Anlar olur ya insanın kalbi sıkışır, sanki oradaki damarlarda akan kanların karşısı alınmış gibi acı hissederler. Akciğerleri göğüs kafeslerinde taşıdıkları sadece fazlalık gibi gelir. Ve bu dayanılmaz acının karşısını hiçbir şey alamaz.
İşte Jazmyn White da, tam bu zamandaydı. Kalbinin sıkışması sayesinde gelen şiddetli acı dayanılmazdı.
Arkadaşının acı dolu ifadesini gören Cherry koşarak ona yaklaştı.
" Jazmyn, iyi misin? "
Cherry elini kızın omuzlarına yerleştirerek endişeyle ona bakmaya başladı.
Jazmynse acının geçmesini bekledi ardındansa dolu gözlerle arkadaşına bakmaya başladı.
" Cher...cherry içimde kötü bir his var. "
Arkadaşının titrek çıkan sesi Cherry'nin daha kötü hissetmesine neden olmuştu. Belkide yabancılarla ehatelenmiş bir ülkedeki ilk iş günüden dolayıdır diye düşündü Cherry.
" Hiç bir şey yok tatlım sen sakinleş. Eve dinlenmeye gitmek ister misin, ben seni idare ederim. "
Jazmyn diğer iş arkadaşının ona getirdiği suyu içerek rahatlamaya çalıştı.
" Hayır Cherry, sen beni merak etme, artık iyiyim. "
Kendini iyi hissetmese bile arkadaşını işinden alı koymak istemiyordu. Patronları ne kadar hoş birisi olursa olsun hiç kimseye güvenmiyordu, güvenemiyordu.
" Ama.. "
" İyiyim. "
İlk iş gününde Jazmyn ona ayrılan masaya oturarak onun için verilmiş dosyaları koreceye çevirmekle meşğuldü. Ama bu hissettiklerinden sonra yanında duran telefonunu alarak Jimin'i aradı. Onun bu hayatta belkide Cherry ve Jimin'den başka kimsesi yoktu. Buyüzden Cherry yanında olduğu için aklına gelen ilk insan oydu.
Sevgilisi...
Bir kaç kez yine ve yine denese bile telefonu açmıyordu. Acaba başına bir iş mi gelmiştir?
Hayır.
O şu an çalışıyor diye düşündü. Bu saçma düşüncelerle kendini yormamak adına boşverdi. O iyiydi. Siyahı iyiydi.
Belkide ona göre...
***********************************************
Kendi çalışma masasında oturarak elindeki dosyaların yazılımının doğru olup olmadığını incelemekle meşğuldü. Bir daha lisedeki arkadaşına ona bu dili öğrettiği için minnet duymaya başladı. Yoksa şuan bu ülkede çaresiz durumda olurdu.
Cherry hep hayata karşı iyimser olmayı deneyenlerdendi.
Ama sadece deniyordu.
Çünki zordu.
Şuan ki durumlarını bile yeni hayat tecrübesi olarak deneyimlendirmeye çalışıyordu ama yine zordu.
Çünki bilinmemezliklere ne kadar aklını kurcalamaya dur dese bile bir işe yaradığı yoktu. Gününün yarısını bunları düşünmeye harcıyordu peki sonuç?
Yok.
Jimin'in söylediği yalan gün gibi ortadaydı. Bunu anlamak Cherry için pek zor olmasa bile Jazmyn'in bilmesine rağmen kedini kandırmaya devam ediyor gibiydi.
Kim Kwang ve Park şirketleri bir birinden ne kadar nefret etseler bile bugün bir buluşma gerçekleştirmiştiler.
Ve buluşmada şirket sahiblerinden olan ne Jimin, ne de babası vardı. Oysa bu gün Jazmyn'e iş görüşmesinin olduğunu söylemişti.
Değişik olansa bay Kwang'ın herhangi bir varisinin olmamasıydı. Kendisi orta yaşlarında gözükse bile gerçekte daha yaşlı olduğuna emindi Cherry. Şirket çalışanlarından sorduğu zaman birkaç yıl önce bir çocuğunun intihar ettiğini bildirmiştiler.
Acı geçici olsa bile hep izini kendinde taşımıştır ama adamın eskiden üzüntü yaşadığına dair yüzünde hiç bir ifade yoktu. Tam tersi, olduğundan çok genç gözüküyordu.
Farklıydı.
Çözemediği şeyler çoktu.
Üstelik adamın masası çerçivelerle doluydu. Ama yüzü kızların masaya doğru olmadığı tarafa baktığı için görmek imkansızdı.
Belkide merak etmemeliydi?
Hayır.
O adam Cherry için çok tanıdıktı.
Ve o çözecekti...
Ne pahasına olursa olsun.
***********************************************
Yaptığı konuşma aklında hiç bıkmadan dönüp duruyordu. Korkuyordu. Namjoon arkadaşını kaybetmekten çok korkuyordu. Hatta o kadar korkuyordu ki bunun yanında hissede bileceği vicdan ezabından bile yaranacak korku arka plandaydı.
Ares'i dönmüştü.
Yaptığı yalnış hiç bu kadar yüzüne çarpmamıştı.
Kaybedecekti. Sırf Yoongi'ni dinlediği için onu kaybedecekti. Namjoon sadece Yoongi'nin ona olan kininin geçtiğini ve Jimin, Jazmyn için en iyisini arzuladığını düşünüyordu.
Ne kadar da yanılmıştı öyle!
Yoongi'nin kini geçemezdi ve o sadece Jimin'e daha fazla zarar verecekti buyüzden o ilaçlar etkisini daha beter şekilde göstermişti.
Bir kaç arayıştan sonra sonunda Seokjin telefonunu aça bilmişti.
" Seni lanet herif! Niye açmıyorsun telefonunu! Jimin'in hayatı tehlikede! "
Karşı taraftan gelen hışırtılı ses kendini heyecanlı ses tonuyla evez edilmişti.
" N...ne? Noldu ona? "
O da onların çocukluk arkadaşlarından biri olduğu için endişelenmesini Namjoon ne kadar normal bulsa bile şimdi düşüne bildiği tek şey Jimin ve onun hastalığıydı.
" Bana Ares'in döndüğünü söyledi! Şimdiye kadar verdiğimiz ilaçların etkisi nerede ha? "
Bir süre telefondan ses gelmeyince Namjoon bağırdı.
" Kim Seokjin! "
" N...namjoon ben..ben ona son ilaçları alamaması için ona karşı çıka bilecek iğneler ve bazı ilaçlar kabul etdirdim. "
Namjoon'un göze dönmüştü.
" Ne yaptın... Ne yaptın?! "
" O..onlar sağlığı ve zihni için tehlikeliydiler ama hastalığına karşı çıkamayacağını hiç düşünmezdim, en azından yardımcı olur diye d...düşünmüştüm. "
Artık sinirden elleri titriyordu.
" Onun senin yüzünden hayatı tehlikede! "
Arabanın içinde yankılanan sesi kendi kulağında bile uğultu yaratıyordu.
" Hayır! Hepsi senin yüzünden! Ona o ilaçları sen verdin! Hayatını tehlikeye atmasaydın önlem almak için böyle riske girmezdik. "
Lanet olsun ki haklıydı!
Namjoon arabanın camını açarak telefonunu dışarıya fırlattı ve sinirlerine hakim olamıyordu.
Herşeyin suçlusu oydu.
Ama telefonunu açmaması Cherry'ni büyük tedirginliklere düşüre bileceğini nereden tahmin edebilirdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☯ Sadece son ☯
Fiksi Penggemar" Ruhunu karanlık gecelerin o çıkılmaz hapisanelerinden özgürlüğüne kavuşturan ben, neden sana ışığı armağan edemiyorum? " " Belkide... Belkide ışık sen olduğundandır. " ...