The Prince With The Range Rover

1.7K 65 11
                                    

İstediğim temada yeni bir hikaye... Sadece deneme bölümü.

Sevmeniz dileğiyle...

Tuttuğum nefesi rahatlayarak verdim çalışma masama oturduğumda. Karşımda çalışmak için açılmış ders kitapları, çözmem gereken birkaç sayfa test, araştırılmayı bekleyen milyonlarca Fransızca kelime ve çevirmem gereken birkaç tane makale örneği beni bekliyordu ama ben bunların hepsini yapmak yerine penceremin tam karşısında duran evin odamla karşılıklı olan penceresine bakmaya başladım.

Dirseğimi masaya dayadım ve yanağımı da yumruk yaptığım elime yasladım. Her zaman sıkıldığımda yaptığım aktivite birazdan bir masalı canlı izlermişim gibi hissettirecekti bana. Çünkü masalımın Range Rover'lı prensi birazdan evine girecekti.

Az önce bildiğim bir araba sesi yankı bulmuştu kulaklarımda. Duymaya alışık olduğum arabanın sesiyle pencerenin önüne koşarken Shawn arabasından çoktan inmiş ve sırtını arabasına yaslamıştı. Evine girmeden önce bir sigarasını yakıp biraz dışarıda beklemişti. Havanın soğuk olmasına aldırmadan ellerinde eldiven yokken sigarasından koca bir nefes çekip içini biraz daha mahvettikten sonra izmariti yere atıp botunun ucuyla ezmişti.

Bu olay sabırsızca onu bekleyen bana her ne kadar yıllar sürmüş gibi gelse de bir süre dışarı dikilip evine bakmıştı. Çok nadir zamanlarda bunu yapardı. Sanki bir şeyi özlermiş gibi evine uzun uzun bakar dışarıdaki soğuğa aldırış etmezdi. Kanada soğu aldırış edilmeyecek bir soğuk değildi.

Bir şeyleri özlediği belliydi belli olmasına ama ona neyi özledin diye soramazdım. Soramazdık. Kimse soramazdı. Çünkü o konuşmayı çok sevmezdi. Sadece kendi grubunun içinde güler, sorulana cevap verirdi. Komik bulduğu bir şey olursa gülerdi. Kahkaha attığını neredeyse hiç duymamıştım. Buraya taşındığından beri onu neredeyse her gün izlememe rağmen hakkında herkesin bildiği kadar şey biliyordum. Pek fazla bir şeyi yoktu. Okuldaki unvanını saymazsak tabi...

Sessizliğinin onu gizemli kılmasının yanında yakışıklı oluşu yüzünde hemen dikkat çeken şeydi. Spor salonuna gitmese de evde çalıştığından kasları da her beden eğitimi dersinde ilgi çekiyordu ve bir de okulun popüler kız takımı var. Lizzy'nin ilgisini her seferinde görmezden gelmesi Shawn'ı herkesin gözünde inanılmaz bir insan yapmıştı ama gerçek Shawn kimdi? Hiç kimse bundan haberdar değildi.

Evine girdikten 3 dakika sonra odasına çıktı. Muhtemelen annesine sarılıp kardeşiyle şakalaşmış olmalıydı. Belki biraz da okul gününün nasıl geçtiğini anlatmış olmalıydı. Beni bu kadar beklettiğinden haberi olmayan Shawn yine her şeyden habersiz odasında biraz dolandı.

İşte benim en avantajlı yanım da buydu. Odalarımızın pencereleri karşılıklıydı. Her gün ve her gün yapıyor olduğum aktivitenin en büyük sponsoru şu birbirine bakan iki pencereydi. Perdesini çok nadir çeker her şeyiyle onu habersizce izlememe izin verirdi. Bazen iki evin arasındaki kocaman çınar ağacı rüzgarlı günlerde onu göstermezdi ama çoğu zaman yaptığı şeylerden haberdar olurdum.

Çantasını yatağına atıp dolabına ilerledi. Kalbimin teklemesine sebep olacak şey gerçekleşecekti az sonra. Nefeslerimi düzende tutmaya çalıştım. Tanrım! İnsan buna nasıl alışırdı ki?

Dolabının içine biraz bakındıktan sonra bir kazak çıkarıp enine boyuna inceledi ve dolabın kapağına astı. Sonra hiç beklemeden üzerindeki kazağı çıkarıp yatağının üzerine savurdu. Sadece erkeklerin soyunma odasında gördüğü ve hiç umursamadığı vücuduyla Shawn karşımda giyinirken arkasına bakındı. Bir an için beni fark ettiğini sandım ama o tamamen başka bir şeyler uğraşıyordu.

Çantasında telefonunu çıkardı ve ekrana parmaklarını gezdirdi. Telefonu kulağına götürürken aynı anda benim telefonum çaldı. Gözlerimi ondan ayırmadan telefonu açıp cevap verdim ve Shawn da aynı anda konuşmaya başladı. "Merhaba Sarah."

"Sese bak. Sen yine Shawn'ı mı izliyorsun?" diye soran Sarah artık sesimden ne yaptığımı da anlamaya başlamıştı. Bu kız günden güne değişiyor kendini geliştiriyordu. "Evet. O da Lizzy ile konuşuyor sanırım." dedim karşıdaki evi izlemeye devam ederek. Tanrım, neden her gün konuşmalarına rağmen bu kızla çıkmıyordu?

"Lizzy mi? Götünü açmak dışında ne özelliği var onun? Her neyse, matematik kitabım yok. Sana geleyim mi? Ders çalışırız." dediğinde iç çektim. "Yeni bir film mi düşmüş?" diye sordum sıkılganca. Çünkü sınav zamanları beni aramayan arkadaşım şimdi durup benimle ders mi çalışacaktı? Hayatta inanmazdım. "Evet. 3 saat sürüyor. Ödevlerini bitir ben gelene kadar." deyip kapattıktan sonra telefonumu masaya bıraktım.

Shawn da aynı anda telefonunu yatağına atıp penceresinin karşısında duran aynasının karşısına geçti ve kıyafetlerini düzeltti. Parfümünü sıktı ve odasından çıktı. Bu kez nerelere gidip yorulup gelecekti bilmiyordum. Bilmek ister miydim? Sanmıyorum. Sanırım onu sessizce izlemek ve ortak aldığımız derslerin sınıflarındaki herhangi biri olmak benim için en iyisi olacaktı.

Arabasına binip gidişini izlemek için oturduğum yerden kalkıp diğer pencereme geçtim. Shawn dönüp evine baktı yine. Sonra bir ara bizim eve bakarken gördüm sandım. Sandım çünkü bunca zamandır ilgisini çekmeyen koca ev şimdi mi çekecekti?

Arabasına binip evimin önünden kaybolup gidişini bir süre orada öylece dikilerek izledim. Sonra iç çektim. Olur da bir gün biriyle çıkmaya başlarsa bundan sonra perdelerimi kapatmam gerekir miydi? Shawn olmadan hayatım nasıl olurdu, düşüncesi bile kötüydü.

Fire On Fire // Shawn MendesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin