Eve döndüğümde Nimet Abla akşam yemeğini hazırlamış televizyonun karşısında beni bekliyordu. İçeri girince, " Hayırdır noldu" diye atladı.
" Hayır ablacığım hayır."
Leyla ile olan sohbetimizi ona da anlattım. Elbette o da çok üzüldü bir yandan da Metin Abi için doğan umut ışığına sevindi.
" Ben yarın işe gideceğim abla. 1 hafta izin alırım sonra Isparta'ya döneriz."
" Tamam kızım babamlarla da konuştum. Onlarda bekliyorlar. Sen de Bülentlere haber ver."
...
1 hafta sonra...
İşimden bir hafta izin almış Isparta'ya gelmiştik. Ertesi günde Bülentler gelecekti. Akşam otururken Hasan Amca iç çekti.
" Ah ah! Kendi evladım bana bir kadın için rest çekerken sonradan kızım dediğim benim rızamı alıyor. Bu hayat böyle işte.."
" Üzülme babacığım düzelecek elbet."
" Yalnız şöyle bir sorun var Hasan Amca."
"Aman kızım artık bana sorun deme"
" Ben.. Ben onlara sizin gerçek ailem olduğunuzu söyledim. Yani gerçeği sadece Bülent biliyor. Zamanı gelince diğerlerine sonra söyleriz hatta belki de hiç söylemeyiz dedi. Bu yüzden onlar geldiğinde sana baba diyebilir miyim?"
Sevindiği her halinden belliydi. " Aman be kızım buna da sorun mu diyorsun? De elbette. Bu zamana kadar demediğin kabahat." dedi. Keyfi biraz yerine gelmişti.
" Hadi Hatice sizde biraz yarın için hazırlık yapın."
" Aman Hasan senin demene gerek mi var? Biz bilmiyor muyuz?"
" Ne oturup duruyon o zaman?" dedi sinirli bir sesle. Hasan Amca'nın ani parlayışları vardı ama Hatice Teyze'yle kavga etmeleri pek alışık olmadığımız bir durumdu. O daha çok çocuklarıyla takışırdı. Gerginlik olmasın diye Hatice Teyze'yi mutfağa götürdüm ve hazırlık yaptık.
...
Öğlene doğru kapı çaldı. Heyecandan ter basmıştı. Nimet Abla kapıyı açtı. Hepsi kapıdaydı. Cümbür cemaat hepsi gelmişler. İçeri girdiler. Herkes birbiriyle tokalaştı.
" Hoşgeldiniz. Ben Hasan. Niran'ın babasıyım." O an bana baktı. Göz göze geldik. Bu söz içimi acıtmıştı. Gerçek babam neredeydi acaba şimdi? Beni hiç mi merak etmemişlerdi?
" Ben de Hikmet."
" Eşim Hatice."
" Merabalar hoşgeldiniz." dedi Hatice Teyze.
O an Neslihan cadısı yine yaptı yapacağını. Yelda'yı göstererek " Torun mu?" diye sordu.
" Hayır efendim kızım."
" Hatice benim ikinci eşim." dedi mecburiyetten Hasan Amca.
Bunu söylemedin mi dercesine Bülent'e kötü bir bakış attım.
Gerginliği önlemek istercesine araya girdim." Ablamı zaten tanıyorsunuz bu da küçük abim Metin."
" Sizler evli değil misiniz?" dedi Neslihan.
Ne manyak bir kadındı bu. Evli olsalar söylerdik herhalde.
" Hayır ben ayrıldım." dedi Metin Abi.
" Olsun olur böyle şeyler. Ee hani diğer abin nerde?"
" Abim Burdur'da öğretmen. Gelemedi."
Neslihan'ın sorgulaması bittikten sonra asıl konuya gelindi. Leyla ile her göz göze gelişimde ben sana dememişmiydim gibi bakıyordu. Gerçekten haklıymış.
" Ee sizlerinde rızası olduğuna göre haftaya nişan yapıp bu işin adını koyalım diyorum ben." dedi Hikmet Bey.
" Çocuklar zaten anlaşıyor. Bülent'te efendi birine benziyor. Kızımı üzmesin yeter. Bizede onaylamak düşer." dedi ve herkes ayaklanıp tekrar tokalaştı. Herkes arabalara binip İstanbul' a dönerken biz yine başbaşa kaldık..