39

464 40 17
                                    

EYLÜL
Herkese yalan söylüyordum. Mutluyum numarası yapıyordum ama gerçekte hiç öyle değildim. Nefret etmeme rağmen ne yazık ki hala Serkan'ı seviyordum. Oysa gerçekten Ozan'ı seviyor olsaydım her şey ne kolay olurdu... yaşayacağım en büyük zorluk cici anne olmak olurdu ki ben zaten kardeşlerime anne olmuştum, bu çok da yeni bir şey olmazdı benim için...

Serkan tek olsaydı, sadece ayrılmış olsaydık bu bana koymazdı. Hatta hiç tanımadığım, beni hiç bilmeyen biriyle çıkmış olsa dahi bu kadar üzülmezdim. Ama Cemre... onlar her gün karşımdayken ben nasıl mutlu olabilirdim ki...

Cemre... bir zamanlar kardeşim dediğim insan şuan düşmanım olmuştu. Bana karşı büyük düşmanlık besliyordu, sürekli kışkırtıyor, laf sokmaya çalışıyordu. Bazen aldırmıyor olsam da bazen dayanamıyordum...

Okuldaydım, herkesle oturduğumuz masaya ilerlemiştim ama henüz kimse yoktu, Serkan hariç... o tek başınayken oturamazdım, en azından birinin gelmesini beklemeliydim, Kader'in dersi bitmek üzereydi sanırım... masanın yanından geçtim tek kelime etmeden...

Serkan: Eylül!

Al işte, görmüştü beni...

Serkan: Eylül, otursana...

Eylül: dersim var Serkan

Serkan : hayır yok. 1 saat boşluğun var, dersimiz ortak

Eylül: işim var. Gitmem gerek.

Serkan masadan kalkıp yanıma geldi... bahçeye kadar beni takip etti...

Serkan : benden kaçma Eylül. Böyle olmaz. Daha ne kadar kaçacaksın?

Eylül: hazmedemiyorum Serkan. Ben senin gibi, Cemre gibi, geçmişte hiçbir şey yaşanmamış gibi davranamıyorum, zoruma gidiyor anlıyor musun?

Serkan : ben ne desem bilemiyorum...

Eylül: bir şey deme... sadece uzak dur. Konuşma benimle. Zaten Cemre de yanlış anlayıp üzerime sıçrıyor. Bizi görse muhtemelen sana yürüdüğümü sanıp ortalığı ayağa kaldırır. İyisi mi boşver tamam mı?

Serkan: özür dilerim... ne diyeceğimi bilemiyorum. Böyle olacağını tahmin edemedim.

Eylül: sen kime aşık olacağını seçemezdin ya...

Öyleydi... gönül bu, kime konacağı belli olmazdı. Sadece tanımadığım biri olsa benim için daha kolay olurdu, hepsi bu...

Tam gidecekken Serkan'ın bakışlarındaki boşluğu farkettim, ters giden bir şeyler vardı. Birkaç saniye sonra Serkan yere bayıldı. Ne yapacağımı bilemeden öylece kalakaldım...

SONGÜL
İşi almıştım. Sekreterlik yapacaktım, maaşı da atalyödekinden daha iyiydi. En azından her an ayakta kalmayacağım için daha az yorulacaktım. Ama o iğrenç topuklu ayakkabıları ve sıkıcı kıyafetlere devam etmek zorundaydım. Bakımlı olman lazım demişti patronum. Bakımlı... ne demekti ki bu? Ton ton makyaj yapıp giyinip süslenmek miydi? Zehra ablanın dediği doğru muydu? Ben kendime bakmadığım için mi Güney benden uzaklaşştı?

Mert : tebrik ederim Songül. Yeni işin hayırlı olsun

Songül : sağol Mert, sen olmasan bu işi alamazdım.

Mert : ne demek... ben sadece anneme sordum, o buldu, bir şey yapmadım.

Songül : olsun, yine de çok sağol. Eskisinden çok daha iyi bir iş bu. Bu kıyafetlere de katlanıcaz artık...

Mert : kutlamak için bir şeyler yiyelim mi ne dersin? Ben ısmarlıyorum.

Songül : aslında şimdi bir şeyler yersek çok geç olacak Mert. Yani şimdi Güney, Zehra abla falan beni bekler... evde yemek falan da yok zaten. Çıkmadan önce Zehra abla laf söyleyip duruyordu eve geç gidersem sorguya çeker...

Mert bir şey demedi ama hayal kırıklığına uğradığı her halinden belliydi...

Songül : aslında olur ya, anasını satıyım, her gün ben onlar için uğraşıyorum. Güney eve geç geldiğinde onu ben bekliyorum, bir gün de onlar beni beklesin, ne olur sanki?

Mert : o zaman bu gidiyor demek mi oluyor?

Songül : aynen, gidelim ulan gidelim... hadi bakalım Güney efendi, beklemek nasıl olurmuş gör bakalım, tabii bu akşam evin yolunu bulursan görürsün...

Unutmadan atmak istedim 🙈😂 eysercilerrr eyserciyazar

Dayan YüreğimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin