3.KISIM,3.BÖLÜM-KASDRON ZİNDANI'NDA MUHAKEME

186 123 7
                                    

Quatra antlaşmasından ötürü Nauselom, Otonas'ın başkenti Kasdron'daki zindana atılmıştı. Ursula, Nauselom'un bir kafeste getirilmesini emretmişti. Bu hem onu aşağılamak hem de diğer Hazorlulara göz dağı vermek için yapılmıştı. Nauselom'u kafeste gören Hazorluların bazıları çok üzüldü ve kendilerine has ağıtlar ile geceleri onu yad etti. Halkın diğer kısmı yani ona muhalif olanlar ise bu durumu olumlu karşılamış ve Nauselom gittikten sonra yeniden iktidara geçebilmenin yollarını aramaya başlamışlardı. Bu sebeple Quatra'da irili ufaklı küçük çete ve örgütler türemeye başladı. Artık ülkede bir otorite yoktu. Quatra yönetimsel olarak Ekselon ve yurakların eline geçmişti. Ama onlar da sadece belirli bölgelere hükmedecekti. Yani Hazorlu muhalifler için hala bir umut vardı.

Nauselom'un bulunduğu kafeste bir kişi daha vardı. O da karısı Mahnates Hazor'du. Uzun yolculuk sonunda karı-koca Otonas'a getirildi. Mahnates ganimet olarak Ursula'nın zevcesi olmuştu. Her ne kadar bu zevceliği istemese de bunu dile getiremezdi. Çünkü o bir savaş esiriydi ve Malyen'de ki en güçlü insan kral tarafından alınmıştı. Ama Ursula aptal değildi. Mahnates'in her hareketini izler, onun bulunduğu yerlerde kesici aletlerin olmasına izin vermezdi.

Nauselom ise Otonas'a gelir gelmez apar topar hapishaneye atıldı. Özgürlüğünü kaybettiği ilk günlerinde Ursula onu görmek istemişti. Kralın içinde derin bir öfke vardı. Seneler öncesinden onu kandıran kişiyle yüz yüze gelecekti. Aslında Malyen'de her kral, Nauselom gibi güçlü bir komutana güvenilmeyeceğini bilirdi. Belki de Ursula'nın aklını başından alan, zamanında Nauselom'un bizzat Aryon'u öldürerek tüm riski üstlenmiş olmasıydı. Şimdi ise kral akıllanmıştı. Ama bu akıllanma süreci ona binlerce askerini kaybettirmişti.

"Gel bakalım. Quatra'da çok konuşamadık seninle. Uzun zaman olmuştu. Buraları özlemişsindir." dedi Ursula. Nauselom kralın suratına alaycı bir ifadeyle baktı. "Böylesine kibir kokulu bir yeri kim özler ki? Ha özlediğim şeyler de var. Mesela seni aptal yerine koymak çok eğlenceliydi. Elindeki en iyi askerleri alarak ordunu zafiyete uğratmakta çok güzeldi."

Nauselom kralın sinirlerini germeye çalışıyordu. Kurtulmak gibi bir amacı yoktu. Şövalyeler onurları gereği kimseden himmet dilenmezdi.

"Beni kızdırabildiğini mi zannediyorsun? Yo hayır! Sen o kadar acizsin ki beni sinirlendiremezsin Nauselom. Sana karşı açık konuşacağım. Biliyor musun ben ilk defa bir komutana senin kadar güvenmiştim. Bu yüzden Aryon'u öldürme görevini de sana vermiştim. Sende o zamanlar görevi üstlenmiştin. Onurlu bir işti, kabul etmeliyim. Ama sonra, o asla köreltemediğin iktidar hırsın seni esir aldı. Ve şimdi yine benim ayaklarımın dibindesin. Hayat ne tuhaf değil mi?"

Nauselom kralın sözleri üzerine bulunduğu durumu bir kez daha iliklerine kadar hissetti. Büyük ihtimalle uzun yıllar Kasdron Zindanı'nda kalacak ve Ursula'nın tiksinti veren sesini ömrü boyunca duyacaktı. Karısını düşünecek hali bile yoktu. Zaten karısı da artık onu görmek için zindana gelmiyordu. O da yeni hayatına alışmış gibiydi. Bir günde her şey allak bullak olmuştu Nauselom'un hayatında.

"Elindeyim evet. Sana yalvarıp özür dilememi mi bekliyorsun? Biliyorsun ki bizler öleceğimizi bilsek de yalvarmayız. Sadece Mahnates'e iyi davran yeterli. O iyi birisidir." dedi Nauselom.

Ursula bu sözler üzerine kendinden hiç beklenmeyecek şu öneriyi yaptı: ''Bana yalvarmanı istemiyorum Nauselom. Ama dur bir dakika! Sen onlarca sene orduma kumandanlık yapmış birisin. Her ne kadar sonradan ihaneti seçsen de bence yaşamak için bir şansı hak ediyorsun.''

Nauselom duyduklarının gerçek mi olduğunu anlamak için kafasını sertçe salladı. Çünkü Ursula ömrü boyunca eline geçirdiği mahkumları affetmek bir yana o kişiyle pazarlığı aklından bile geçirmezdi. Ki Nauselom, Ursula'yı tam da can evinden vurmuştu. Peki neydi şimdi Ursula'nın bu teklifi yapma sebebi? Nauselom'un anladığı tek şey mevzunun oldukça önemli olduğuydu. Ve merakını yenemeyecekti.

''Söyle bakalım büyük kral neymiş seni benimle pazarlık yaptıracak önemli konu.''

Ursula artık sinirleniyordu. Nauselom'un küstah tavırlarına daha fazla dayanamayacaktı. Kendini bir an sakinleştirip yutkundu ve konuşmaya başladı.

''Aryon'un büyük oğlu Toras Triyanon'u ülken Quatra'da saklamışsın aylarca, bunun haberini aldım. Peki şimdi söyle bakalım. Toras nerede?''

Nauselom şaşırmıştı. Toras'ın yerini Ursula nasıl bilebilirdi? ''Sana anlatacak başka bir şeyim yok!'' diye haykırdı. Bunun üzerine zaten sinirden küplere binmiş olan kral muhafızlara seslendi: ''Muhafızlar! Bu adam bir daha geberene kadar zindandan çıkmayacak. Alın götürün!'' Artık ebedi esaret hayatı başlıyordu Hazorlu komutan için.

Kalede Mahnates'in Ursula ile zoraki ilişkisi sürerken Nauselom'da atıldığı zindanda esaret hayatı yaşıyordu. Onunla aynı zindanı paylaşan orta yaşlarda bir adam vardı. Adı Sorata'ydı. Uzun zamandır burada ve yalnız başınaydı. Şimdi ise yanına, üzerinde yüzlerce suçun baskısı olan bir Quatra kralı atılmıştı.

''Kimsin, kimlerdensin bakalım?'' diye sordu Sorata. Nauselom konuşmak istemiyordu. Aklında, işlediği cürümlerin muhakemesini yapıyor ve şuan düştüğü durumla ilintisini kuruyordu. Sorata bu inzivaya çekilmiş adamı daha fazla zorlamak istemedi. ''Peki sen bilirsin. Ömrünün geri kalanı burada geçecek büyük ihtimalle. Ya da daha kötüsü işlediğin suçtan ötürü boynunu vuracaklar. Yani diyeceğim o ki konuşmaya fırsatın varken bunu erteleme bence." Nauselom yavaş yavaş çözülüyordu. Çaresizliğini fark edip içindeki her şeyi anlatmak istedi bir anda.

''1157 yılında Quatra'nın Heremonis vilayetinde doğdum. Çocukken babam beni yanına alıp her yıl bir kereliğine Kasdron'a getirirdi. O zamanlar Otonas'ın tahtında Aryon Triyanon vardı. Genç, akıllı, adaletli ve kendinden emin bir kral... Fakat babamın bu krala saygısı hiçbir zaman sevgiye dönüşmedi. Çünkü babam bana daima Hazorların, güçlü kim ise onun yanında olması gerektiğini söylerdi. Aryon beni severdi ve gelecekte iyi bir şövalye olacağımı söylerdi. O zamanlar Ursula, Otonas'ın en üst düzey kumandanıydı ve Aryon beni onun komutasına vermişti. Ursula'nın yanında uzun süre kaldım ve ondan çok şey öğrendim. Ama ne yazık ki öğrendiklerim arasında ihanette vardı. 1207 yılının 16 Nisan gecesi Ursula bana kraliyete karşı kalkışma düzenlememi emretti. Bende bir askerin yapması gerektiği gibi sorgusuz sualsiz denileni yaptım. Kasdron kalesindeki tüm askerleri kılıçtan geçirmiş ve sonunda Aryon'un evine ulaşmıştık. Kapıdaki muhafızlar derhal kılıç bıraktı. Bizde içeri girdik. Aryon, Ursula'ya meydan okudu. Ursula ise bugün seni ben öldürmeyeceğim, o çok sevdiğin ve güvendiğin askerin öldürecek diyip beni Aryon'un karşısına çıkarttı. Şimdi olsa yine aynı ihaneti yapar mıyım bilmiyorum ama o gün kafam çok karışıktı. Uzatmayayım Aryon'u öldürdüm. Bunlar yaşanırken Aryon'un küçük oğlu bizi izledi. İçini nasıl bir öfkeyle doldurduysa artık, Geniş Düzlük'te yapılan bir turnuvaya beni öldürmek için katıldı. Onu da öldürdüm. Kendimi o kadar güçlü hissetmiştim ki. Ama bu saatten sonra Ursula'yı kimsenin durduramayacağını anladım."

Sorata gülümsedi. ''Yanlış biliyorsun. Ejderhalar Darkos'ta olduğu müddetçe Ursula'nın başına her şey gelebilir." Ama onlar öldü, dedi Nauselom.

''Eğer bahsettiğin şu Malyen takviminden önce ölen ejderhalarsa dediğin doğru. Ama Kara Anberyon'un yaşadığını gözlerimle gördüm. Ve eğer o kadar kudretli bir ejderha hayattaysa çevresinde birçoğu daha vardır..."

ON HANEDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin