1 hafta sonra...
" Merhaba Niran"
"Meraba Murat"
"Annen nasıl? Getirmiyorsun? "
"Annem Ankara'da Murat. Kardeşim götürdü."
" Anladım tedavi yarım kaldı yani. "
" Burda ki öyle ama kardeşim ilgilenecek dediklerini aktardım. Her şey için teşekkürler"
" Ne demek Niran görevimiz" dedi hafif omzuma dokunarak.
" Oldu o zaman benim dönmem lazim muayeneni açacağım."
" Kolay gelsin"
Bu sabah aptal gibiydim. Akşam çok geç yatmıştık. Abim film izleyelim diye tutturunca kiramamıştım ama su an nasibini alıyordum. Abim de ilk geldiğim günlere daha daha bir değişmişti. Önceden hiç insanlarla muhattab olmayan yalnız kendi içinde yaşayan bir insandı. Belki de içindekileri dışa vurunca o da rahatladı.
Önlüğümü giyerek muayeneye başladım. Seri bir şekilde bitirmeye çalıştım ama yinede òğlene hasta kaldı. Saat 12.30 da yemeğe çıkacaktım ki kapıda Muratlı karşılaştım.
" Yemeğe mi Niran?"
" Evet"
" Eve gitmiyorsun değil mi?"
" Hayır ev biraz uzak kalıyor. Dışarı da yiyeceğim."
" Harika o zaman bu yemeği ben ısmarlayabilir miyim?"
" Çok naziksin teşekkürler " dedim ve yakınlarda ki yere gittik. Biraz annemden bahsettik. Tavsiyeler aldım.
" Annemden duyduğum kadarıyla zor bi yaşamınız varmış "
" zor ve karışık " dedim kaşlarımı yukarı kaldırarak.
" Esin ne iş yapıyor ?"
" Ee ben ayrıldım ayrıca vefat etti zaten"
" Aa pardon gerçekten özür dilerim."
" Yo yo önemli değil"
" Çocuk var mı?"
" Evet 2 tane"
" Gerçekten miiii? Hiç iki çocuk annesi gibi durmuyorsun"
" Küçükler zaten. Daha 3 yaşındalar. Ayrıca ikizler " dedim gülerek.
" Bak sen şu ise ne güzel "
" Senin var mı? "
" Evet bir kızım var. 7 yaşında. Beraber yaşıyoruz"
" Annesi?"
" Ee bende eşimle ayrıldım. O ikinci evliliğini yapınca kızım bana geldi. Şimdi Duru'yla birlikteyiz"
" Hiç yabancı bir hikaye değil " dedim acı bir tebessümle.
" Ee kalkalim mı artık geç kalacağız"
" Aa tabi" dedim ve hesabı ödeyerek kalktık. Hastanede saat 4 gibi isim bitince çıktım. Direk eve gittim. Çocukların yokluğu evin sessizliginden belliydi. Oyuncakların üzerinden parmak üzerimde atlayarak odama geçtim. Uzerimi degistirdikten sonra çerez almış salona geçiyordum ki abim geldi.
" Oo Metin Bey nerelerdesin? "
" Fikret Eniste Ankara'ya gitmişti ya"
" Evet"
" Ordan Ege' ye uçak Doğa'ya da bebek almış. Ablam bunları telefonda söyleyince tabiki de durmadilar. Oraya götürdüm. Bu gecede orda kalsinlar valla tüm gün bir orası bir burası yapmaktan nevrim dönüyor"
" Ayy ay kıyamam abicigime. Geç otur"
" Oo çerez mi aldın?"
" Evet gelirken aldım bak senin sevdiklerinden de var"
" Ee akşam izlediğimiz filmin 2.sini izleyelim mi?"
" Aman abi ya çok sıkıcıydı o"
" Ya lütfen amaa"
" Öff tamam be! Ama dur ben şu telefonumu şarja takayım" dedim ve odama gittim.
Şarj aletini almak için çekmecemi açtım ve sarı zarfı gördüm. Hay aksi! Nasıl da unutmuşum ben bunu? Hemen salona döndüm.
" O ne?"
" Abi bu bana gelmişti. Haftalardır orada sürünüyor. Suna bir bakalım" dedim ve CD'yi takıp koltuğa oturdum. Başladığı an ikimizinde gözü fal taşı gibi açılmıştı...