Her şey iki ay önce başlamıştı. Etena'dan, Qhelis'e gidip ticaret yapan Hazorlu esnaflardan biri Vorgules askerleri tarafından öldürülmüştü. Bu olay zamanla büyüyerek bağımsızlık mücadelesine dönüştü. Hatta yerli halkın bazı kesimi, olayı abartır noktaya gelmişti. Bunlar ellerine geçirdikleri Vorgules askerlerini ağır işkencelere maruz bırakıyorlardı. Askerlerin bazıları günlerce bir kafeste aç susuz bırakılıyor iken bazıları ise elleri kolları bağlı şekilde güneşin altında eziyet görerek hayata veda ediyordu. Hazorlular adeta gözü dönmüş bir boğa gibi kendilerinden olmayan insanlara saldırır olmuşlardı. Gün geliyor bazen esnaflar arasında dahi farklı milletten olanlar, Hazorlu esnaflar tarafından sözlü tacize uğruyordu. Bunun sonucunda ise isyana karşı çıkanların kapıları her gece çarpı şeklinde boyanıp, çetelerin saldırısına açık hale getiriliyordu.
Büyük bir göç başlamıştı Etena'dan. Özellikle şehirdeki Boselyonlar artık yönetimdeki başıbozukluktan dolayı doğuya göç etmeye başlamışlardı. Grup halinde giden Boselyonlulardan birisi ön tarafa çıkıp Hazorlu eşkıyalara seslendi: ''Senelerdir bu şehirde huzur içinde yaşıyorduk. Konseyde Etena'yı size bıraktılar işte. Daha ne istiyorsunuz?''
Eşkıyaların başı: ''Ha bize iyilik ettiniz sizler bunu yaparak öyle mi? Burası zaten bizimdi. Diğer tüm Quatra şehirleri gibi. Ama sizin krallarınız ne yaptı? Topraklarımızı işgal etti hem de sebepsiz yere. Şimdi sizin canınızı bağışlıyorsak işte önemli olan budur.'' Boselyonlu cevap verdi: ''Ne yapmış benim kralım? Sen Neils'e, Cillo'ya, Aram'a, Wuslin'e gittin mi hiç? Ben gittim ve gördüm. Oradaki insanlar sizden çok daha rahat yaşıyorlar. Çünkü oralarda Boselyon hakimiyeti var. Kimseye zulmedilmiyor. Peki siz ne yapıyorsunuz? Kendiniz dışındaki tüm diğer milletleri mağdur ediyorsunuz. Eğer benim kralım o şehirleri almasaydı şimdi oralarda da batı zulmü hüküm sürüyordu. Anlayın artık, anlayın! Sizin düşmanınız Boselyonlar, Triyanonlar veya Andoritler değildir. Sizin gerçek düşmanınız Ursula ve yandaşlarıdır.''
Eşkıyalar Boselyonlunun lafı üzerine çok sinirlendi ve onun üzerine yürümeye başladı. Liderleri ise onları uyardı: ''Bırakın gitsinler. Eğer biz şuan onlara zarar verirsek, halkın gözünde mağdur gözükürler.'' Boselyonlu grup hızlı adımlarla orayı terk etti. Ama eşkıya liderinin aklına kurt düşmüştü o an. ''Biz ne için ve kime karşı savaşıyoruz? Daha dün eleştirdiğimiz Nauselom'un gitmesini istiyorken şimdi yağmacı gibi evlere saldırır olduk.'' fikri sürekli beynini kemirir olmuştu. Kendi düşüncelerini, eşkıyaların yaptıkları bir toplantıda da dile getirmişti lider. Aylardır devam eden mücadele sonunda sarf edilen bu sözler grubun bazı üyelerini rahatsız etmişti. Lider oracıkta Hazorlu bir isyancının kılıç darbesiyle katledildi. Hazorluların farklı seslere tahammülü yoktu. İsyan ateşi artık ülkenin her yerine yayılmaya hazırdı.
Şimdi de olayın arka yüzünü anlatalım. Yani nasıl bu hale gelindiğini. Kargaşalar başlamadan önce Etena'daki Hazorlu bir grup Quatra'nın yeniden Hazorluların yönetimine geçmesi için Quatra Kurtuluş Örgütü'nü kurdu. Örgütün başı Rulyen Hazor'du. En son yapılan Quatra çıkarmasında annesi, babası ve kardeşi kılıçtan geçirilmişti. 5 Mart'ta alınan konsey kararları onu rahatsız etmişti. Rulyen'e göre Quatra yalnızca Hazorlarındı ve öyle de kalmalıydı. İsyan çıkarıp işgalci devletleri topraklarından atmalıydı. Bunun içinde büyük ses getirecek bir olaya ihtiyacı vardı. Birkaç arkadaşı ile ormanda öldürdükleri Vorgules askerlerinin kıyafetlerini giyip Hazorlu bir esnafa Qhelis'te pusu kuruldu. Böylece amaçlanan kıvılcım ortaya çıkabilecekti.
Rulyen, vatanın kurtarılması için kendi milletinden kurbanlarda olabileceğine inanıyordu ve bu yüzden o gün Hazorlu esnaf öldürüldü. Kısa süre sonra Etena çalkalanmaya başladı. Halk öfkelendikçe Rulyen taraftar topluyordu. İnsanları bağımsızlığa öylesine inandırmıştı ki Rulyen, birçok Hazorlu küçük çocuğunu dahi örgüte gönderiyordu. İki ay içinde bin beş yüz kişilik ordu savaşa hazır hale gelmişti.
İlk olarak Qhelis ve İlenti şehirlerine saldırıldı. Buralarda hapis edilmiş Hazor askerleri kurtarılıp ordu genişletildi. Quatra şehirlerinde bulunan diğer hanedan askerlerinin sayıları herhangi bir savaş için yeterli değildi. Zaten bu askerlerin Quatra'da bulunma sebepleri savaşmak değil, ülkelerinin sahip olduğu şehirlerin güvenliğini sağlamaktı. Etena'nın isyan edebileceğini kimse düşünmemişti.
Takvimler 1230'un Ekim ayını gösterdiğinde Hazorlar, Etenalı büyücülerinde yardımıyla komşu altı şehri ve Wuslin'i zapt etmeyi başarmıştı. Etenalı büyücüler, aslında Hazorlu halkın dahi sevmediği bir etnik gruptu. Eskiden yurakların şuan yaşadıkları Kayıp Diyarlar'da yaşarlarmış. Ancak yurakların zulmünden öyle etkilenmişler ki kendilerini hem insanlardan hem de Malyen'de yaşayan tüm canlılardan soyutlar hale gelmişler. Zaman içinde doğuya göç edip Quatra'nın Etena şehrine yerleşmişler. İlk başlarda güneyde de yaşayanları olmuş ama bu şehirlerin insanları da onları dışlamış. Sonunda ülke genelinde yaptıkları toplantılar sayesinde cemaatlerini Etena'ya tamamıyla taşımışlar. Ayrıca onlara göre ülkenin ilelebet başkenti de Angalos değil, Etena'dır. Etena halkı Quatra'nın diğer milletlerine göre daha vurdum duymaz bir yapıya sahiptir. Bu da büyücülerin bölgeye rahatlıkla yerleşmesinde etkili olmuştur.
Quatra'da yaşanan bu olaylar kısa süre sonra Otonas'taki kral Ursula'nın kulağına kadar geldi. Tepkisini şu sözlerle dile getirdi: ''Küçük sünepeler! Etraflarına birkaç adamı takarak Quatra'da elde ettiğim muazzam zaferleri gölgeleyeceklerini zannediyorlar. Kim var bunların başında?'' Muhafız: ''Rulyen adında, orta boylarda, uzun saçlı birisi kralım. Ailesi Quatra çıkarmasında öldürülmüş.'' dedi. Ursula homurdandı: ''Hmm şu Nauselom'un bahsettiği kişilerden biri olmalı bu. Ne yani aileni kaybettin diye koskoca krallar kralı Ursula'ya kafa tutulur mu ama değil mi? Manyak mıymış bu adam?'' dedi ve o iğrenç kahkahasını savurdu kral. Sonra sorusuna cevap beklemeden: ''Hemen oraya en çabuk ulaşacak birlikleri hazırlayın. Beni iyi dinle! Sağ kimsenin kalmasını istemiyorum. Quatra yeterince canımı sıkmaya başladı. Her ay Angalos'un güvenliği ile ilgili mektup geliyor buraya. Artık bunları istemiyorum. Otonas'ın gücünü öyle bir hissetmeliler ki bizim olduğumuz hiçbir yere göz dikmeyi dahi akıllarından geçiremesinler. Anladın mı beni?'' dedi. Muhafız: ''Evet efendim!'' diyerek huzurdan ayrıldı.
En hızlı takviye olarak warglar düşünülürdü fakat Zoki'ye yapılan en son saldırıda Ekselonlar bu güçlerini kaybetmişti. Ottasur'dan ise bir haber yoktu. Filleri düşündü Ursula ama filler oraya getirilene kadar Hazorlar adayı çoktan kontrol altına alırdı. Piyadelerin ise büyük bölümü kuzeydeki Güven Topraklarındaydı ve ne olursa olsun bu vaziyette oradan ayrılmamaları gerekliydi. Geriye tek seçenek kalıyordu. O da devlerdi. Fakat Otonas'ta yeterli dev yoktu bu yüzden Belin Denizi'ni aşıp Kayıp Diyarlar'a gidilmeliydi.
Devasa büyüklükte gemilerle Belin Denizi aşıldı. Ekselon askerlerinin başında Orfos denilen bir kumandan vardı. Orduda daha yeniydi ama kısa sürede Ursula'nın güvenini kazanmıştı.
Gemilerin Kayıp Diyarlar'ın kuzeyine indiğini gören bir dev, Ekselon birliğinin karşısına çıkıp geliş nedenlerini sordu. Devlerin topraklarında başkent yoktu. Kuzeydeki kıyılara elli mil uzaklıkta, taşlardan yapılmış kocaman bir tahtta liderleri otururdu. Heybetli Bohan denilen kralları senelerdir Ekselonlara, ihtiyaç durumunda asker gönderirdi.
Adaya varan birlik, tahta ulaşmak için izin talep etti. Bohan bilgiyi getiren devi, Ekselon askerlerini çağırması için tekrar geri yolladı. Orfos ve askerleri üç gün kıyıda bekledikten sonra gelen izinle birlikte Bohan'ın huzuruna çıkmak için harekete geçtiler. Quatra'da ise gün geçtikçe bağımsızlık alevi her yeri sarmaya devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ON HANEDAN
FantasíaON HANEDAN On Hanedan, bir Türk fantastik kurgu romanı. Yerli yazarlarımızın ısrarla uzak durduğu bu tür, aslında okuyucuyu daima diğerlerine göre daha çok cezbetmiş ve merak uyandırmıştır. Kitap uyarlaması fantastik filmlerin aldığı ilgi ve teveccü...