10.KISIM,3.BÖLÜM-KARA ANBERYON GELİYOR

84 57 0
                                    

Gatvoreon, üç gün önce Otonas'ın en batıdaki şehri olan Dorteron'un surlarının önüne kadar gelmişti. Güney cephesine hayati bir bilgi ulaştıran bu ejderha, aynı zamanda yurak askerlerinin yardımcısı olacak yirmi kişilik dev ordusunun oluşmasına imkan tanımıştı.

Bu ejderhanın kimliği ile ilgili farklı hikayeler anlatılır. Kimileri onu, çok eskilerden beri Anberyon'un korkusundan sadık hizmetçisi olmuş ve liderinin himayesinde yaşayan bir ejderha olarak tanımlar. Uzun zamandır Kara Anberyon'un yanında yaşadığı bilgisine vakıfız. Ama bunu hangi sebeple yaptığını bilemiyoruz. Bazıları ise Gatvoreon'un küçük yaşlardayken, daha alevinin filizleri gövdesinde harlanmamış iken Anberyon'u uzaktan uzağa takip ettiği ve ona hayranlık duyduğunu anlatırlar.

Kara Anberyon'un tam olarak hangi yıl doğduğunu bilemesek de yaşamının M.Ö. den (Malyen'den Önce) binlerce yıl ötesine dayandığını kanıtlayacak onlarca delil sunabiliriz. Gatvoreon'un ise 513 yılında yumurtasından çıktığı Kasdron kütüphanesindeki kitaplarda yazılıdır. Şimdi okurların aklına şu soru gelebilir. Nasıl oluyor da insanlar, ejderhaların doğum yıllarını takip edebiliyor? Buna şöyle cevap verebiliriz. Bilindiği üzere ejderhaların yaşadıkları yerler, Malyen'in insan yurtlarından fersahlarca ötede. Eskiden bu iki ırk birbiri ile daha iç içe iken zamanla yaşanmış olaylar ejderhaları uzak diyarlara sürükledi. Ama aslında gerçek şu ki insanlar asla tam anlamıyla ejder ırkından habersiz kalmadı. Otonas'da Ekselon hükmünden çok daha eski tarihlerde insanlar, her yıl bir kere olacak şekilde batıdaki Ölü Topraklara tarihçiler gönderirdi. Bu tarihçiler belli aylarda ejderhalar ile ilgili araştırma yapıp özellikle de doğumlarını kayıt altına alarak kitaplara aktarırdı. Elbette kısıtlı sürede tüm ejderlerin doğum tarihlerini kaydedemezlerdi. Sadece o vakitte denk gelen doğumlar kaleme alınıyordu. Gatvoreon da doğum yılı bilinen ejderhalardan yalnızca biridir.

Velhasıl en başa dönersek yani Gatvoreon'un Anberyon'a hayranlık duyduğu için onun peşinden gittiği iddiasına. Anberyon ile Gatvoreon'un arasında yaş olarak büyük bir fark vardır. Ve bu da onun Kara Ejderhayı izleyip hayranlık duyma ihtimalini azaltıyor. Çünkü ejderhalar sadece gençlik yıllarında hareketlidir. Bu dönem onların 2000 ile 2500 yaşları arasında oldukları dönemdir. Anberyon bu yaşlarda iken Gatvoreon'un dedesi bile daha doğmamış olabilir ve yine bu yüzden kara ejderhanın o ihtişamlı dönemlerine denk gelip hayranlık duyması imkansızdır. Diğer ihtimal ise; yani Gatvoreon'un korkusundan veya kendisine bir koruyucu aramasından ötürü Anberyon'un yanında olma tezi, daha kuvvetli görünüyor. Çünkü genç ejderhalarda bu çok sık görülür. Kendilerini, daha büyük yaratıklardan korumak için himaye ararlar. Ve Malyen'de Kara Anberyon kadar güçlü bir canavarın himayesine girmek de kulağa mantıklı geliyor.

Geldiği günden beri surlara fazla yaklaşmadı Gatvoreon. Genelde zamanını kuzeyde bulunan büyük mağaraların içinde geçirmişti. Bu mağaralar Uzun Vadi'nin batısında kalıyordu ve bulundukları dağlardan ötürü oldukça genişti. Bölgede yaşayan özgür halklar, vadinin batı tarafına gidemezdi. Çünkü vadinin etrafındaki dağlar çok yüksek ve dikti. Bu durum özgür halklara her ne kadar dar bir alanda yaşama fırsatı tanıyor olsa da aynı zamanda güvenlikleri için vazgeçilemez bir unsurdu. Asırlarca hiçbir insan hanedanı, kolay kolay Vadiye savaş açmaya cesaret edememişti. Çünkü özgür halkın sayısı, hanedanlara göre az olsa da bölgenin dar bir girişe sahip olmasını lehlerine çevirmeyi iyi biliyorlardı. Kudretli Angon gençlik yıllarında vadiye savaş açmış fakat o bile, yaşadıkları coğrafyada strateji uzmanı olmuş özgür halklarını boyunduruğu altına alamamıştı. Ursula ise onlara savaş değil anlaşma teklif etmişti. Doğu halkları ile yapacağı büyük mücadelede arkadan gelebilecek bir saldırıyı önlemek için özgür halka Otonas'ın kuzeyinde büyük iltimaslar tanımıştı.

