2 ay sonra...
İkimizde sus pus salonda otururken " Onları çok özledim valla" dedim.
Gülümsedi. " Onları ailen gibi benimsemen çok hoşuma gitti. Ben de özledim"
" Ailem varmıydı ki? Onları ailem yerine koydum ben tekrar o şefkati onlarda buldum" dedi ve devam ettim " Onlar da buraya gelse ya"
" İnşallah ama ablam çalışıyo, babam da malum müsait değil bu aralar" dedi Hatice'yi ima edercesine. " Ama Metin gelebilir inşallah"
" Off ya okullar açılıyor. Sen de yarın işe başlıyosun oysaki onlarla günler çok güzel geçiyordu"
Bir kahkaha patlattı. " İsterse Isparta'da oku. Bu kadar mı sıkıldın benden"
" Öff dalga geçme ne yapayım uzun zaman sonra insanın huzurlu hissetmesi çok güzel bir şey."
" Haklısın elbet. Yaşadıklarını sana bir nebze unutturabildiysek, güvenini kazanabildiksek ne mutlu bize" dedi ve kendimi tutamayıp sarıldım.
...
İşe başlayıp akşamüstü eve geldiğinde hiç yapmadığı bir şeyi yaptı.
" Bu ara neden hiç dışarı çıkmıyorsun? Arkadaşlarınla buluşsana. Hani şu aşağı mahallede oturan bir kız vardı. Git yanına özlemişsindir"
" Allah Allah bu nerden çıktı?"
" Amaan sana da iyilik yaramıyor.
" Tamam tamam hadi görüşürüz ben hazırlanayım"
...
Yarım saat sonra Simgelerin evindeydim. Şansımıza evde erkek kardeşinden başka kimse yoktu da rahatça dertleşebildik. Simge benim okuldan arkadaşımdı. Yalnız okul arkadaşım değil, sırdaşım, canyoldaşımdı aynı zamanda. Başıma gelen her şeyi anlatabildiğim tek arkadaşımdı. Sıcak kanlı, kıpır kıpır bakan gözleri bana her zaman güven verirdi.
" Ee neler yaptınız bakalım? Nasıl geçti?" diye sordu gözleri heyecanla parıldarcasına.
" Çok güzel geçti. Yani uzun süredir bu kadar huzurlu hissetmemiştim. Off Simge bir tanışsan hepsi ne kadar iyi insanlar."
" Senin adına çok mutluyum canım" dedi ve sarıldık.
" Ne de çok özlemişim seni, o 2 ay nasıl geçti sen bir de bana sor."
" Ben seni özlemedim mi sanıyorsun" dedim ve içerden bir tıkırtı geldi.
Simge, " Mehmet sen yine bizi mi dinliyorsun? Haseett Mehmet " diye bağırdı. Simge sinirlenince beni bir gülme aldı.
" Gülme, ergen işte ne yapacaksın!!" Simge'nin yufka yürekliliğinin yanında bir de çirkeflik yatardı. Mehmetle olan ilişkileri beni her zaman güldürürdü. Mehmet, Simge'nin 10 yaşındaki erkek kardeşi. Sürekli kavga eder birbirlerini yerler. Televizyon düşkünü, ablasını deli eden bir çocuk olmasına rağmen o da ablası gibi yufka yüreklidir, çok severim.
Simge hızını alamamış yastık fırlatıyor " Git şurdan ya" diye bağırıyordu.
" Simgee tamam yeter ama naptı çocuk"
" Onun huyudur bu bilmez misin?"
" Bırak gelsin o da yanımıza işte çocuk sıkılıyordur tek başına"
"Hayır efendim"
" Kardeşine böyle davranma, bak olupta göremeyenlerde var" dedim iç çekerek.
" Canım ya, deme öyle"
" Çok özledim be Simge, çok özledim."
" Eminim o da seni özlemiştir."
Çiğdem, ne yapıyordu acaba Çiğdem'im diye iç geçirdim.
...
Simge'yle olan kah hüzünlü kah kahkahalı muhabbetten sonra asıl sürpriz beni evde bekliyordu. İçeri girdiğimde "İnanamıyorum ya" diye çığlık attım. "Metin Abicim hoşgeldin, iyi ki geldin"
" Hoşbulduk canım, evdekilerin daha fazla birbirini yemesine dayanamadım ve bir kaç günlüğüne size geldim. Hem ablamın siz dönerken göndermeyi unuttuğu şeyleri de getirdim.
" Ne bir kaç günü bir kaç ay kal" dedim sevinçle. İkisi de bir kahkaha patlattı.
" Baksana Metin senin geldiğine ne kadar sevindi. Evde sıkıntıdan patlıyordu. Sen de arkadaşlık etmiş olursun, gezersiniz."
İkimizde hep bir ağızdan " Gezerizzz " diye bağırdık. Gülüşürken kapı çaldı.
" Ooo hoşgeldin Melisa'cığım, bizde tam yemek yiyecektik, kaynanan seviyormuş" dedi.
" Aman kaynanası Hatice Hanım olmasın da" dedim ve Metin Abiyle gülüştük." Nerden çıktı bu cadı" diye söylenirken içeri girdiler. "Hoşgeldin " dedim yapmacık bir tavırla ve mutfağa gittim.İçerden tanıştırma merasiminin sesleri geliyordu. " Kardeşim Metin" vs...
Lanet olsun bu kıza dedim. Bir yardım etme gereksinimin de bile bulunmuyordu. Sofrayı hanfendinin önüne hazır kuracaktık. Tek bildiği iş ojelenip, süslenmekti.
Masadaki muhabbete daha fazla dayanamayarak " Metin Abi biz dışarı çıkalım mı? Bunaldım da" dedim anlamlı bir şekilde ve onları sofranın başında onları öylece bırakarak çıkmıştık. Merdivenlerden inerken Metin Abi " Napıcaklar ki?"
" Amaan Metin Abi naparlarsa yapsınlari bize ne " dedim umursamaz görünmeye çalışır bi tavırla ama bal gibi umursuyordum. Ne yapacaklardı ki?