37

491 41 53
                                    

SERKAN
Cemre yanımda çizim yapıyordu, bense televizyon izliyordum. Ders çalışamayacak kadar keyfim yoktu.. Cemre ise bana göre bir nebze daha keyifliydi...

Serkan : çizim nasıl gidiyor?

Cemre : istediğim gibi... her şey harika. Bir moda eviyle konuştum. Çizimlerimi çok beğenmişler. Eğer birkaç tane daha çizimimi onlara beğendirebilirsem işi alabilirim. Düşünsene Serkan, bir işim olabilir..

Serkan : harika...

Cemre : Tuna beni kesin işe alacaklarını söyledi. Ben o kadar ümitli değilim, genelde son sınıf öğrencilerini alıyorlarmış çünkü ama yine de çok iyi olur...

Serkan : Tuna mı? Tuna kim?

Cemre : Tuna arkadaşım. Bizim bölümden, son sınıfta. Zaten o moda evini bana o önermişti. O da orda çalışıyor.

Serkan : anladım... diğerleri naapıyor? İş buldular mı?

Cemre : bilmiyorum. Eskiden biraz olsa konuşuyorduk. Gerçekleri söyledim, suçlu olan, kötü olan yine ben oldum. Songül yüzüme bakmıyor. Diğerleri de ondan çok farklı değil. Aynı odadayız ama birbirimizin ne yaptığımızı bilmiyoruz. Ne onlar benim işe gireceğimi biliyorlar ne de ben onların neler yaptığını biliyorum. Anca odada konuşulursa işte...

Serkan : anladım...

Cemre : zaten ben gelince hemen susuyorlar... anlayacağın hiçbir şey bilmiyorum...

Serkan : keşke böyle olmasaydı. Arkadaşlarınla böyle olmanı istemezdim. Senin onlara ihtiyacın var

Cemre : olsun Serkan... sen varsın. O da yeter bana

Serkan : aynı şey değil biliyorsun...

Cemre : evet değil ama başka arkadaşlarım da var benim. Yeni işe girersem orda da arkadaşlarım olacaktır...

Serkan: haklısın.. olur tabii ki.

Akşam Cemreyi yurda bırakmak için çıkmıştık evden yurdun önüne geldiğimizde bizimle birlikte bir araç yanıştı. İçinden Eylül inmişti. Yüzümüze bile bakmadan önümüzden geçti ve içeri doğru ilerledi. Kader de içerden çıkıp Eylül'e doğru yürüyordu... tam zamanıydı...

Serkan: Eylül! Eylül bir bekler misin?

Eylül sinirle arkasını dönüp bana baktı.

Eylül: ne var Serkan?

Serkan : ben de iyiyim. Sormadın ama

Eylül: iyi olduğun belli. Sevgilin yanında, parasız olmana rağmen senin yanında üstelik, ne zaman ihtiyacın olsa seninle, neden mutlu olmayasın ki? Tıpkı benim gibi...

Serkan : ben de onunla ilgili konuşacaktım seninle. Biraz vaktin var mı? En fazla 2 dakika

Eylül: hayır, seninle konuşacak bir şeyim yok benim.

Cemre : ne oluyor Serkan?

Serkan: önemli bir şey söylemem lazım. Ozanla ilgili...

Kader : ne olmuş ki Ozan'a?

Eylül : boşversene Kader. Ne söyleyecekse de ilgilenmiyorum. O da benim sevgilimle ilgileneceğine kendi sevgilisiyle ilgilensin. Hadi biz geçelim içeri

Bana arkasını dönünce tekrar seslendim...

Serkan: Eylül dur! Ozan düşündüğün gibi biri değil...

Eylül: nasıl biri?

Serkan : iyi biri değil... sakladığı şeyler var. Berbat şeyler...

Eylül: ne gibi? En yakın arkadaşıma mı aşıkmış? Hangisine?

Serkan: hayır.. şey yani öyle değil... daha kötü

Eylül : daha kötüsü olacağını sanmıyorum açıkçası...

Serkan : Eylül, Ozan'ın bir evliliği olmuş ve bir çocuğu var...

Kader : ne?! Yok artık. Saçmalık! Yoktur öyle bir şey...

Serkan : ister inanın, ister inanmayın, doğru..

Eylül pek şaşırmış gibi durmuyordu. Bana inanmış olmalıydı... yoksa bu büyük bir haberdi...

Cemre : şaşırmadın Eylül... inanmıyor musun yoksa? Ama dost acı söyler...

Eylül: şaşırmadım çünkü ben bunu zaten biliyorum.

Kader : ne?! Doğru mu yani?

Eylül: evet... bir oğlu var. Efe... çok tatlı ve akılllı bir çocuk. Ozanla birlikte kalıyor, annesi onu istememiş...

Kader : yaa...

Cemre: sen de bunu bile bile onunla mı çıkıyorsun yani?

Eylül: evet... daha ilk başta söyledi. En azından dürüst davrandı. Çocuğu varsa ne farkeder? Kemal bana tecavüz edebilirdi, ve ben de belki... neyse, bu durumda olan ben de olabilirdim. Böyle çocukla ortada kalmış olsaydım... ben de sevilmek isterdim. Ben Ozan'a bir şans veriyorum işte...

Dayan YüreğimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin