Birlik, yavaşça taştan tahtın önüne kadar geldi. Bazı askerler ilk defa dev görüyordu. Boylarının ortalaması iki buçuk metreyi bulan bu yaratıklar, güçlü ve kuvvetli bir ırktı. Devler boy ve cüsse olarak trollerden daha büyüktür. Bu konuda Malyen'de yaşayan en iri ikinci kara canlısı olarak görülebilirler. (Birincisi elbette ejderhalardır.) Tabii ki bu genelleme yapılarak söylenmiş bir sözdür. Bazı ırkların istisna büyüklükte örnekleri Malyen'de daima karşımıza çıkmıştır. Mesela tüm yetişkin insanların boy ortalaması aşağı yukarı 1.75 iken, Angon Triyanon bunun çok üzerindeydi. Yine warglar cüsse olarak gergedanlara benzese de Ottasur'un yapısı onlardan ayrılıyordu. Devler de normal şartlarda en büyükler arasına daima girmiştir. Kitaplar, eskiden yaşamış daha uzun boylu devlerden de bahseder ama bunlar birçok tarihçi tarafından kabul görmez. Bunun dışında devler, troller gibi az saçlı değildir. Genellikle kıllı yaratıklardır. Saçları omuzlarına kadar uzanır ve çoğunun ki dalgalıdır. Bu zamana kadar Malyen'de yaşamış hiç kimse dümdüz saçlı veya kıvırcık saçlara sahip bir deve rastlamamıştır. Kitaplarda da zaten böylesine rastlanmaz. Yine trollerden farklı olarak sakalları gür ve uzundur. Bıyıkları kalındır. Gözleri iri ve büyük, burunları sivri olmamakla birlikte geniştir. Devler, trollerin aksine ayakkabı giyerler. Troller doğduklarından itibaren yabani bir hayat tarzı yaşar. Bu yüzden normal vücutlarını örten kıyafetleri dışında ayakkabı, zırh, başlık kullanmazlar. Onların derileri çok kalındır. Ayaklarına yerdeki herhangi bir nesne fazla zarar vermez. Devlerin derileri ise insanlardan daha kalın ama trollerinkinden daha incedir. Bu yüzden ayakkabı giyerler. Trollerde sosyal sınıflar yoktur. Herkesin bir ailesi vardır ve sadece onu korumak için yaşarlar. Yiyeceklerini doğada karşılayıp aç kaldıklarında çevrelerinde hangi canlı varsa ona saldırırlar. Devler ise kendi aralarında meslek dallarına ayrılmışlardır. Terzi, çiftçi, tüccar gibi. İşte o büyük ayakkabılar da bizzat dev terzilerinin marifetli ellerinden çıkar.
Şimdi konumuza dönelim. Orfos, birlikleri ile usulca yanaştı Bohan'ın yanına. Bunu yaparken bir taraftan da gözleri ile devleri süzüyordu. Çünkü atılabilecek yanlış bir hareket ve bunun karşılığında Bohan'ın vereceği bir talimat tüm birliğin sonu olabilirdi. Elbette bunun karşılığı da olacaktır. Bohan, Ekselon elçilerini öldürürse bu Ursula'ya savaş açmak anlamına gelir ki, kazanan asla devler olamaz. Ama Orfos yeni olduğu için Ekselon hanedanının siyasi gücünü tam bilmiyordu. Bu yüzdendir ki yüzünde tedirgin bir hal takınmıştı.
Tahtın sağ ve sol tarafında bulunan ikişer dev, gözlerini Ekselon birliklerinin üzerine dikmişti. Koca gözleriyle adeta askerleri yiyecek gibi bakıyorlardı. Genel itibariyle kıyafetleri çok pasaklı görünmüyordu. Hatta bazı devler Ekselonların geleceğini duyunca saç ve sakallarını taştan yapılma tarakları ile taramışlardı. Sadece içlerinde adı Turk olan bir dev kötü ve özensiz görünüyordu. O daima insanlarla devlerin ilişkilerine karşı çıkmıştı. Ve o yüzden askerlerin gelişine özel hiçbir hazırlığı yoktu. Onlardan korkusu da yoktu.
Orfos, askerlerin arasından sıyrılarak Bohan'ın karşısına kadar yanaşacağı anda Turk koca koluyla onu engelledi. ''Sen aciz insanoğlu nereye gidiyorsun bakalım? Bohan'a yaklaşamazsın. Sizi buraya gönderen kralınız devleri iyi belletememiş galiba. Bizler bu toprakların hakimiyiz ve sen, Ekselon askeri de olsan başka bir hanedana da mensup olsan bize saygı duyacaksın insanoğlu. Siz krallarınızın dibine kadar gidebiliyor musunuz? Yoksa o kibirli kralınız sizi odasına bile almıyor mu ha söylesene insancık.'' Orfos aniden bir adım geriye ilerledi ve: ''Pekala senin dediğin gibi olsun koca oğlan. Bizler buraya bozgunculuk yapmaya gelmedik.'' dedi.
Bohan gür sesiyle: ''Turk'a aldırma sen. O aramızda en genç ve agresif olanımızdır. Şimdi tanıt kendini. Otonas'tan onlarca elçi gelir bana. Ama seni ilk defa görüyorum insanoğlu.'' dedi.
''Benim adım Orfos. Otonas tahtının sahibi Ursula adına size bir haber getirdim. Kral sizin Quatra'da savaşmanızı emrediyor.''
Devlerin arasından tekrar Turk araya girdi: ''Bu zamana kadar hiçbir elçi Kayıp Diyarlar'a emir telakkisiyle gelmedi. Sen yerden bitme insan, bizleri ne zannediyorsun? Sizin köleniz mi? Hayır hayır, siz insanlardan emir almayız biz. Hele ki bu sefer bizi sokmak istediğiniz yer tam bir bataklık. Artık yeter, dediklerinizi kabul etmiyoruz kralına böyle ilet.''
Bu sözler devler arasında kargaşaya sebep olmuştu. Hep bir ağızdan dev lisanında: ''Ut bot lul.'' diye haykırıyorlardı. Genç Turk sözleriyle etrafındakilerin desteğini kazanmıştı. Kargaşayı fark eden Bohan: ''Susun!'' diye kükredi. Kükremeyle birlikte Ekselon askerleri korkudan silahlarına davrandı. Orfos hemen gözleriyle askerleri uyardı ve eliyle kılıçlarını indirmeleri emrini verdi. Bohan, Orfos'a dönüp konuşmaya başladı.
''Söylediklerin sert cümleler. Biz devler emir cümlesini duymak istemeyiz. Çünkü bizler atamız Zoak'tan beri özgür yaşadık. Sizlere olan yardımlarımız gözünüzü boyamasın. Sadece çıkar ilişkisi bizimkisi. Anladığım kadarıyla bu konuda bilgin yok. Yeni olduğun için maruz görülebilir. Gelelim kral Ursula'nın çağrısına. Otonas'ın davetini her daim yerine getirdik, yine getireceğiz.''
Orfos bu cevabı alınca karşılık verdi: ''Bilmeden siz devlerin tepkisine sebep oldum, kusura bakmayın. Dediğiniz gibi komutanlığa yeni atandım. Şimdi ben ordumu alıp gidiyorum. Sizler için otuz gemi ve onları sürecek otuz kaptan bırakacağım. En kısa sürede hazırlanıp Hasem Düzlüğü'nde olmanız gerekiyor. Sizleri Sadiser'de yeni gemiler bekleyecek. Çıkartmayı Çurh şehrine yapacaksınız. Ve elbette bu fedakarlığınız karşılığında Ekselon hanedanı sizi bu sene de ödüllendirecektir.''
Devler sinirlenmeye başlamıştı. Birbirleriyle dev lisanında gürültülü şekilde konuşuyorlardı. Askerler dikkatlice devleri izliyordu. Orfos cümlelerini bitirince askerlerine işaret verdi ve oradan ayrıldılar.
Turk çok sinirlenmişti. Bohan'a dönüp: ''Neden onlara yardım ediyoruz? Biz onlardan daha güçlüyüz. Neden bu zillete katlanıyoruz? Dedemiz Zoak, Otonas'a boyun eğmedi, biz neden eğiyoruz? Anlat bana Bohan, anlat! Ne çıkarımız var ki onlardan, gereksiz yere kanımızı döküyoruz senelerdir. Bir fikrim var. Hazır gemileri de bize bırakmışlar iken kaptanları öldürüp rotayı Otonas'a çevirelim. O güçlü gemilerle orayı günlerce dövüp, birliklerimizle başkentlerini yerle bir edebiliriz.'' dedi. Bohan karşılık verdi:
''Ne zamandan beri kararlarım sorgulanıyor. Daha gençsin Turk ve bilmediğin çok şey var. Bahsettiğin planı dedelerimizin yapmadığını mı zannediyorsun? Zoak'tan bahsediyorsun bana kalkmış. Onun zamanında Ekselonların başında böylesine zalim birisi mi vardı söyle bakalım. Otonas kaleleri çok güçlüdür. Ben orada Ekselonların da Triyanonların da hüküm sürdüğü zamanları hatırlarım. O surlar dışarıdan yıkılamaz. Ayrıca biz devler Malyen'de rahat içinde yaşayabiliyorsak bu birazda Ekselonların sayesindedir. Her sene iki kez Kayıp Diyarlar'a erzak gönderilir Otonas'tan ve bu erzaklar satılır pazarlarımızda. Ama sen tabii yediğin yiyeceğin nereden geldiğini sorgulamadın hiçbir zaman. Ben ne dediysem o olacak. Üç gün içinde hazırlanıp yola çıkacağız.''
Ordu, bir cumartesi sabahı yola çıktı. Limanlara geldiklerinde onları görkemli Ekselon gemileri bekliyordu. Yüzlerce dev otuz gemiye bindi. Bir hafta süren yolculuk sonunda Hasem Düzlüğü'ne ulaştılar. Ordu Bohan'dan aldığı emirleri kesinlikle sorgulamıyordu. Devler arasında savaşı istemeyen tek birisi vardı o da Turk'tu. Ve patlamaya hazır bomba gibi öfkeyle yol alıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ON HANEDAN
FantasíaON HANEDAN On Hanedan, bir Türk fantastik kurgu romanı. Yerli yazarlarımızın ısrarla uzak durduğu bu tür, aslında okuyucuyu daima diğerlerine göre daha çok cezbetmiş ve merak uyandırmıştır. Kitap uyarlaması fantastik filmlerin aldığı ilgi ve teveccü...