7.KISIM,4.BÖLÜM-AKTESİL'İN MİSAFİRLERİ

98 68 0
                                    

''Saadvakas arkama geç çabuk! Seni korumaya yemin ettim. Sana bir şey olmasına izin veremem.'' dedi Toras. Saadvakas daha soğukkanlıydı. Ejderhaları Toras'tan daha iyi tanıyordu o. Lisan bildiği için Aktesil ile anlaşabileceğini düşünüyordu. Şunu belirtmek gerekir ki ejderhalar Malyen'de en tehlikeli yaratıklardır. Onlarla konuşmaya çalışmak bir tarafa yanlarından geçmek bile insanların en son isteyeceği şeydir. Ama Saadvakas'ın içinde uzun süredir yer alan bir korkusuzluk belirmişti. Bu da aslında Toras'ın sayesinde oluşmuştu. Ona hayatı boyunca kimse böylesine sahip çıkmamıştı. Amathus'ta uzun senelerini yalnız geçirmişti ve Toras gibi bir yoldaşı olmamıştı hiçbir zaman. Sakince Toras'a dönerek: ''Efendim, eğer bu yaratık isterse zaten ikimizi de öldürebilir. Şunun büyüklüğüne baksanıza. Zehrini bir kenara bırakın üzerimizden geçse bizi karınca gibi ezer. Bırakın onunla konuşmaya çalışayım. Belki bizi dinler. Aksi takdirde hiçbir kurtuluşumuz olmayacak.''

Toras söylenenleri kafasında hızlıca düşündü. ''Tamam senin dediğin gibi yapalım. Söylediklerinde haklısın. Ama dikkatli ol lütfen. Kendini riske atma. Ejderhanın sözlerinde gariplik hissedersen bana işaret ver ve hemen hızlıca kaçalım. Tabii ne kadar kaçabilirsek!'' Saadvakas fikirlerinin kabul görmesinden hoşlanmıştı. Efendisi olarak gördüğü Toras'ın dediklerini yapacaktı.

İki adım öne çıktı Amathus'tan gelen lisancı ve yüksek sesle: ''Oromme heltilis tesir?'' diye bağırdı. Ejderha bu sese karşılık kulaklarını yukarı dikti. Bir insandan ejder dilinde kelimeler duymak onu şaşırtmıştı. Çünkü Malyen'de ejder dilini bilen insan sayısı yüzü geçmezdi. Elbette Saadvakas'ın telaffuzunda yanlışlıklar vardı ama yine de ejderhaların anlayacağı düzeydeydi. Seneler boyunca kendileriyle konuşmaya çalışan binlerce canlı olmuştu ejderhaların. Devlerin bile ejderhalarla birebir münasebetleri olmuştur. Elbette hiçbiri doğru şekilde konuşamadı. Bazıları yanlış sözlerin bedelini koca ejderhanın midesine inmekle ödedi. Bazıları ise Esil Triyanon gibi onlarla konuşabilme fırsatını buldu. Ki Esil için Malyen'deki en şanslı insan diyebiliriz çünkü konuştuğu yaratık o zamanlar insanlar arasında ''Batı'nın Gazabı'' olarak isimlendirilen bir canlıydı.

Aktesil, derinden gelen bir sesle karşılık verdi: ''Narrin! Evet ortak lisanı biliyorum yabancı ama bu sizin hayatınızı kurtarmaya yetmez. Kimsiniz, neden ölümün topraklarına geldiniz? Yoksa arkanızda büyük bir ordu var da siz sadece öncü askerler misiniz? Hemen konuşun!''

Saadvakas'ın vücudunu ürperti sarmıştı. Dakikalar önce bedenini kaplayan güçlü duruş yerini şiddetli bir korkuya bırakmıştı. Bacakları titriyordu, elleri kontrolsüzce sallanıyordu. Sinir sistemi çökmüştü adeta lisancının. Toras onun bu durumunu dikkatlice izliyordu. Kaçmak için Saadvakas'ın işaretini bekledi. Zaman donmuştu sanki. Ve zamanın donduğu bu fotoğraf karesinde devasa bir ejderha, onun karşısında dikilen bir lisancı ve lisancının arkasında da endişeli şekilde bekleyen Triyanonlu vardı. Karşılarında bulunan bu devasa yaratığın onları öldürmesi sadece saniyelerini alırdı. Derince nefes aldı Saadvakas ve sonra konuşmaya başladı. ''Kudretli efendim ne ordusu? Hem sizin karşınıza hangi ordu çıkmaya cesaret edebilir? Biz kesinlikle size düşmanlık amaçlı gelmedik. Ben Untakas oğlu Saadvakas. Geniş Dağlar'daki Amathus'ta yaşarım. Nesillerce süre gelen bir mesleği icra ederim. Belki sizlerde benim dedelerimden ortak lisanı öğrenmişsinizdir. Bizler lisancıyız. Malyen'deki tüm ırklara ortak lisanı öğretiriz.''

Aktesil cevap verdi. ''Bana ortak lisanı öğreten adamın adı Rodvakas'tı. Ama o sadece öğretmekle kaldı. Hatırlıyorum, seneler seneler önceydi. Benden önce birçok ejderha uçarak gitmişti Amathus'a. Geldiklerinde konuştukları dil dikkatimi çekmişti. Daha çok dişi ejderhalar, yavrularıyla konuşurken bu dili konuşuyordu. Ama kulağa çok güzel geldiği göz ardı edilemez. Bizim dilimizi yavru ejderhalar çok zor öğreniyordu. Ortak lisandan sonra aileleriyle iletişimleri kolaylaştı. Ben de gitmiştim bunun üzerine doğuya. Rodvakas cesur bir insandı. Beni görünce korkmasını bekledim ama o istifini hiç bozmadı. Babam Zerberon'a da lisanı o öğretti. Ejderhalar asla Rodvakas'a zarar vermezdi. Çünkü o çok iyi biriydi.'' Saadvakas'ın bu sözler üzerine gözleri parıldamıştı.

''Rodvakas, benim büyük büyük dedem olur efendim. Babam Untakas, ona dair güzel hikayeler anlatırdı. Sizinle çok eskiden de olsa böylesine bir bağımızın olmasına çok sevindim. Emin olun ki bizler de Rodvakas gibi iyi insanlarız. İsterseniz ortak lisanı sizlere yeniden öğretebilirim. Yani eğer unuttuysanız demek istedim.'' Aktesil burnundan derin bir soluk aldı. "Ne yani sen bana yaşlı mı demek istiyorsun? Bak insanoğlu. Dilimizi biliyorsun ama bizleri tanıyamamışsın. Ejderhalar, siz insanlar gibi değildir. Yaşlı ejderhaların bile hafızası seneler öncesindeki olayları hatırlayabilir. Sen benim dilimi doğru telaffuz edemezsin ama ben bir insan gibi ortak lisanı konuşabilirim." dedi ejderha.

Ama nasıl olur, dedi Saadvakas. "Daha önce ortak lisanı öğrenen ejderhaları biliyordum. Her ne kadar bana dil öğrenmek için bir ejderha gelmemiş olsa da. Fakat anlayamadığım şu. Nasıl ortak lisanı bu kadar iyi konuşabiliyorsunuz? Daha önce insanların yanında yaşadınız mı?"

Sohbet ilerledikçe Toras'ın içi rahatlamıştı. Artık ejderha ile iletişim kurmayı başarmışlardı. Bundan sonra kötü bir sonuçla karşılaşmayı beklemiyordu. Aktesil, lisancının sorusuna cevap verdi: "Aferin sana insanoğlu, doğru bildin. Evet, insanların arasında yaşadım ben. Hem de sizin ulaşamayacağınız diyarlardaki insanlarla geçirdim zamanımı. Vaveyla'yı duymuşsundur belki."

Saadvakas: "Elbette. Vaveyla'yı herkes kadar ben de bilirim. Ama o diyarlara gitmek bir insan için çok zordur." dedi. Ejderha hafifçe gülümsedi. "İşte sizin gidemediğiniz topraklarda ben aylarımı geçirdim. İnsan çocukları yaşıyordu orada. Ortak lisanı onların yanındayken pekiştirdim. Konuşamıyorlardı. Bana yazılarla, çizimlerle anlattılar her şeyi. Her canlının görmeyi çok arzuladığı o yerlerde ben bizzat yaşadım." Duraksadı yeşil ejderha. Sonra bir anda gözlerini Toras'a çevirdi. ''Peki sen kimsin insanoğlu? Sende mi lisancısın diyeceğim ama kıyafetlerin ve arman daha çok Triyanonları andırıyor. Söyle bakalım yabancı.'' Toras cesaretini toplayıp konuşmaya başladı.

''Evet Triyanon'um. Bilginize hayran kaldım kudretli Aktesil. Bir ejderhanın hanedan armalarını bilmesi şaşırtıcı. Hala insanların içinde bile bunları ayırt edemeyenler var iken üstelik." dedi ve ejderhanın tepki vermesini bekledi. İstediğini alamayınca devam etti. "Ben Aryon oğlu Toras Triyanon'um. Babam Otonas'ın eski kralıdır. Darbe ile 1207'de öldürülmüştür. Ekselonlar, Otonas'ı ele geçirdikten sonra Malyen'de ne huzur ne de refah kalmıştır. Bu zulme dur demek için seneler önce yola çıktım. Yolculuğum esnasında bir kardeşimin öldüğü haberini aldım. İki kardeşim ve halamın yaşadığı umuduyla buralara kadar geldim. Tabii ki asıl amacım siz ejderhalarında yardımıyla Kasdron kalesini, Ekselonların başına yıkmak. Lütfen bizlere yardım edin.'' Aktesil heyecanlanmıştı. ''Yoksa sen Esil Triyanon'un soyundan mı geliyorsun?''

Evet, dedi Toras. Aktesil yeniden konuşmaya devam etti. ''Esil Triyanon, yaşayan ejderhalar arasında en yaşlımız olan Başınabuyruk Anberyon ile çok iyi birer dost olmuştur yıllar öncesinden. Ben onu tanırım, saygıyı hak eden birisiydi. Gelelim isteğine. Ekselonlardan nefret etmek için benim de sebeplerim var. Ama ben Darkos'tan sürgün yemiş bir ejderhayım ve hiçbir ejderha ben istedim diye senin safında yer almaz. Kayıp kardeşlerin ve halana gelince. Bu konuda belki sana yardımım dokunabilir.'' Toras ejderin sözleri üzerine umutlanmıştı.

ON HANEDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin