6.KISIM,1.BÖLÜM-DALK'TA BÜYÜK SEL

134 80 0
                                    

En son yaşanan kral katliamları sonunda çok şeyler değişmişti. Artık Yüksek Konsey yoktu. Ölüm haberleri günler içinde tüm ülkelere yayıldı. Özellikle Tollen'in ailesi deliye dönmüştü. Cenazelerini gömdükten sonra Tollen'in babası ve amcası Ursula'ya suikast yapmak için pazar geçişini bekledi. Ama elbette bu intihar etmekten farksızdı. Çünkü Ursula kalesinden ancak tüm önlemler alındığı taktirde çıkardı. Çürük tahtaya asla basmazdı yani. Halkın belli kesiminin ondan ne çok nefret ettiğini iyi biliyordu zalim kral. Bu yüzden Kasdron sokaklarındaki tedbirsizliği ölümüne yol açacaktı.

Ursula, pazar geçişlerini genelde ayda iki kez bazen de ülkenin iç durumunun sarpa sardığı vakitlerde bir kez olarak icra ederdi. Bu geçişlerde esnafı göz ucuyla izler ve güya halkın hileli yollar ile yükselen fiyatlar karşısında ezilmesini önlemek için teftiş yapardı. Ama milletini bu kadar düşünen kral, söz konusu vergi olunca her türlü ıvır zıvırdan kazanç elde etmesini ve hazinesini tıka basa doldurmasını da çok iyi biliyordu. Tollen'in babası ile amcası da kralın olan biten tüm kötülüklerini sonlandırmak için çaba sarf etmiş, sonucunda ise canlarından olmuşlardı. Bu olayla birlikte Kasdron'daki irili ufaklı birçok çete, kralı devirme hayallerinden vazgeçmeye başladı. Oysaki bahsettiğimiz çeteler senelerdir Ursula'yı öldürme planları yapıyordu. Ekselon halkının içinde bir ümit kalmamıştı artık. Çünkü Ursula'yı ne tahttan edebiliyor ne de canına kıyabiliyorlardı. Otonas'ta, halinden memnun olan belirli kesimler vardı sadece. Bunların en geniş nüfusa sahip olanı rütbeli askerlerdi. Ursula onlara yüksek maaş ödemesiyle birlikte yönetimde geniş ayrıcalıklar tanıyordu. Çünkü o da asker kökenliydi ve askerlerin sivillerden daima üstün olduğuna inanıyordu. Oysaki askerlerin tüm hayat giderleri yine halkın cebinden çıkan para ile ödeniyordu. Ama Ursula için sadece sonuç önemliydi. İstediği zaman askerlerini salabiliyordu Malyen'in dört tarafına. Onlara yaptırıyordu tüm pis işlerini. O yüzden askerler kıymetliydi kral için. Bunun dışında kara para aklayanlar, faizciler, soylularda yine Ursula'nın gitmesini istemeyen ve ondan nemalananlar arasındaydı. Kısacası güçlüler mevcut otoriteyi, zayıflar ise yeni bir lideri istiyordu. Fakat zayıfların ellerindeki kozlar teker teker tükenmişti. Kralın yaşlılıktan ölmesini beklemekten başka çare kalmamıştı insanların elinde.

Her sene Geniş Düzlük'te düzenlenen turnuva ise süresiz şekilde askıya alınmıştı. Hiç kimse buraya savaşçı olarak katılmayacaktı artık. Tarih boyunca birçok zorlu mücadeleye sahne olan Geniş Düzlük turnuvasının sonu da bu sert baharla birlikte gelmişti. Malyen'deki değişiklikler birbiri ardına yaşanmaya başladı. Her yeni uyanılan günde farklı bir hanedan yeni kararlar alıyor, yeni uygulamalar peyda oluyordu. Yine konsey kitapçığında yazan -her kralın ülkesinde diğer hanedanların elçisi olmak zorundadır- ibaresi de hükmünü yitirmişti. Batı hanedanları için bu fazla bir anlam ifade etmedi. Çünkü Vorgules ve Noraşak kralları, Ursula'nın siyasi zoru ile seçtirilmiş kişilerdi. Doğu hanedanları ise birkaç gün içinde seçime gitmiş ve yeni krallar batı ülkelerinin elçilerini ülkelerinden göndermişti. Elbette doğudaki ırklar eski krallarının öldürülmesini de görmezden gelmeyecekti ama orduları Kraliyet Surları'nı aşmaya yetecek güçte olmadığından planlarını şimdilik ertelemişlerdi.

Yeni seçilen Triyanon ve Boselyon kralı, Tulkas ile üçlü zirve düzenleyip Malyen'in geleceği ile ilgili istişare yaptılar. Tulkas, son Yüksek Konsey toplantısına kendisini güçlü şekilde hasta hissettiği için iştirak edememişti. Yaşlı kral bir taraftan bunun şansını idrak etmekle birlikte diğer taraftan Batitus ve Dorker'in ölümüne haylice kederlenmişti. Zaten doğu krallarına ilk çağrıyı da o yapmıştı bir araya gelmek için. Toplantıda, üzerinde birliğe varılan kararlar alındı. Bundan böyle doğu hattında elli bin kişilik ortak ordu bulundurulacaktı. Ama akıllarda bir soru işareti kalmıştı. Peki ya Güven Toprakları ne olacaktı? Buraları Ursula'nın askerlerine teslim etmek düşünülemezdi. Bu sebeple büyük ordu aşamasına geçmeden önce tedbir amaçlı oluşturulan beş bin kişilik birlik, kuzeydeki Güven Toprakları'na hareket etti. Birliğin içinde iki bin beş yüz Triyanonlu, bin beş yüz Andoritli ve bin kadar Boselyonlu asker vardı. Bununla birlikte krallar, önemli savaşçılarının bazılarını da Güven Toprakları'nın korunmasında önderlik etmesi amacıyla gönderdiler. İlerleyen zamanlarda tanınacak yüzlerce önemli şahsiyet bu grubun içinden çıkacaktı.

Tulkas toplantıdaki beyanında, güney topraklarının kuzeyde olduğu gibi aciliyetle korunması gerektiğini belirtmiş ama diğer krallar bu karara sıcak bakmamıştı. Onlar güneyin güvenli olduğu kanısındaydı. Belki de buna inanmak istiyorlardı. Çünkü ikisi de yeni seçilmiş krallardı. Dalk ve Corkis'in ekonomik durumları da pek iyi değildi. Yeni askerler, yeni harcamalar ile birlikte halkın isyanını da getirebilirdi. İki kralda buna değeceğini düşünmediklerinden karara sıcak bakmadılar. Kuzeye asker göndermeleri ise aslında birazda halka göstermelik bir hareketti. Doğu halkları elbette krallarının ölümü karşısında adım atılmasını istiyordu. Ama bu adımların maliyeti onlara yansıtılmaya başlandığında nasıl tepki vereceklerini kimse kestiremezdi. Tulkas ise Quatra'nın yeni kralı Rulyen'in yapacakları hakkında endişelere sahipti. Uzak yollardan kulağına gelen haberlere göre Rulyen rahat durmayacaktı. Aldığı zaferler onun gözünü kör etmişti adeta. Sınır nedir bilmiyordu. Eskiden sadece Quatra'nın egemenliği için savaşan Quatra Kurtuluş Örgütü de amacından sapmış, özgürlüğü başkalarının topraklarında da arar olmuştu.

Malyen'de günler böyle diken üstünde gelip geçiyordu. Üç gün önce yurakların kralı Rauros ölmüştü. Onu Noraşak istilası sırasında öldürülen yurakların mezarının tam önüne gömdüler. Defnedilirken de soydaşlarından ayrılmamıştı böylece. Rauros'un vasiyetiydi bu. O asla gücünü halkını ezmek için kullanmadı. Daima fetih vizyonlu, durmak nedir bilmeyen bir kraldı. Kayıp Diyarlar'da uzun süreli yas ilan edilmişti ölümünden sonra. Görkemli bir tören hazırlandı büyük yurak kralı için. 39 yaşında vefat eden kralın, kendisinden yirmi yaş küçük oğlu Occoday, törende en başta hazır vaziyette bulundu. Dimdik durdu delikanlı yurak. Gözünden tek damla yaş gelmedi. Böyle olmalıydı da. Çünkü onun önünde önemli bir taht savaşı olacaktı artık. Liderlik, zayıflığı kabul edemezdi.

Löfer ise 5 Mart toplantısından sonra uzun bir süre Dalk'a gitmemişti. Sarkhrist'teki ihtiyarın yanına uğramıştı. Ondan Nauselom'un yaşadığını ve Dalk'a gittiğini öğrenince acele ile yola koyulmuştu. Ülkesine vardığında kaledeki askerlerin teyakkuzda olduğunu gördü. Muhafızlar iki katına çıkarılmış, her an gelebilecek Ekselon saldırılarına karşı hazırlıklar tamamlanmıştı.

O gece yağışlıydı. Dalk'ın Gekpol şehri yağmurun gücüne teslim olmuştu. Bir an korktu Löfer ailesi için. Kendi kendine: ''Umarım evden dışarı çıkmamışlardır.'' dedi. Şehrin pazarına girdiğinde ise korkusu artmaya başlamıştı. İnsanlar etrafta çığlık çığlığa bağırıyor, bulabildikleri barınakların altlarına sığınmaya çalışıyorlardı. Yürümek zordu. Şehrin zeminini kuşatan yağmur suyu, hareketi güç kılıyordu. Duraksadı Löfer. Bu ses tanıdık birine aitti. ''Yardım edin!'' diye bağıran kadın Löfer'in eşi Esser'den başkası değildi. Löfer telaşla hızını arttırmaya başladı. Sokağı döndüğünde karşılaştığı manzara onu şok etmişti. Oğlu Fetra bir ağacın gövdesine sıkıca tutunmuş, az uzağındaki annesine avazı çıktığı kadar sesleniyordu. Löfer acele ile oğlunun yanına geldi. Esser'in yanına ulaşmak ise mümkün değildi. Akıntı adeta baba-oğul ve Esser'in arasına sınır çizmişti. Olanca kuvvetiyle elini uzattı Löfer. Esser yakalamayı başardı uzanan eli ama artık takati kalmamıştı. Kendini yağmurun güçlü sularına bıraktı. Löfer hiçbir şey söyleyemedi. Dolu gözlerle eşinin sürüklenişini seyretti. O gece yağmur acımasızdı.

ON HANEDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin