( Multi : Ozan)
EYLÜL
Kafamı kaldırdığımda tanımadığım bir adam gördüm. O da bana bakıp elini çekti. Ben de gülümseyip kolyeyi bıraktım. Tezgaha bakan çift de bu arada bana bakıp kendi aralarında konuştular...Kız : aşkım görüyo musun, kız da sevgilisi de aynı kolyeyi beğendi. Çok romantik...
Erkek : gördüm gördüm, bir de en güzelini seçtiler...
Eylül: şey yanlış oldu, biz sevgili değiliz, onu tanımıyorum bile
Kız, bana bakıp kızardı...
Kız : ay çok afedersin, ben öyle görünce... şey pardon, ben sandım ki
Eylül: önemli değil...
Erkek : kusura bakmayın...
Eylül: dert değil, gerçekten...
Mecburen başka birşey alacaktım, bilekliklere baktım. İçlerinde güzel şeyler vardı aslında...
Adam : siz kolyeyi alın lütfen. Ben başka birşey bakarım...
Mavi bir ceket içine beyaz bir gömlek giymişti, yeterince parası var gibi duruyordu, neden bu ufak tezgahtan alışveriş yapıyordu ki?
Eylül: gerek yok, ben bileklik almaya karar verdim zaten...
Adam : yani, mantıklı, zaten kolyeniz var, şu bileklik güzel duruyo, bir erkek gözüyle tavsiye edebilirim...
Ne kolyesi? Ne diyordu bu? Elim boynuma gitti, t-shirtimün altından kolyenin ucunu çıkardım, kallpli kolyem. Hala orda duruyordu... Serkanın doğum günü hediyesi olan kolyem...
Eylül: şey evet... kolyem... neyse tamam ben bunu alıyorum o zaman...
Adamın gösterdiği bilekliği aldım ve kıza uzattım. Hediye paketinin içine koyup bana geri uzattı. Parasını verip gidecektim ki adam durdurdu...
Ozan : bu arada ben Ozan..
Eylül: ee yani...
Ozan : arkadaşların sana bilekliğini nerden aldığını ve ne zevkli olduğunu sorduğunda onlara benim seçtiğimi söyleyebilmen için ismime lazım olacak, böylelikle takıcıda gördüğüm çocuk demek yerine ismimi kullanabilirsin
Eylül: bu bir hediye, en yakın arkadaşımın doğum günü için. Ayrıca takı tezgahındaki adam demeyi tercih ederim.
Ozan : haa sevgili durumları... doğru, sevgililer başka bir erkeğin ismini duymaktan pek hoşlanmazlar.
Eylül: sizi ilgilendirdiğini sanmıyorum...
Ozan : senin ismin?
Eylül: iyi günler...
Yanından ayrıldım ve bilekliği hızla çantama atarak yurda geldim. Yurda geldiğimde Kader yatağına uzanmış kitap okuyor, Cemre ise akşam için Meral'in ona aldığı elbiseyi giyiyordu...
Kader : elbisen ne güzelmiş
Cemre : sağol... nasıl oldu? Yakıştı mı?
Kader : evet... nereye böyle?
Cemre bana baktı bir an. Bir bahane bulacaktı belli ki...
Cemre : Serkan beni yemeğe çıkaracak. Biraz lüks bir mekan sanırım, rezervazyon falan yapmış, onun için süslendim biraz...
Mükemmel bahane... bilmesem inanırdım...
Kader : iyiymiş.
Kader üzülerek bana baktı, ben de omuz silktim.
Cemre : Meralden bir elbise rica ettim ama o bir sürü göndermiş. 3-4 tane var, siz de deneyebilirsiniz.
Kader : sağol ama nerde giyicez sanki? Gerek yok.
Cemre : belli olmaz, lazım olur belki...
Cemre çıktığında Kader'e baktım, yeniden kitaba gömülmüştü...
Eylül: ya yok böyle olmayacak.
Kader : ne? Nooldu?
Eylül: doğum günü kızı burda böyle boş boş oturmamalı.
Kader : naapıcaz pardon? Neriman hanımla Hedoşu çağırıp yurdun ortasında göbek mi atıcaz?
Güldü...
Eylül: daha iyi bir fikrim var...
Kader : neymiş?
Eylül: hani bir kareoke bar var ya geçenlerde önünden geçmiştik, herkes şıkır şıkır giyinmişti...
Kader : ee? Noolmuş oraya?
Eylül: ay Kader, oraya gidelim diyorum işte
Kader : ay yok artık! Hangi parayla?
Eylül: noolcak? Birer meyvesuyu içeriz sadece, en fazla kaç para olabilir ki? Hem Cemrenin elbiseleri de var
Kader : sen? Cemrenin elbisesini giymek? Dün de gülüyordunuz beraber? Nooluyo kızım?
Eylül: yok birşey. Ayrıca teknik olarak o elbiseler onun değil, Meralin. Vee bugün senin doğum günün, bu yüzden herşeyi yapabilirim. Eee gidiyor muyuz?
Kader : gidelim o zaman...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dayan Yüreğim
Teen FictionHer hikayenin içinde acı da olur ayrılık da... ama iyi biten herşey iyidir derler. Sonunda kavuşmak olan vedalara merhaba...