Şu halime bak. Bir bu eksikti! diye söyledindim. Hastane odasında yatağa serilmiş yatıyordum. Simge de telaşla odada bir sağa bir sola gidip geliyordu.
" Kızım nasıl oldu bu ya? Ordan düşmeyi nasıl becerdin?"
" Ne bileyim ya? Arkam dönüktü farketmedim merdiveni yuvarlandım."
" Allah korumuş. Ben yiyecek bir şeyler alıcam midem kazınıyor bir şey istiyor musun?
" Hayır canım git sen "
Simge gittikten az sonra doktor geldi. Aman Allah'ım şaka falandı herhalde bu. Bu o, o çocuktu. O da beni görünce şaşırmıştır."
" Aa meraba bu ne tesadüf"
" Yaa ne tesadüf ama! Doktorsunuz sanırım"
" Asistanım. Bu sene 4. sınıftayım. İsmim Bülent."
" Sordum mu?" dedim aksi bir tavırla.
" Peki Niran Hanıımm durumunuz iyi şansınız varmış başınızı bir yere çarpmamışsınız. Yarın taburcu edebiliriz sizi."
" Teşekkürler."
" Bir ihtiyacınız olursa seslenin."
Hiç cevap vermedim ama gerçekten çok karizmatikti. Biraz ukala bir tavrı vardı ama olsun doktordu sonuçta. Simge içeri girdiğinde,
" Kızım doktor o çocukmuş bana çarpan çocuk"
" Neeee ne diyosun kızım sen? Allah'ım sana şükürler"
" Ne şükürü aa saçmaladın sen. Arasana bizimkileri, sonra haber vermedim diye kızarlar."
" Metin Abi'yi arayayım mı?"
" Hayır, hayır onlar telaş yaparlar. Çevir şurdan bir Erzurum" dedim gülerek.
Aradı. " Gelecekmiş"
" Gelme deseydin ya saf kızzz"
" Dedim ya sağır mısın? Ama dinlemiyor."
" Neyse gelsin bakalım özlemiştim zaten onu da."
...
Simge aşağıya hava almaya inmişken oda da tek başıma yatıyorken kapı gıcırdadı. İçeri hızla o girdi.
" Allah'ım noldu sana? İyi misin?" diye koşar adımlarla yanıma oturdu.
" İyiyim " diyerek sarıldım ona ve kendimi tutamayarak hıçkırıklarla ağlamaya başladım.
" Tamam canım korktun mu?"
" Hayır, hayır ama kendi ailemle aynı şehirde yaşarken yanımda kimler var" diye ağlamaya devam ettim.
" Nasıl hemen geldin?"
" İlk uçak seferine bilet aldım, okuldan da 2 gün izin. Zaten yakınlara tayinimi isteyeceğim olmuyor böyle sizler burda ben Türkiye'nin bir ucunda."
" Nimet Abla'lara söylemedin demi?"
" Hayır telaş yapar gelmek isterler."
" Sen nerde kalacaksın? İsterse yurdun misafirhanesinde kal. Beni yarın çıkaracaklar."
" Sen bunları düşünme. Bu gece yanında kalırım yarın da üniversiteden bir arkadaşım burda onda kalırım."
" Ayy iyi ki geldin ya! Özlemişim" diye sevinçle tekrar sarıldım. O an Bülent içeri girdi.
" Aa pardon" dedi ama yüzünde ki şaşkınlığı ve asıklığı hissettim. Onun moralinin benim yüzümden bozulması hoşuma gitmişti.
" Buyrun" dedi ve yanımdan kalktı. " Durumu nasıl?"
" Gayet iyi şansı varmış. Kendine de söyledim zaten." dedi ve ışıkla gözlerime baktı. Bana yaklaşması hoşuma gitmişti. Bir an bu düşüncemden korktuğum için,
" Tamam yeter." dedim hızla.
" Aa Niran saçmalama bakmak zorunda."
" Niran Hanım biraz asi." dedi Bülent anlamlı bir bakışla.
O an içeri Simge girdi de sustu.
" Aa abicim sen mi geldin " dedi ve sarıldılar Simge'le.
Bülent, " Abiniz mi yoksa " dedi kendini avuymaya çalışırcasına.
" Sayılır." diye atladım sert bir tavırla.
" Peki geçmiş olsun ben yine gelirim." dedi ve gitti.
" Aman eksik kalma zaten" dedim arkasından.
" Sen ne istiyosun bu doktordan?" dedi sinirli bir tavırla.
Simge araya girdi. Ardı ardına sorular sıralıyordu. Allah'tan sonbet kokuydu da ben uyumuşum.
...
Sabah saat 10 civarları Bülent odama geldi.
" Evet Niran Hanım sizi artık taburcu edebiliriz. Oo siz zaten hazır bekliyomuşsunuz."
" Ben işlemleri halledeyim aşağıda sen de hazırlan Niran." dedi.
Simge sanki inat yaparmışcasına, " Ben de seninle geleyim" dedi.
Yataktan kalktım. Çantamı toplayıp gidecekken kolumdan tuttu.
" Seni bir daha görebilecek miyim?"
O an öyle bir yutkunmuştum ki duyacak diye ödüm koptu.
" Ne, anlamadım."
" Gayet iyi anladın. Görebilecek miyim?"
Hafif gülümsedim ve hiçbir şey demeden gittim..