10.KISIM,10.BÖLÜM-ÖLÜM

102 60 0
                                    

Tarihler 3 Ocak 1249'u gösteriyordu. Kara Anberyon haftalar sonra nihayet Kasdron'a doğru uçmuştu. Bu süre zarfında önce kuzeydeki Otonas şehirlerini zapt etmiş, daha sonra ise alev toplarıyla yardım yollarını harap etmişti. Koca ejderha, gelir gelmez Kasdron kale kapısını yıkarak doğu ordusunun içeri girmesini sağladı önce. Sonra ise kara şövalyelerin eğitim sahasını hedef aldı. Onlarca Ekselonlu şövalye bu saldırıda yanarak hayatını kaybetti. Ama tüm bunlar yaşanırken elbette defalarca saldırıya uğramıştı devasa ejderha. Artık, Otonas'a olan kin ve nefreti de azalmıştı. Daha fazla bu semalarda gezmesi, tıpkı Gatvoreon gibi onun da sonunu getirebilirdi. Çünkü Kasdron'da halen onu alt etmeye yetecek kadar askeri teçhizat bulunuyordu. O zaten bir anlık öfkeyle gelmişti onca yolu. Yumurtasına zarar verenleri görmüş ve küplere binmişti. Anberyon, doğu halkları gibi Ursula'yı öldürmek için gelmemişti Otonas'a. İlk amacı intikam almaktı. Biraz da Toras'a (Esil Triyanon'un torunu olduğu için) duyduğu samimiyetten ötürü yardımcı olmak istemişti belki. İçinin soğuduğunu ve ayrıca kendine düşen görevi yerine getirdiğini varsayarak yuvasına geri döndü.

Toras'ın ordusu ise Ursula'nın evinin önüne kadar gelmeyi başarmıştı. Evin avlusunda Ekselonlar, varları yoklarıyla savunma yapıyordu. Kalenin biraz dışında ise havada uçuşan oklar, mızraklar, mancınık topları adeta göğü deliyordu. Kıran kırana bir mücadele vardı ortada. Nihayet Averreos ile Ectais karşı karşıya geldi bir ara. Averreos: "Kimsin sen yabancı? Çok zamandır karşıma senin gibisi çıkmamıştı. Basit bir köylü olmadığın aşikar." dedi. Ectais: "Ben Ottasur'un katiliyim. Senin de katilin olmak için geldim. Tulkas'ı öldürdüğün kadar kolay geçmeyecek bugün. Kaçıp gitmeliydin Averreos. Uzaklara gitmeliydin. Çünkü meşhur Ectais senin canını almaya geldi." Bunlar kendini dev aynasında gören bir askerin boş lakırtıları değildi. Averreos bunun farkındaydı. O yüzdendir ki rakibini ciddiyetle dinledi. Ve: ''Ottasur'u öldüren asker sensin ha! Ben onu seneler öncesinde bir turnuvada affetmiştim. Yani Malyen'de bunu başarabilen tek kişi sanma kendini. Şimdi karşında bileği bükülemez bir savaşçı var. Hadi bakalım görelim marifetini.'' dedi.

Ectais kılıcını adeta samuray edasıyla sallıyor ve Averreos'a hücum ediyordu. Ama Averreos bu darbeleri ustalıkla karşılamayı başarıyordu. Ectais kendi kadar hızlı düşmanına dakikalarca saldırdı. Bu arada avluda artık askerler birbirine girmiş vaziyetteydi. Neredeyse adım atacak yer kalmamıştı. Ectais kalabalığın içine daldı. Averreos da peşinden gelmeye başladı. Bir ara ensesinden yakaladı Ectais'i ve yere savurdu. Toras, Ectais'in zor durumda olduğunu görünce askerlerin arasından hızla geçerek Averreos'a müdahale etmeye çalıştı. Ama Averreos, Toras'a şiddetli bir tokat attı ve onu da yere düşürdü. Bu sefer Occoday koştu olay yerine. Onu da zırhından tutup yere çaldı. Fakat Averreos'un unuttuğu bir şey vardı. Toras ve Occoday'ın ona saldırmalarının tek sebebi yer de yatan Ectais'in toparlanmasını sağlamaktı. Occoday'ın yere düştüğü andan hemen sonra Averreos, Ectais'in hamlesiyle sağ kolunun eklem yerinden tamamıyla koptuğunu hissetti. Avazı çıktığı kadar bağırdı komutan. Fakat tek koluyla bile deli gibi, yerde bulunan Ectais'e vurmaya devam etti. Sonra araya farklı askerlerin girmesi ile ortalık bir anda karıştı. Saniyeler sonra ise kan kaybından bitkin hale düştü güçlü komutan. Onun bu halini gören Toras, fırsattan istifade Averreos'un yanına gidip kılıcıyla kafasını gövdesinden ayırdı.

Toras savaşa devam ederken aniden bir askerle sırt sırta geldi. Arkasına hızlıca dönüp düşman mı dost mu olduğuna baktı. Gördüğü manzara karşısında yüzünde güzel bir tebessüm oluştu. Karşısındaki kişi, seneler önce Quatra'da omuz omuza çarpıştığı Pavudyo Boselyon'du. Göz göze geldiler ve birbirlerini tanıdılar. Ama daha tek kelime dahi kuramadan etrafları düşmanla çevrildi ve çarpışmaya devam ettiler. Toras mücadelenin en şiddetli olduğu bir anda bakışlarını ileriye doğru çevirdi ve merdivende onu dikkatle izleyen birini fark etti. Bu Ursula'ydı. Hızlıca peşine düştü. Doğu orduları, kral evinin hemen önünde savaşıyordu. Toras ise içerideki gardiyan odasına kadar gelmişti ve zalim kral ile baş başaydılar. Diğer askerler avluda savaşmaya devam ediyordu.

