İkisi karşılıklı çaylarını karıştırırken genç adam atıldı.
" Nasıl düştün bu duruma"
" Hangi duruma?"
" Aa ama hadi yapma"
Niran artık daha fazla dayanamadı.
" Neden anlatayım ki sana bunları! Hiç tanımadığım bir insana neden hayat hikayemden bahsedeyim ki! " dedi Niran sinir ve üzüntü dolu bir sesle.
" Şşş tamam sakin ol. Ben sadece sana yardım etmek istiyorum "
Niran, delikanlının ona samimiyet dolu bakışlarının karşısında dona kaldı. Yutkunarak,
" Ne öğrenmek istiyosun ki? "
" İsminden başlayabilirsin mesela" dedi hafif tebessüm ederek.
" Niran"
" Niran.. Anlamı ne peki"
" Sıcaklık.. Belki de cehennem. Tıpkı ismimin anlamı gibi cehennemin içine düştüm."
" Kim koymuş adını?"
" Annem.. Babam da anneme cehennem gibi bir hayat yaşatmış." Niran bir an suçlu hissetti kendini. Yabancı bir adamın karşısına oturmuş ailesinden bahsediyordu. Ne kadar doğruydu bu? Ama bu adam ona yardım eli uzatmıştı. Peki ya bu davranışını onu güvenilir yaparmıydı? Niran içinden bin bir türlü düşünce geçirirken delikanlı söze başladı.
" Neden?"
Niran dayanamadı, " Hep ben anlatıyorum birazda sen bahsetsene"
Niran'ın bu girişimi hoşuna gitmiş olmalıydı ki delikanlı tebessüm ederek söze başladı.
" Aslen ıspartalıyım. Afyon' da ingiliz dili ve edebiyatı okudum. Sonrada memlekete dönemedim, burada kaldım."
Niran kendini tutamayarak atıldı. " peki ya ailen?
" Babam ve ablam Isparta'da. Erkek kardeşim de şu an askerde arada gelip gidiyorlar."
Niran utanarak kısık bir sesle " Annen?"
" Annem biz çok küçükken bizi terketmiş. Bizi ablam büyüttü. Açıkçası artık annemi de merak etmiyorum." dedi iç çekerek.
Niran, " Ne feci demek sen de terk edildin. Hem de daha bebekken.." dedi.
" Senin de böyle bir hikayen var galiba?"
" Hem de belki de daha kötüsüdür" dedi Niran..