38

429 40 19
                                    

SONGÜL
Hergün sabah evden çıkıp akşama kadar aylak aylak dolaşıp tekrar eve gelmek, çalışmaktan belki de daha zordu. Her an ya kızlar görürse korkusu, eve geldiğimde de ya Zehra abla bana maaşı sorarsa, ya para isterlerse korkusu... bir an önce iş bulup bu yükten kurtulmak istiyordum sadece. Ama yok... ses yoktu. Mert hala iş bulamamıştı benim için anlaşılan. Eğer bugün de haber gelmezse artık akşam Zehra ablaya da kızlara da  söyleyecektim.

Telefon çalıp arayanın Mert olduğunu gördüğümde ne kadar sevindiğimi anlatamam. Bir haber vardı sonunda... yeni bir iş.. umarım öyledir...

Mert : Songül, bugün işin var mı? Umarım yoktur çünkü iş görüşmesi için çağırılıyorsun

Songül : ne?! Bugün mü? Hemen?

Mert : kusura bakma böyle son dakika oldu ama anca bunu bulabildim

Songül : ne kusuru oğlum, harika bu. Tamam, nerde bu iş yeri? Bir de görüşme saat kaçta?

Mert : ben bir saat sonra gelip seni alırım. Sen de hazırlan bu arada olur mu?

Songül : ben evde değilim ama... yani dışarıdayım, evdekiler anlamasın diye işe gidiyormuş gibi yapıyorum her gün...

Mert : bugünlük bir bahane bulup eve gitsen? Üstünü değiştirebilirsin. Bu sekreterlik için gideceğimiz firma çok büyük bir yer ve mutlaka görüşmeye giderken takım elbise giyilmesi şart

Songül : benim takım elbisem yok ki. Kot t-shirt giyerim ben, kim ne diyecek?

Mert: olmaz Songül. Ben alırım sana tamam. Yarım saate ordayım

Songül : saçmalama Mert! Hayatta kabul etmem böyle bir şeyi, duydun mu beni?

Mert : ben alırım, sonra sen ilk maaşından bana borcunu ödersin, olur mu?

Songül : tamam.. tamam öyle olur ama çok pahalı bir şey alma. Hem zaten bu borç. Sonra öderim ama, söz.

Mert : tamam acelesi yok. Geliyorum ben...

Meral'in bana zorla aldığı o makyaj malzemelerini düşündüm şöyle bir... işe yarar bir şeyler olabilirdi. Ve aldığı topuklu ayakkabı... o korkunç ayakkabı şimdi işime yarayacaktı galiba...onları dolabımın en görünmez köşesinden çıkarma vakti gelmişti...

Mert elinde kıyafetlerle geldiğinde onları aldım ve eve girdim. Zehra abla televizyonun karşısındaydı, her zamanki gibi...

Zehra : aa! Kız, senin ne işin var bu saatte evde?

Songül : sanane Zehra abla sanane?! Kendi evim değil mi? İster gelirim ister gelmem, hesap mı vericem bi de sana?

Zehra : iyi tamam be... o elindeki ne kız? Ay yoksa zengin mi oldun? Nerden buldun kız bunu?

Cevap vermeden odama gittim ve giyindim. Dudağıma, Meralin aldığı o saçma sapan yapış yapış rujlardan birini sürmüştüm. Ayakkabıları da giyip çıkacaktım ama yürüyemiyordum bile.

Songül : ulan! Bunun üzerinde nasıl yürüyorlar ki? Meral'in alacağı ayakkabı da...

Zehra : oo kız giyindin süslendin... nereye böyle? Yoksa Güneyle gizli gizli mi buluşacaksın? Parayı nerden buldunuz? Ay yoksa yine parti var da beni mi almıyorsunuz?

Songül : Zehra abla sanane ya? Hesap vermek mi zorundayım sana? Benim evimde kalıyorsun diye sana açıklama yapmak zorunda değilim...

Mert'in yanına döndüğümde beni baştan aşağı süzmüştü. Sonra hafifçe güldüğünü farkettim. Ama hemen kendi geri çekip toparlandı. Öksürüp bakışlarını başka yere çevirdi. İyi de olmuştu aslında. Ama uzun zamandır böyle bir tepkiyle karşılaşmamış olduğum için mi yoksa bakışlarının altında farkettiğim bir şeylerden dolayı mı bilmem, utanmıştım...

Mert : şey... gidelim mi? Geç kalıyoruz...

Kafamı salladım ve arabaya bindim...

Songül : Meralin haberi var mı?

Mert : hayır.. işsiz kaldığını kimse bilmesin istiyorsun sanıyordum...

Songül : Güney biliyor... Eylül de öyle... ama diğerleri bilmiyor. Hele Meral duymasın zaten. Gelip para vermeye falan çalışır şimdi...

Mert : canısı yapar... ama seni sevdiğinden tabii

Songül : tamam ama ben kabul edemem...

Mert : bilmez miyim? Tabii ki istemezsin.. Güney nasıl karşıladı peki?

Songül : hiç... aramız iyi de değil artık. İyice koptuk. Genç yaşta evlilik iyi değilmiş bunu anladım... keşke hiç evlenmeseydik diyorum bazen. Belki o zaman daha mutlu olurduk...

Aslında yazmışım ama yazdığımı unutmuşum 🙊

Dayan YüreğimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin