18 Mayıs 1261 yılıydı. Büyük savaşın üzerinden 12 yıl geçmişti. Doğu halkları, savaşı kazandığı için Malyen'de birçok değişiklik meydana geldi. Otonas'ın yeni kralı Toras Triyanon olmuştu. Büyük savaşta, Ursula'nın onu yaralamasından saniyeler sonra Triyanon askerleri içeri girip Toras'ı aldı ve Otonas'taki en yakın tedavi merkezine getirdiler. Sağ bacağı mızrağın darbesiyle neredeyse kopacak dereceye geldiğinden kurtarılamadı. Ama en büyük lütuf olarak yaşıyordu.
Savaş bittikten sonra Otonas halkı tüm şehirleriyle birlikte seçime gitmiş ve sonuç Toras'ın lehine çıkmıştı. Otonas, onun krallığında asla zalimane yönetilmedi. Ekselon hanedanı da zamanla diğer halklar ile dostluklarını geliştirmeye başlamıştı. Ursula devrinde küçük Ekselonlu çocuklara okullarda öğretilen doğu halklarına olan öfke ve kin dolu cümleler, yerini halkların birliğinin önemini vurgulayan kelimelere bırakmıştı. Batının öfkesi adeta ilkbahar yelinde savrulan yapraklar gibi Belin Denizi'nin çok uzaklarına süpürülmüştü. Bu iradenin uzanamadığı tek insan diyarı Uzun Vadi'deki kabilelerdi. Toras bizzat generalleriyle ayaklarına kadar gidip şu tebliği yaptı onlara: "Artık Malyen değişti. Zalim kral Ursula'nın tahtı yıkıldı. Batıda ki tüm kuklalar def edildi. Halkların içindeki öfke ve kinin yerini dostluk ve barış aldı. Her hanedanın başında insancıl krallar var. Sizlere de, kendi içinizde yapacağınız seçimle başa gelen bir kral ile Otonas'a bağlanmayı teklif ediyorum."
Kabile liderleri bunun üzerine konuyu istişare etmek için izin istediler. Toras elbette diyerek karşılık verdi. Yarım saat boyunca yanındaki adamların sızlanmalarına bile aldırış etmedi Triyanonlu kral. Generallerinden bir tanesi gelip: "Efendim siz Otonas'ın kralısınız. Neden onlarla zaman kaybediyoruz ki. Burayı fethetmek dakikalarımızı alır sadece. Böylece Uzun Vadi'nin tüm zenginlikleri bizim olur." dedi.
Toras öfkeli bir ifadeyle şunları söyledi: "Tabii neden olmasın! Erkekleri öldürelim. Sonra kadınlar, çocuklarını bize duydukları öfkeyle büyütsünler değil mi? Hayır general! Hiçbir çocuğun kalbinde intikam yer almamalı. Ben ve kardeşlerimi kavuran bu duygular artık Malyen'de yeşermeyecek."
Biraz sonra kabile reislerinden biri çıkarak geldi. "Büyük kral. Söylediklerini münakaşa ettik. Ama maalesef diğer reisler bunu istemiyor." Toras sözleri anlayışla karşıladı ve askerlerini toplayıp geri döndü. Uzun Vadi'de ki kabileler o günden sonra asla isyan etmedi. Huzur, artık kuzeyi de mesken edinmişti.
Otonas'ta bunlar yaşanırken Toras'ın getirdiği değişim diğer batı ülkelerini de kısa süre de etkisi altına aldı. En son ki savaştan sonra Poridon ve Titanus'ta yeni seçimler olmuştu. Titanus'un yeni kralı da seçimle başa geçen karakterli biriydi. Ama Poridon kralı, görevini bir süre yürüttükten sonra halkı adaletli yönetemediği için Amathus'a sürgün edildi.
Occoday, savaştan sonra Kayıp Diyarlar'a geri döndü. Ectais ise Otonas'ın ordu komutanı seçilmişti. Fetra savaştan beş sene sonra çaresi bulunamayan bir hastalıktan ötürü hayatını kaybetti. Kara Anberyon'u ise savaştan sonra Belin Denizi'nin doğusunda yaşayan hiç kimse görmedi.
Malyen'de artık milliyet ve ülke bağlamı kalmamıştı. Hanedanına bakılmaksızın her vatandaş, istediği ülkede yaşıyordu.
Ursula'ya bağlı yüzlerce asker, Kasdron meydanında ibret-i alem olsun diye asılmıştı. Yeni bir darbe yapma arzusunda olan Ekselonlar, bu manzaradan sonra isteklerinden vazgeçti. Kraliyet Surları üç sene içinde tamamıyla yıkıldı. Böylece doğu ve batı halkları rahatça ticaret yapabilir oldu. Quatra'da 1251 yılında bir ayaklanma olduysa da Ectais, ordusuyla birlikte bu isyanı bastırdı. Artık Malyen'de sadece kendi çıkar ve menfaatlerini düşünen krallar yoktu. Tüm ülkelerde sosyal devlet anlayışı hakim olmuştu.
Her şey düzelmeye yüz tutmuşken, bu gelişmelerin uzağında kalmayı tercih eden ama aslında Malyen'deki değişimin en önemli parçalarından olan biri vardı. Koras! O, savaştan sonra Otonas'ta kalmadı. Ursula'yı, Koras'ın öldürdüğü de uzun bir zaman bilinmedi. Bir gün Kasdron'a gelip Toras'ın huzuruna çıktı Koras ve kendini tanıttı. Malyen'de yaşayanlar arasında, Aryon ailesine mensup sadece ikisi kalmıştı. Birbirlerine sarılıp uzunca gözyaşı döktüler. Koras kardeşini topal vaziyette görünce çok üzüldü ama bunu Toras'a hiç belli etmedi.
İki kardeş birlikte Moras'ın mezarını da ziyaret ettiler. Küçük kardeşlerinin mezarını elleriyle temizleyip en güzel çiçeklerle bezedi Toras ve Koras. Sonra ise ona tekrar veda ettiler. Seneler öncesinde yurtlarından ayrılırken kardeşlerini bağırlarına basamayışın yüküyle yaptılar bunu. Ama fark şuydu. Bu sefer ki son vedaydı.
Haftalar sonra yine yollara düştü Koras. Dalk'taki Kuşgezer Hanı'na gelmişti bir gece. Altı çocuk, uzağındaki bir masada hararetli şekilde konuşuyorlardı. Sesleri öylesine yüksek çıkıyordu ki Koras onları dinlemeye başladı. Çocuklardan bir tanesi 1249 yılındaki savaştan bahsediyordu.
''Benim babam o savaşta yer almış biliyor musunuz? Hem de birçok yaratığa da şahit olmuş." Koras bağırdı: ''Ben de oradaydım. Her şeyi gördüm.'' dedi. Çocuklar merakla Koras'ın başına üşüşmeye başladı. Hava soğuktu ve ateşin üzerinde kaynayan çay sadece sesiyle bile içleri ısıtabilirdi. Koras'ın yaşadığı çok hikayesi vardı. Derin bir nefes çekip anlatmaya başladı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ON HANEDAN
FantasyON HANEDAN On Hanedan, bir Türk fantastik kurgu romanı. Yerli yazarlarımızın ısrarla uzak durduğu bu tür, aslında okuyucuyu daima diğerlerine göre daha çok cezbetmiş ve merak uyandırmıştır. Kitap uyarlaması fantastik filmlerin aldığı ilgi ve teveccü...