Ve günler 18 Mayıs 1248'i gösterdiğinde artık beklenen an gelmişti. Batıdan tüm görkemiyle birlikte kapkara bir ejderha yaklaşıyordu. Bu Kara Anberyon'du. Kanatları o kadar büyüktü ki neredeyse onları hareket ettirmesi dakikaları bulacaktı. İçi öfke doluydu. Gözleriyle uzaktan etrafı süzdü. Surlar on kilometre kadar uzağındaydı ama onun gözleri Dorteron'da ne olup bittiğini görebilecek düzeydeydi.

Bu kadim yaratık belki de Malyen'de yaşayan tüm canlıların ölmeden önce bir kez görmek isteyeceği türdendi. Zaten doğu halkları içinde tarihine bağlı olan yaşlılar, arada sırada çocukları etraflarına toplar ve onlara başta Kara Anberyon olmak üzere önceden yaşamış efsanevi ejderhalardan bahsederlerdi. Ama çocuklar anlatılan onlarca ejderhayı bir kenara bırakıp en büyük ve en çok ses getiren Anberyon'u merak ederlerdi. Onlardan biri de şüphesiz ki Moras'tı. Ve şimdi çocukların rüyalarını süsleyen ejderha, büyük yıkım için harekete geçmeye hazırdı.

Anberyon, Gatvoreon'u bulabilmek amacıyla ejderhalara özel derinden bir ses çıkardı. Bu ses öylesine şiddetliydi ki karşı taraftaki Ekselon askerlerini korkuya gark etmişti. Dorteron surları üzerindeki alarmın rengi, aniden kırmızıya döndü. Muhafızlar hep bir ağızdan: ''Ejderhalar geliyor! Savaş makinelerini hazırlayın! Askerler, pozisyon alın!'' diye bağırıyorlardı. Ama Anberyon kendini mevzideki büyük ağaçların arasına girerek çok iyi kamufle etmişti. Ekselon askerleri ellerini kaşlarının üzerine koyup etrafı kolaçan ediyordu. Fakat görünürde herhangi bir şey yoktu.

Saniyeler sonra Gatvoreon plan üzere havada uçmadan, yerde yürüyerek sesin geldiği yöne doğru gitti. Ve kısa sürede Anberyon'a ulaşıp şöyle dedi: ''Kıymetli efendim. Verdiğiniz emir üzere buraya kadar ki tüm köyleri yakıyordum. Ta ki Toras adında bir insan karşıma çıkana kadar. Sizinle de konuşmuş. Amaçlarımızın ortak olduğunu düşünerek en son ulaşmış olduğum Azhur şehrini yıkmadım. Ve ondan sonra da insanoğlunun isteği üzere geri kalan şehirlere zarar vermedim. Eğer beni yaptıklarımdan dolayı suçlu görüyorsanız, cezamı hemen kesebilirsiniz.'' dedi.

Gatvoreon efendisine yalan söyleyebilirdi. Anberyon sahaya çok geç geldiği için olan bitenden haberi yoktu. Ama Gri Ejderha dürüst davrandı. Efendisine aşırı derecede bağlıydı ve Anberyon'un emirlerini bizzat yerine getirememiş olsa da ona yalan söylemeyi kendine yakıştıramadı. Boynunu eğip gelecek cevabı bekledi. O devasa kalbi korku içindeydi. Batı'nın Gazabı ile muhatap oluyordu. Ve her ne kadar Malyen'in en güçlü ırkına mensup olsa da karşısındakinin heybeti Gatvoreon'u küçültüyordu.

Anberyon sakindi. Devasa gözlerini kaldırıp Gri Ejderhaya baktı: ''Hayır! Amacıma ulaşana kadar hiçbir ejderhayı öldürmeyeceğim. Sözlerimi dinlemeyerek hata yapmışsın. Üstelik emirlerimin sorgulanmasından hiç hoşnut olmadığımı bile bile insanoğlunun sözünü benimkinden üstün tutmuşsun." Gatvoreon'un içi ürperdi. Sözler ona ağır gelmişti. "Asla kıymetli efendim. Sizin sözünüz yanında başka mahlukatın lafının ne kıymeti vardır. Ama ben Toras'ın sözlerinin, sizin gayenize daha da fayda sağlayacağını düşündüm. Hem sizin geçmişte Esil Triyanon ile olan dostluğunuzu biliyorum."

Anberyon aniden sinirlendi. Esil'in hikayeleri onda çok derin bir yerlerdeydi ve bunları başkasından duymak hoşuna gitmiyordu. "Esil hakkında bir daha konuşmanı istemiyorum. Neyse ki seni bunca zamandır verdiğin hizmetten ötürü affedeceğim. Şimdi beni iyi dinle. Mademki bu işte insanlara yardım ettik bir kere, o zaman devam edeceğiz. Sen, Talidron'a gidip doğudan gelen orduya yardım edeceksin. Otonas'ın batısını ben hallederim.''

Gatvoreon, kuzeye doğru kanat çırpmaya başladı. Kara Anberyon ise tüm hızıyla Dorteron surlarına doğru ilerliyordu.

ON HANEDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin