2 ay sonra...
Isten çıkmış yeni evime doğru giderken boğazın kokusunu içime çektim. Varmıydı Istanbul gibi şehir. .
Elimdeki poşetler le asansöre zor bindim. Kapıyı çocuklar açtı.
" Aa siz ne arıyorsunuz bu saate?"
" Fırat Dedem bizi kreşten aldı ve eve bıraktı." deyip ikisi de sarıldı. Iki elimle minik bedenlerini kucakladım.
" Haydi bakalım içeri ben üzerimi değiştireyim bir şeyler yiyelim " dedim ve içeri geçtik.
Ben mutfakta bir şeyler hazırlarken Doğa televizyon seyrediyor, Ege ise arkamdaki masanın üzerine otumuş bir şeyler anlatıyordu.
" Anne baakkk" diye bacağımi dürttü.
" Bak ben adımı yazmayı öğrendim "
" Ege Birsel "
" Aa afferin benim minik oğluma. Kim öğretti bunu?"
" Fırat Dedem"
" Bak sen şu dedeye"
" Anne bir şey soracağım?"
" Sor canım "
" Neden hepimizin soyadı farklı?"
Bu soru karşında duraksadım.
" Birsel var, Kazan var, Aydınoğlu var.."
Cevap vermeden işime döndüm.
" Anneee!"
O an Doğa geldi de kurtuldum.
" Bakın fotoğrafları buldum"
" Aa bakiyim " dedi Ege.
" Ege bak sen burda dayımın omuzlarındasın"
" Aa evet o gün maç vardı demi Doğa "
" Evet bak bu da teyzemle ben.Fikret Eniste bizi gezmeye götürmüştü. Hani sen hastaydın gelememiştin"
" Evet hatırladım. Bak bu da dayım , teyzem sen ben ve annem. Teyzemin düğününde."
Onlar kendi kendilerine anıları konuşurken çok kötü hissetmistim.
" Hadi koş bunu odaya koyalım " dediler ve ikisi de koşarak gitti. Ikisi de çok tatlıydı. Pembe ve mavi picama taķımlarıyla arkadan çok sevimli görünüyorlardı. Onlar olmasa şu an Istanbul'da yalnızdım. Ne feci.. Onlar, benim kendileri küçük varlıkları büyük destekçilerimdi.
" Anne sana yardım edeyim mi?"
" Ben patates soyayım sen de havuç yıka Doğacım"
" Anne bu yemeği teyzem çok güzel yapardı demi?"
" Evet birtanem"
" Bir daha onları görmeyecek miyiz?"
Hemen yanına çöktüm.
" Hiç öyle şey olur mu birtanem göreceksin tabiki de. Biz gideriz onlar gelir. Sadece artık burada yaşamak zorundayız. Bunları daha önce anlattım."
" O amca yüzünden mi buraya geldik?"
" Hayır annecim ne alakası var. Burada anneanneninde bize ihtiyacı var"
" Ama dayımın daha çok var" dedi ve koşarak içeri gitti.
Kendimi mutfakta ki koltuğa attım. Düşüncelere dalmışken telefon çaldı..Arayan abim di.
" Alo abicigim"
" Niran "
" Ağlıyor musun sen!!"