''Gel bakalım Aryon'un son varisi. Sen de geberince acaba kim bu başı bozuklara önderlik edecek!'' dedi Ursula. Toras: ''Sen onu düşünme Ursula. Senin gibi alçak krallara karşı oluşturulacak bir orduya daima liderler bulunur Malyen'de.'' dedi.

Ursula süratle koşup Toras'a omuz attı. Toras odadaki masanın üzerine düştü. Ardından kral, kılıcıyla Triyanonlu üzerine darbeler indirmeye başladı. Toras saldırılardan kaçmak için kendini bir sağa bir sola atıyordu. Sonunda Ursula'nın elini tutup darbeleri durdurmayı başardı. Bu sefer sert bir kafa darbesiyle Ursula'yı yere yıktı. Ağzından kan geliyordu Ekselon kralının. Ama o hala gülmeye devam ediyordu. Bir anda dışarıdaki sesler yaklaşmaya başladı. Ordu artık içeriye kadar girmeyi başarmıştı. Toras, kafasını kaldırıp gelenlere baktı. Bu fırsattan yararlanan Ursula yavaşça kalktı ve duvarda asılı olan mızrağı Toras'a fırlattı. Mızrak Toras'ın sağ bacağını adeta parçalarcasına deldi. Ursula hemen odadan çıkıp kaçmaya başladı. Yorgunlukla kendini, tahtının olduğu salona attı. Orfos da oradaydı ve ona dönüp: ''Toras'ı öldüremedim ama bir bacağını koparmayı başardım. Kalenin her tarafı sarıldı Orfos. Hadi çabuk! Gizli geçitten kaçalım!'' dedi.

Ursula hemen gizli geçide girerek koşmaya başladı. Arkasından da Orfos geliyordu. Dakikalar sonra dışarıdan içeriye giren güneş ışıkları, çıkışın çok yakında olduğunu göstermişti. Koridorun içindeki son dönemeci heyecanla geçti Ursula. Ama o da ne! Yol demir parmaklıklar ile kapatılmıştı. Orfos'a dönerek: ''Hey gel ve şurayı aç çabuk!'' dedi. Fakat Orfos kapıyı açmaya hiç niyetli değildi. Karanlığın içinden bir yandan gülüyor bir yandan da Ursula'ya yaklaşıyordu. Ekselon kralı ihanete uğradığını anlamıştı. Kızgın ve yorgun ses tonuyla şunları söyledi:

''Demek sen de beni sattın ha! Ne yalan söyleyeyim ki gerçekten profesyonel bir hainsin. Bu zamana kadar benim yanımda hiçbir falso vermeden yaşadın. Cephelerin düşman tarafından hızlıca geçilmesinde de eminim ki senin payın vardı, öyle değil mi?''

Orfos cevap verdi: ''Elbette yüce kral. Doğudaki surların zaten ejderhalar tarafından etkisiz hale getirileceğini bekliyordum. O yüzden oraya senin gözünü boyamak için yüzlerce balista gönderdim. Ki hiçbir işe yaramadılar. Güney cephesine ise Averreos'u bilerek atadım çünkü o sana asla sadık olmamıştı. Eğer hayatta kalsaydı sana darbe yapmak için çarçabuk güneyden ayrılacağını tahmin ettim. Gelelim batı cephesine... Sana bahsettiğim çelik zincirler aslında sadece yıpranmış halatlardan ibaretti. Ve zaten birliklerin, burayı da aşması hiç zor olmadı.''

Ursula bu sefer: "Sen Averreos'un yapacağı isyanı bana ilk bildirendin. Neden peki orada bana yardım ettin?'' dedi.

Cevap olarak: "Averreos, Doğu ordusu için her zaman tehlike oluşturabilecek bir kişiydi. Onun başa geçmesine elbette engel olacaktım. Senin gibi hırsına yenik düşecek bir kral, benim oyunuma daha iyi hizmet ederdi. Ki ben tüm planımı senin üzerine kurmuştum. Averreos'un başa geçmesi her şeyi alt üst ederdi. Bu arada ben senin çok öncelerden tanıdığın biriyim." dedi Orfos.

Ursula aniden durakladı. Sonra gururlu halini takınarak: ''Başından beri gözüm seni bir yerden ısırıyordu. Seneler önce, mücadele ettiğin turnuvada izlerken ilk düşünmüştüm bunu. Ama ne yalan söyleyeyim öyle iyi savaşmıştın ki zihnime perde çekmiştin. Sonra da hiç sorgulamadım yüzünü. Bunca sene, yanı başımda bana hiç sezdirmeden tertibini adım adım uyguladın demek. İtiraf etmeliyim gerçekten zeki biriymişsin. Yiğidi öldür, hakkını yeme demişler. Peki neden bana ihanet ettin? Sana para veya mevki, makam mı vaat ettiler?''

Orfos: ''Hayır tabii ki de. Seni öldürmek için çok daha önemli bir sebebim var.'' dedi. Ursula son olarak şunu sordu: ''Kimsin sen?'' Yanıt ise onu buz gibi kaskatı kesmişti.

''Ben Aryon oğlu Koras'ım!'' Bunu der demez kılıcıyla Ursula'nın gövdesini ikiye ayırdı Koras.

Sonunda bitmişti. Malyen uygarlıklarının ebedi düşmanı Ursula Ekselon yok edilmişti. Koras, cesedi orada bırakıp anahtarıyla kilidi açarak oradan uzaklaştı. Kısa süre sonra Otonas tamamıyla Doğu halkları tarafından kontrol altına alınacaktı.

ON HANEDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin