Ruhunu karanlık gecelerin o çıkılmaz hapisanelerinden özgürlüğüne kavuşturan ben, neden sana ışığı armağan edemiyorum? " " Belkide... Belkide ışık sen olduğundandır. " ...