30

463 41 13
                                    

EYLÜL
Yurdun önünde beklerken bir araba yanaştı yanıma. Camı açtığında ise içindekinin Ozan olduğunu görünce arabaya bindim. Biraz endişeliydim, son yaşananlardan sonra benim için yabancı birisiyle arabada tek oturmak korkutucu geliyordu.

Umarım kapıları kilitlemez dedim içimden tam da araba hareket ederken...

Ve birkaç saniye sonra Ozan kolunun altındaki tuşa basıp kapıları kilitledi, gerildim...

O halimi görecek olacaktı ki bana baktı ve bir açıklama yaptı, bu sırada arkayı gösterdi, arka koltukta bir erkek çocuğu vardı, muhtemelen 4-5 yaşlarındaydı ve Ozan'a benziyordu. Sanırım kardeşiydi...

Ozan : korkuttuysam kusura bakma, arkada ufak çocuk var, kilitlemezsem kapıyı açabiliyor..

Eylül : yok sorun değil.. ben boş bulundum, ondan...

Rahatlamış bir şekilde koltuğa yayıldım...

Bir kahvaltı yerine geldiğimizde Ozan çocuğu oyun parkına bırakıp bizim için bir masa seçti ve oraya oturduk. Bu masadan ikimiz de rahatlıkla çocuğu görebiliyorduk, sanırım o yüzden bu masayı seçmişti...

Eylül : çok tatlı bir çocuk.. kaç yaşında?

Ozan : beş.. bakabilecek kimse yoktu o yüzden yanımda getirdim, sorun olmaz dimi?

Eylül: yok, neden olsun ki? Benim de iki ufak kardeşim var, anlıyorum...

Ozan kafasını sallamakla yetindi ve siparişlerin gelmesini bekledik...

Ozan : ee, başla bakalım anlatmaya...

Eylül : nerden başlayayım?

Ozan : mesela sabah sabah neden kız yurdunun ordaydın? Hayır işleri falan mı yapıyorsun? Yoksa gönüllü olarak mı çalışıyorsun?

Eylül : hayır.. ben orada yaşıyorum.. 2 yıldır yurtta kalıyorum...

Ozan : aileni mi kaybettin?

Kafamı salladım... yurttayken içimden her şeyi anlatırım diyordum ama dile gelmesi çok zormuş... tüm o şeyleri nasıl anlatacaktım?

Flashback / Eylül
Serkan : neden bıçakladın üvey babanı?

Eylül : anlatamam...

Serkan : Dövüyor muydu seni? O mu evden attı seni? Naaptı Eylül söyle!

Eylül : ya sana ne bundan?!

Serkan : Eylül yardım etmeye çalışıyorum sadece...

Eylül : kimse yardım edemez bana, hiç kimse... o pislik beni taciz ediyordu. Annem bana inanmadı, gitti o hayvana inandı sonra beni yetimhaneye bıraktı. Oldu mu? Rahatladın mı?

Flashbacksonu

Aynı o gün yaptığım gibi direkt başlayacaktım anlatmaya... başladım da.. Kemali, arkadaşlarımı, annemi, kardeşimi.. her şeyi anlatmıştım...

Ozan : ben böyle bir duymuştum... ama nerde duyduğumu hatırlamıyorum...

Eylül : televizyonlarda ve gazetede hep haber olmuşum.. haberim yok tabii o sıralar.. ordan duymuşsundur...

Ozan : vay be... çok güçlüsün ama, onca şeye rağmen hala dimdik ayaktasın...

Eylül : olmak zorundayım, kardeşlerim için...

Ozan kafasını salladı. Sonra kendi hikayesini anlatmaya başladı...

Ozan : 25 yaşındayım, tek çocuğum, senin arkadaşlarınla geldiğin mekan haricinde 2 mekan daha var, onlar daha büyük yerler ve babam yönetiyor. Beni de deneyeyim diye oranın başına geçirdi, mekanı da üstüme yaptı, ben de yönetiyorum işte...

Eylül : tek çocuk musun? E o kardeşin değil mi?

Ozan : Hayır, Efe benim oğlum...

SONGÜL
Melek kucağımda ağlıyorken şaşkınlıkla kalakalmıştım.. Güney gitmişti... Çalan telefonum beni düşüncelerden uyandırdı ve Melek'i Sedef'e verip telefonu açtım, Mert arıyordu...

Mert : Songül nasılsın?

Songül : iyiyim Mert, sen nasılsın?

Mert : iyiyim ben de... Şey diyecektim Songül, anneme senin durumunu anlattım, o da birkaç yerle görüşecek, sanırım bir arkadaşının bir sekretere ihtiyacı varmış, lise mezunu bir sekreter arıyormuş. En çok o işte umut var sanırım. Pek iyi bir iş değil ama..

Songül : sekreterlik mi? Süper oğlum! Yani oğlum derken şey.. sağol Mert..

Mert güldü...

Songül : zaten sekreterlikten daha iyisini mi bulucam? Başka kim alır ki beni işe?

Mert : rica ederim. Ordan haber gelirse ararım seni. Ama pazartesi yeni bir işin olacak bence, bu veya bir başka iş..

Songül : çok sağol...

Telefonu kapattığımda kapı çalmıştı, Melek de susmuştu, sanırım Sedef uyutmayı başarmıştı. Gelen Zehra abladır diye ümit ederken karşımda Cemre'yi buldum...

Dayan YüreğimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin