Yine Bir Kayıp

123 3 0
                                    

O telefondan sonra sabaha kadar uyuyamadım ve balkonda oturdum.

" Hastalıkta, sağlıkta, iyi günde, kötü günde ölüm sizi ayırana dek birbirinizin yanında olacağınıza söz veriyor musunuz?"

" Eveeettt" demiştik 4 yıl önce. Peki Bülent? Peki biz bu verdiğimiz sözü tutabilmişmiydik? Ölüm bizi ayırana dek birbirimizin yanında olmuş muyduk?

" Niran noldu kızım bu saate? Saat daha 7.30"

Abime dönünce korkarak bağırdı.

" Ağlamaktan şişmişsin. Şu gözlerine bak!"

" Akşam sana Bülent geberse de kurtulsak demiştim ya abi? Geberdi.. Kurtulduk."

" Ne diyorsun sen kızım?"

" Bülent ölmüş abi" diyerek ağlamaya başladım.

" Ne?"

" Akşam aradılar. Nöbet dönüşü arabasıyla uçurumdan uçmuş abi!!" diye yere oturarak ağlıyordum.

Abim ise sanki tutulmuştu. Kolumdan tutarak beni yerden kaldırdı ve salona götürdü. Salondaki üçlü koltuğa uzandım. Kolumda yüzümü kapattım ve ağlamaya devam ettim ama o kadar sesli ağlıyordum ki çocuklar uyanıp salona gelmişti. Kapının ağzından şaşkınlıkla bana bakıyorlardı. Abim onları farkedip avutmaya çalıştı.

"Annenizin bacağı acımış"

"Canı çok mu yanmış " dedi Ege. Bu lafını duyunca yerinden dogruldum.  Buna mecburdum.Onlari korkutmaya hakkım yoktu.

"Evet anneciğim canım çok acıdı.  Canım çok yandı Ege.." dedim ve ikisine de göğsüme doğru bastırarak sarıldım. Metin Abi ise yazık dercesine kafasını salliyordu.

"Hadi siz odanıza gidin daha çok erken" dedim gözyaşlarımı silerek.

"Kadersiz yavrularım.. Şimdi gerçek anlamda babasız kaldılar."

"Cenazeye gidecek misin?"

"Hayır abi olmaz. Hangi sıfatla?"

"Çocuklarının babası sıfatıyla !"

"Hayır abi yapamam dayanamam ki ben orda.."

"Babalarını hiç tanimamışlardı.  Şimdi o şansları hiç kalmadı.Tıpkı benim gibi.."

Cevap vermeden odama gittim ve çekmecemi açtım. Boşandığım halde fotoğraflarımızı sakliyordum. Üniversite de çekilmiş bir fotoğrafımızı elime aldım. Onun yüzünü okşadım.

"Dün akşam sana içten beddua etmedim Bülent!  Sana yemin ederim ki ben böyle olsun istemedim! İstemedim.." diye resmen haykırıyordum.

"Neden yaptın bunu bize? Su an eskisi gibi mutlu bir aile olsaydık nolurdu?  Neden yaptın da beni kocasız çocuklarımı babasız bıraktın? Daha 4 sene önce 'Seni çok seviyorum, asla üzmeyeceğim seni' diyerek evlenme teklifi ediyordun.. Daha 2 gün önce çocuklarımı istiyorum diye kapımda avaz avaz bağırıyordun.. Şimdi ise hayatta bile değilsin.Bu duyduğum en saçma şey! Bu hayatta duyduğum en saçma şey Bülent!  Onca insanın hayatını kurtardığın hastanede şimdi senin ölün yatıyor. Bülent. .Bülent canım.." dedim ve ağlayarak yatağıma uzandım. Hala fotoğrafı okşuyordum.

"Yazık oldu sana birtanem çok yazık oldu" derken gözümden boncuk boncuk yaşlar süzülmüştü  ve daha fazla direnemeyerek uykuya dalmıştım.

...

1 hafta sonra ...

Saat 10 gibi yatağımdan kalktım ve yüzümü yıkadıktan sonra uzerimi giyinmek için dolabımı açtım. Dolabın en dibinde bir naylonun içinde gelinliğim duruyordu. Şöyle bir  elime aldım ama hemen bıraktım. Çünkü ancak kendime geliyordum.

"Günaydın abi"

"Günaydın kızım "

"Çocuklar nerde?"

"Sen uyuyup kalınca akşam ablam onları götürdü"

"Harika o zsman bir kaç gün daha orda kalsinlar  ben Istanbul'a gidiyorum çünkü "

"Niran kızım yapma"

"Abi lütfen"

"Gelmemi ister misin?"

"Hayır yalnız giymek istiyorum"

"Tamam kızım ucak ogleden sonra mı? "

"Evet çocukları yerime öp benim çıkmam lazım izin de alacağım " dedim ve küçük bir valiz hazırlayarak evden çıktım. Islerimi hallettikten sonra uçağa binip Istanbul'a gittim. Hiç tereddüt bile etmeden bir taksiye binerek mezarlığa gittim. Ağır adımlarla Bülent lerin ailesinin olduğu tarafa doğru yürüdüm ama mezarın başında bir kadın olduğunu görünce aniden durdum. Biraz baktiktan sonra tanıdım kadını.  Burcu'ydu bu! Iste o an hızla yürüdüm ve omzumdan tutup kendime çevirdim. Neye uğradığını şaşırdı. Gördüğüm manzara karşısında hayal kırıklığına uğradım. Bu kadının karnı burnundaydı.

"Ni..Niran" dedi tutuk tutuk.

" Begendin mi sebeb olduğun sonu!"

"Ne işin var senin burda! Defol git! "

"Seni hayin. Timsah gözyaşları akıtıyordun değil mi burda!"

"Git başımdan !"

" Gördün mü Burcu Hanım? Sen benim çocuklarımın babasız büyümesine sebeb oldun ama Allah sana da müsade etmedi çocuğunu babasıyla beraber büyütmeyi! "

O an ne diyeceğini şaşırdı.

" Bu sizin sonunuz!  Bülent ve senin yaptığınız günahın sonu ama senin de en büyük cezan! Benim kışım bitti Burcu Hanım ! Şimdi senin ki başlıyor! Babasız çocuk büyümenin zorluğunu yaşama sırası sende " dedim ve ağlayarak arkasını dönüp gitti. O gidince olduğum yere çöktüm.

"Duyuyor musun beni Bülent? "

" Böyle en son Hasan Amca ' yla konuşmuştum. Sen böyle olacak insan mıydın Bülent? Ne olurdu seni ilk tanıdığım gibi kalsaydın!  Ne olurdu haa!! Ne olurdu ilk gördüğüm, aşık olduğum, sevdiğim adam olduğun zamanlarda ki gibi kalsaydın !!"

"Ne olursa olsun böyle olmamalıydı ama seni de beni de çocuklarımızı da bu duruma düşürenler ; bizi biz olmaktan çıkaran insanlar daha beter olsunlar " dedim ve dua okuyup oradan ayrıldım. Yürürken gözüm bir mezar taşına takıldı.

" Yıldız Aydınoğlu"

Duraksadım.  Evet.. Evet babaannem di bu!  Demek 2006 da ölmüştü. Tam ellerimi açıp dua edecektim ki hızla indirdim ve yumruğumu sıktım.

"Sen niye izin verdin ha? Sen niye babama bir anne olarak nasihat vermedin? Üvey miydim babaanne  ben? Bu kadar mı sevmediniz beni bu kadar mı kurtulmak istediniz benden!? Lanet olsun hepinize! Hepiniz benim günahımı aldınız ve o aldığınız günahın altında hepiniz bir bir ezildiniz.  " diyerek oradan uzaklaştım.

İSİMSİZ MELEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin